Synecdoche, New York (2008)


Nedense bir Seinfeld (1989-98) karakteri olduğuna yemin edebileceğim bir sinemacı olan Charlie Kaufman hiç oyunculuk yapmamış; ama ben onu ardarda şakalar yapılan bir sit-com sahnesinde rahatça hayal edebiliyorum. Fotoğrafını bırakıyorum buraya, bir de siz bakın.. Kaufman, 90'ları televizyona senaryo yazarak geçirmiş, bir yerden sonra para yatırıp yapımcılık yapmaya da başlamış.
Being John Malkovich (1999)'i yazarak sinemaya transfer oluyor ve hem onun için hem dünya için bambaşka bir dönem başlıyor. Birkaç filmden sonra Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004)'ı Synecdoche, New York (2008) takip ediyor.. Hatta bu filmle beraber yönetmenlik de yapmaya başlıyor.


Synecdoche, New York (2008)'da izlediğimiz şey, Caden Cotard isimli bir tiyatro yaratıcısının hayatı. Küçük kızı ve resim sanatçısı eşiyle gayet normal görünüyor ama çok geçmeden eşinin ondan kurtulmaya çalıştığını anlıyoruz, Berlin sergisini bahane ederek kızını da alıp kaçmasına şahit oluyoruz. Bu arada Caden, sahnelenen son oyunuyla çok büyük bir ödül kazanıyor, hem büyük gurur hem de büyük nakit kaynağı.. Kaçan eşi Adele'i ve hayatındaki saçmalıkları düşünmeden edemeyen ancak bir yandan da kazandığı ödüle layık olmak için fantastik bir tiyatro çalışmasına başlayan Caden'ın ortaya koyduğu iş, benim tiyatroya bakışımı güncelledi. Üstelik Adele'in çalışmaları da resme bakışım konusunda yeni pencereler açtı.


Dolayısıyla Kaufman'ın bu filmi bence, hem sinema hem tiyatro hem de resim sanatları için çok şey ifade ediyor. Ortaya konan olay örgüsü ve hastalıklı dünya tasviri bu adamın, Kaufman'ın, benden intikamı, sen misin beni sit-com oyuncusuna benzeten deyip ekliyor, Lynch hakkında ne düşünüyorsanız 10 katını istiyorum.. Buradan ona "bay Kaufman, ben zaten Lynch falan anlamam, benim için siz tamamsınız" demek istiyorum.

Filme başlamadan önce, afişinden kapıldığım hisle bunun teknik mimari bir hikaye veya modern şehir yaşantısı tasviri falan olduğunu düşünmüştüm. Sadece afişi görmeyle, bilgisayar ekranında küçücük bir imgeyle varmıştım bu kanıya.. Ne kadar da başka şeylere dönüşebiliyor yargılar.. Kadro da çok acayip.. Philip Seymour Hoffman başta, Catherine Keener falan..

19 Nisan 2020