Ruby Sparks (2012)


Hayal kurmayı seven, hayal denen şeyin gerçekleşmeyecek ama gerçekleşse süper olur denen şeyler olduğunu bilen herkes yapmıştır bunu, hayalindeki sevgiliyi yaratma şeyi. Bilirsin, yoktur öyle bir tip, şöyle giyinsin, şöyle baksın, böyle desin, bunu sevsin falan.. Binlerce özellik düşünürsün hayalindeki sevgiliye.. Zaten gerçek olan sevgililerimizin huylarını değiştirme eğilimimiz de buradan geliyor herhalde, hadi genel konuşmiyim, ben mesela, keşke bunu böyle düşünse, bak bunu giyse daha güzel, onlarla görüşmese falan.. Neyse, özetle hayal edilen bir tip var, işin özü de elimizdekini ona yaklaştırmaya çalışmak.


Calvin de öyle yapıyor. Calvin bir çeşit bunalımda; köpeğini çişe çıkarıyor, eve dönüyor yeni kitabını yazamıyor, uyuyor. Ertesi gün yine aynı.. Diyorlar ki hiç arkadaşın yok, en son ne zaman biriyle seviştin, sevgilin olması lazım senin, çok üstüne geliyorlar. Bir gün rüyasında bir kız görüyor Calvin, uyandığında onu yazmaya başlıyor. Şöyle güzel bi kız, böyle resim yapıyor, şöyle resim çiziyor, öyle tatlı, ağzı şöyle gözü böyle.. Bir anda yeni kitabı için ilham geliyor yani, kızdan bahsettikçe daha da açılıyor, hep onu anlatmak, onu yazmak istiyor. Günlerce böyle devam ediyor. Yazdığı kız Ruby Sparks bir anda mutfağında belirene kadar.


Başta alışması zor oluyor ama onun yazdığı kız olduğunu anlaması uzun sürmüyor. Gülüyor yazıyor gülüyor, öpüyor yazıyor öpüyor. En sonunda aradığı aşkı bulduğunu daha doğrusu yazdığını düşünerek kaldırıyor yazdıklarını. Bu kız tamamdır diyor. Gerisini yazmayacağım, yaşayacağız. Tabii ki bir süre sonra "İlişkimizin biraz araya ihtiyacı var; Ben birkaç gün kendi dairemde kalayım; Annenle ne zaman tanışcam.." falan gibi klasik cümleler geliyor ve kağıtlar çıkıyor çekmeceden, başlıyor yine "çok mutludur, keyfi yerindedir".. Ne kadar sürer ki böyle?! Her şeyin bi şeyi var di mi?!


Bu hayatta ideal diye bir şey yoktur, değiştikçe değişir insanoğlu, sevdiklerinizin oldukları gibi kıymetini bilmeli temalı bu hikayenin yazarı Zoe Kazan. Başrolde Mert Bereket özentisi bir Paul Dano var ya da Mert bu çocuktan aparmış kendini emin değilim; yürüyüşü, kıyafetleri hatta dekorasyon zevkleri bile aynı lan.. Ki Paul Dano'yu geçen gün Okja (2017)'da izledim, çok başka, demek ki sadece bu filmdeki rolü için model olarak kullanmış Mert'i.. Calvin'in yarattığı kız Ruby'yi ise Zoe Kazan oynuyor. Muhtemelen yazarken kendine göre yazdı zaten.. "Yoksa kim başrol verecek bana" deyip kendi filmini yapanlardan bu da!..

İlk izlediğimde daha çok etkilendiğim, şimdi ikinciye izleyince puanımı 7'den 6'ya çektiğim bir film. Güzel fikir, ilk duyulduğunda bir elektrik yaratıyor işte ama ikincide aynı parlama olmuyor!.. Yine de güzel film yani.. Peki neden tekrar açtım izledim: Bu ara yazmayla ilgili kendimi biraz motive etmem gerekiyor da onun için bu tarz filmleri tekrar izlemeye karar verdim, aklımda önceden izlediğim bir iki film daha var, sizin de varsa önereceğiniz değerlendireyim.

5 Nisan 2020