Dostoevskiy (2011)


Orijinal ismi 'Достоевский' olan ve az uğraşılmış türkçe altyazı içeriğiyle digital KÜLTÜR etiketiyle satışa sunulan 4 DVD'lik 40'ar dakikalık 8 bölüm dizi, Rus yazar Fyodor Mihayloviç'in yaşam öyküsünü anlatıyor.

İnternet ortamında çok az bilgi bulunan dizi için, russianfilm.blogspot'ta, 2010 senesinde bir rus televizyonunda yayınlandığı yazılmış (şubat 2012'de yazmış bunu), dr.com.tr ise DVD'nin açıklama kısmına çekim yılını 2002 olarak girmiş. Bu konularda en güvenilir bulduğum imdb.com ise iyice sıçarak 2013 senesine ait bir iş olarak göstermiş. yazılısinema.blogspot olarak da, rus wikipediası'ndaki başlık tarihi 2011'i doğru kabul ediyorum. Ayrıca DVD kutusunda yazan isimleri google tanımadığı için, wikipedia'daki künyeye sadık kalalım derim ben. Böyle harika bir kültür hazinesi bu kadar piç edilir mi canım?! Ayıptır! Gayet de güzel dizi ha..


Heykeltraş arkadaşım Çağdaş Erçelik, artık tamamlamak üzere olduğu Dostoyevski sergisi için çalışırken, bir yandan da konseptin fikir abisi VÖ ile bu diziden bahsediyorlardı. Başka bir gün, aynı diziden konu açıldı ve bu sefer cazcı arkadaşım Şirin Soysal da çok övdü diziyi. Akşamına eve geldim, baktım, internette yok dizi, bir de böyle yalan yanlış bilgiler..

Filmi derken, dizi film olarak yani hatta mini-dizi film..

Yönetmenliğini Vladimir Hotinenko'nun yaptığı bölümlerin senaristi ise Eduard Volodarsky imiş. Senarist, yazarın kitaplarından, mektuplarından, hakkında yazılan yazılardan ve tarihi dokümanlardan yararlanarak kaleme aldığı senaryo için "Hapishane sahnesini hayal ettiğim gibi yazamadım, durumları çok kötüydü, yazsaydım ceza alırdım." gibi bir yorum yapmış. Efsane yazarın, çok acılar çektiğini, büyük ve acılı aşklar yaşadığını, kumarda çok para kaybedip aç kaldığını ve yazdığı karakterlerin de bu acılardan beslendiğini anlatmış.

Rus aktör Yevgeni Mironov

Gayet başarılı bir performansla Yevgeni Mironov, Dostoyevski'yi canlandırıyor. Ben Rusya'da oyunculuğun ve sinemanın çok gelişmediğini düşünürken bu dizi beni biraz kendime getirdi. O kadar güzel kadın var ama filmlerinde çirkin kadın oynatıyorlar dediğime de pişman oldum, bu dizidekiler çok güzeller.

Polina ile Paris'teyken

Dosto'nun ilk aşkı, başkasıyla evli ve verem hastası Fransız asıllı Maria'sını, kadronun en ünlü ismi Chulpan Hamatova oynuyor. Ödüllü mödüllü ve yabancı dili iyi olduğu için de Avrupa sinemasında da görülebilir bir isimmiş. Sarhoş kocasından bıkmışken Fedya (böyle diyolar Dosto'ya, hatta VÖ'den duydum 'ateş Fedya' diyolarmış..) ile tanışıyor. Aşık oluyorlar ama anca kocası ölünce kavuşabiliyorlar. Bu arada Maria biraz alımlı bir kadın olduğundan, bazı ilgililere hiç karşı duramıyor. Bir de oğlu var Fedya'nın.

İşsiz üvey evlat yine evdeyken

Fedya, Maria ile evliyken, yakın bir arkadaşının aktris karısıyla yakınlaşıyor ama sonra kendine geliyor ve bu ilişki başlamadan bitiyor. Bayan Schubert'i, Daria Moroz oynuyor.
Bir süre sonra, roman okuma seansında tanıştığı, tamamen karşıt siyasi görüşlü ama çok seksi Polina ile takılıyor. Olga Smirnova oynuyor bunu da. Bu kadın da deli baya, daha genç ve Parisyen bir hatun. (Biliyorum Parisyen burda kullanılmaz ama çok kullanmak istedim, tutmayın beni.) Dosto'nun en azdığı dönemlere denk geliyor bu aşk hikayesi, Maria'yla arasının açılma sebebi oluyor. Bir zaman sonra ayrılıyorlar Polina'yla.

Anna henüz asistanken

Sonra genç bir hayranına evlenme teklif ediyor falan ama o hikayeden bir şey çıkmıyor. Karısı Maria'nın, acıları diniyor sonunda; hakkın rahmetine kavuşuyor. Fedya da, Kumarbaz romanında asistanlığını yapan Anna Snitnika ile evleniyor. Anna'yı, Moskovalı Alla Yuganova oynuyor ve çok güzel kadın. Kumardan en çok sıkıntı çektiği dönemler de bu dönemler oluyor, çok sefil bir hayat yaşamakla beraber, kendini iyi hissetmesi için, Anna'nın, Fedya'yı rulet oynamaya gönderdiği de oluyor. Çocukları oluyor sonra.. Anna akıllı bir kadın olduğu için kurtarıyor Fedya'yı.


Geçende, 2012 tarihli bir gazetede okudum, "Dostoyevski'nin torunu açlıktan, sefillikten kırılıyor, devletten yardım istiyor." diyordu. Bilmem ne bakanı da açıklama yapmış, "O bölgede yoksulluk genel olarak yaşanıyor, ayrıca size yardım edecek olursak bütün önemli sanatçıların ailelerine yardım etmemiz gerekir." şeklinde makul bir açıklama yapmış. Sonra haber okundukça ilginçleşti, Dosto'nun torunu olan kadın diyor ki "Ben dedemin kitaplarını okumadım hiç, dili çok ağır geliyor." Bak bak, dili ağırmış.. Çalışmıyor da ha, işsizlik maaşı alıyomuş.. Yuh!..

Bulun izleyin bu diziyi diycem, ama internette yok yani baya para verip DVD alıp izleyeceksiniz. Dostoyevskinin Fırtınalı Yaşamı.. Ben Şirin'den aldım izledim.
Dostoyevski'yi tanımanıza yardım eder yani baya. Mesela ben filmden sonra Kumarbaz romanını tekrar okumaya, Budala'yı da en yakında artık okumaya karar verdim.

Raskolnikov, Çağdaş Erçelik

Bu arada Çağdaş'ın sergisi ne zaman tam bilmiyorum ama siz takipte olun onu, çok güzel işler var.. Yukarıdaki görsel: Suç ve Ceza'daki Raskolnikov'un ilk cinayetden sonra evine geldiği sahne mesela.. Yani öyle hatırlıyorum..

Dip not: Hani çok güzel dediğim Alla Yuganova var ya, bizim Balalayka (2000) filminde oynamış. Hem de, 82'li oyuncunun ilk kamera önü performansı imiş bu. Sevindim lan niyeyse.. Hadi yine iyisiniz ha! Bilgiye boğdum sizi.. Gün gelir paraya da boğarım, hangisi daha değerli diye sorarım o zaman..

30.01.2014