The Hurt Locker (2008)


Aslında filmin en büyük numarası bir kadın yönetmenin elinden çıkmış savaş filmi olması ve o kadının Kathryn Bigelow ismini taşıması olabilir. Kathryn Bigelow ismi nedense duyduğumda otomatik saygı uyandıran bir isim olarak kodlandı beynime; bunun sebebi, sinema filmi izleyişimdeki bilinç artışının yaşandığı dönemlerde popüler bir isim olması diye düşünüyorum. Yani üniversiteye başlamam ile beraber -belki bir iki yıl sonra- izlediğim filmlerin senaristine, yönetmenine bakmaya başladığımda, Bigelow Oscar verilen ilk kadın yönetmen olarak sinema tarihine geçmişti.


En İyi Film, En Başarılı Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Kurgusu, En İyi Ses Kurgusu ve Miksajı Oscarlarını alarak 2010'daki törenin 6 ödülle en çok ödül kazanan filmi oldu. İlginçtir, rakipleri de çok iyiydi; rakipler kötü olsa diycez ki -rakiplerin zayıflığından 'badem gözlü' görüldü- ama işte öyle de değil. Sonuç olarak -en ödüllü- denli abartılacak bir film olmadığını düşünüyorum. Her ne kadar Kathryn Bigelow'un elinin hamuruyla kalkıştığı işi, can-ı gönülden desteklesem de durum bu!..

The Hurt Locker (2008), bizi 2003'te başlayıp yıllar içinde iyice palazlanan Amerikalının Bağdat İşgaline götürüyor. Bu  temaya sahip ilk büyük filmlerden -ilk diyorum çünkü yıllar içinde epey işlendi kahraman Amerikan askerinin çilesi... Bunda, bomba imha uzmanı William James'in merkezinde ve onun hasta ruhuyla fünyeler arasındaki git-gelleri aktarılıyor. Bomba imha uzmanı olunca mı delirilir, yoksa deliler mi bomba imha uzmanı olur?! Filmin özü bu, makyajı ise gerilimi yüksek bomba imha sahneleri, gökyüzünü yırtıp geçen jet sesleri...


Jeremy Renner başta olmak üzere Anthony Mackie, Brian Geraghty üçlüsünün sık göründüğü hikayede çok az da Guy Pearce ve Ralph Fiennes hatta Evangeline Lilly izliyoruz. Yönetmen hanımefendi Kathryn Bigelow bu filmden sonra Zero Dark Thirty (2012) ve Detroit (2017)'i yaptı ama ikisi de The Hurt Locker (2008) kadar dikkat çekemedi. Ama olsun, bir kadının böyle askerli-polisli filmler yapması hiçbir işin cinsiyeti olmadığını gösterdiği için güzel - bu kafa güzel... Bu arada andığımız üç filmin de senaristi Oscarlı Mark Boal, aynı zamanda yapımcı da kendisi!..

12 Haziran 2020