Ideal Home (2018)


Her yıl Haziran ayının son haftası Onur Haftası olarak kutlanırdı, bu sene Haziran'ın komplesi Onur Ayı olarak değerlendiriliyor görüntülediğim kadarıyla. Sosyal medyada herkes Onur Ayı kutlamaya başladı, belli bir zümre birbirlerinin Haziranını hayırladı; gökküşağı bayrakları yavaş yavaş her yerde dalgalanmaya başladı. Onur Etkinlikleri, LGBTI kardeşlerimizin 69 senesinde başlarına gelen olayın anması şeklinde yıllardır hatırlanıyor... (Tabii o zamanlar sadece LGB olarak anılıyormuş, gümüzde trans ve interseksüelleri de içeren harfler ekli biliyoruz) Bu dönemlerde daha çok ifade ve tercih özgürlüğüne dikkat çekilmesi hedeflenerek, tüm dünyanın tüm renklere açık olması gerekliliği vurgulanıyor; -çeşitliliğimizi sergileyebildikçe varız, içimizden geldiği gibi davranabiliyorsak insanız- görüşü bağırılıyor.

Andrew Fleming'in yazıp yönettiği Ideal Home (2018), gey bir çiftin istemeden çocuk sahibi olmasını işliyor. Gökkuşağının içinde aslında nasıl da ebeveyn olunabiliyor o anlatılıyor. Filmin konusunu bilmeden tam da Onur Ayı'na denk getirerek izlemem de kalbimin temizliğini fısıldıyor doğaya.


Bu konudaki şu görüşümü paylaşmak isterim. Örneğin filmlerde, bana çok anlamsız gelen erkek erkeğe öpüşme sahnelerini izlemeyi sevmiyorum açıkçası. Ama benimki tamamen estetik kaygılardan, tabii ki saygı duyarım ama onaylayabileceğim bir şey değil. Bu beni homofobik yapmaz diye düşünüyorum. Hatta, kendini homofobik sanan birçok kişinin de aslında böyle olduğunu görüyorum, iki kadının öpüşmesi karşısında gayet keyifle gülümserken iki adamı öpüşürken görünce "Sizden nefret ediyorum, sizin yüzünüzden depremlerle cezalandırılıyor insanlık!" diye bağıran biri, bence homofobik değil, sadece kendini yanlış ifade eden bir hödük oluyor. Tam tersi bir duygu var mıdır bilemem tabii ki; bir kadın, iki adamın öpüşmesini beğenerek izlerken, kadınlar görüntüye girince çıldırıyor mudur?!. Bu bahsettiğim işin fiziksel boyutu.

Duygusal açıdan bakınca zaten kimin kime sevgi beslediği kimsenin müdahalesine açık bir durum değildir. Nice babalar Tayyip'e aşık günümüzde, engel olamıyoruz işte. Sonuç olarak, kendimi doğru ifade etmem gerekirse diye bu konuyu düşündüğümde, bu sonuca vardım, belki eskiden kendimi pasif homofobik olarak tanımlamış olabilirim, bilmiyorum -bir yerlerde bu konuda bir şey yazdıysam şimdilerde denk gelip okumak isterim- ama günümüzde kendimi homo/hetero/trans kavramlarıyla barışık bir estetik düşkünü olarak tanımlamayı tercih ederim. Ters açıdan bakınca da, beni sokakta bir kızla öpüşürken gören gey bir kardeşimiz, oflayarak kafasını gözünü oynatıyorsa; dizilerde esas oğlanla esas kız öpüşürken ıyk yapıyorsa bu bir problem midir, tercih midir?! Tepkilerimiz -hakaret veya saldırıya varmadığı müddetçe- zaten olmalıdır ki rengimiz belli olsun!.. Rengimiz olsun ki gökkuşağı gerçek olsun!..

Filmin aslında anlatılmaya değer bir numarası yok ama bakınız fikirleri tetikleyen bir hikaye anlatımı var. Annesiz bir çocuk babasının hapse girmesiyle, gey bir çiftin himayesine alınıyor. Gey çift de aslında dedesi ve onun sevgilisi; dedesi de aslında çok da babasını babası gibi durmayan birisi. Kadroda yer alan değerli isimler Steve Coogan, Paul Rudd ve Alison Pill...

4 Haziran 2020