Stranger Than Fiction (2006)


Üniversite zamanı, 2008-09 civarı yurt odamızda 4 adam her akşam romantik bir ritüelimiz vardı. Oda arkadaşlarımdan biri Matematik Öğretmenliği okuyordu, diğer ikisi Maliye ben de Jeoloji Mühendisliği. Çok fazla ortak noktamız yoktu yani ama tanıştıktan kısa bir süre sonra kolayca oturan bir sistemle her akşam film izliyorduk. Dikdörtgen bir odanın uzun kenarları boyunca ikişer yatağın olduğu bir düzende, ortada oluşan dar koridorda bir sandalyenin üzerine konan laptop'tan... 9'da başlardı film, geri almak yok geç kalırsanız kaçırırsınız, geç gelirseniz film boyunca odanın ışığını yakamazsınız, film izlenirken arkadaşlarınızı odaya davet edemezsiniz. Kurallar bunlardı, filmler zaten Hafız'ın HardDisc'inde sürüyle arşivlenmişti (yurtta çok film arşivcisi vardı böyle); izlenecek filmleri neye göre seçtiğimizi hatırlamıyorum, belki alfabetik belki yapım yılına göre izliyorduk emin değilim ama oylama falan yapmadığımızı biliyorum. Bir de korku filmi harici her türe açık olduğumuzu hatırlıyorum. Stranger Than Fiction (2006) da ilk kez o film gecelerinden birinde izlendi.


Çok beğendiğim bir film olduğu için yıllar içinde birkaç defa daha izlemişliğim var, arkadaşlarıma da yeri geldikçe tavsiye ederim. Zach Helm'in senaryosunu yazdığı filmin yönetmeni Marc Forster'dır. Önceden de belki defalarca uygulanmış bir teknik olan yazarını arayan karakter ya da yazdığı karakterle tanışan yazar sendromuna bundan sonra Ruby Sparks (2012)'ta rastlıyoruz. Varsa başka bildiğiniz, paylaşırsanız benimle sevinirim okuyucularım..

Baş rolde Will Ferrell'ı izliyoruz, hatta bu performansıyla Golden Globe adaylığı alıp, ödülü Borat'a kaptırmıştı. Filmde Ferrell'a, yazarı rolüyle Emma Thompson, pastacı kız rolüyle Maggie Gyllenhaal ve edebiyat profesörü rolüyle de Dustin Hoffman eşlik ediyor. Bütün oyuncular çok tatlı, neredeyse herbiri kendini aşan performanslar sergiliyor. Fakat komedi üst başlığında kurgulanan bütün filmler gibi bundaki oyuncu performansları da çoğu festivalde görmezden gelinmiş tabii.

Harold her gün rutin içerisinde yaşayan bir vergi memurudur. Aynı saatte kalkar, aynı otobüse aynı sürede yetişir, iş yerinde benzer olaylar cereyan eder, akşam aynı saatte eve gelir ve hep aynı saatte yatağa girer. Bir gün kol saatinde bir değişiklik olur ve Harold, yaşamının biri tarafından anlatıldığını fark eder ve bir dizi soruşturma sonunda bir roman kahramanı olduğu anlaşılır. Ve yazarın kalemi yani anlatıcı ses, bir süre sonra öleceğinden bahseder. Bu gizli kalması gereken bilgiye bir şekilde ulaşan Harold, yazarını aramaya başlar.


Tatlı bir macera tabii ama Harold'ın kol saatinin sebep olduğu bu iletişim, bazı boşluklar içeriyor. Yani kusursuz bir hikaye değil ama tatlı bir işleyişe sahip, aşırı keyifli bir aksiyonu var. Mesela Ruby Sparks (2012) izleyenler görecektir, buradakinden bir tık ileri götürülmeye, hikayede oluşan o boşluklar doldurulmaya çalışılmış orada, böyle bir macerada bunu da görseydik denebilecek şeyler anlatılmış. İkisi de çok kıymetli bu yüzden. Ama mesela bazı gizemleri anlatma gayreti Ruby Sparks (2012)'ı bir tık basitleştirmiş sanki, merak ettiğimiz, gizemli noktalar Stranger Than Fiction (2006)'ı çekici yapıyordu belki. İkisini de izleyip kararı siz verin bence...

31 Mayıs 2020