Gone Girl (2014)


Kitap uyarlaması denince ilk akla gelen yönetmenlerden olan David Fincher, bu sefer Gillian Flynn'ın romanıyla harikalar yaratmış. Bazıları iyi roman yazar, bazıları da iyi film çeker; herkesin bir hikaye anlatış şekli vardır yani.. Bir de yani Fincher sever böyle hikayeleri, yapımcı da bu tarz bir işle kime gidileceğini bilen bir adammış..
Bu arada konusu açılmışken David Fincher'ın yapımcılığını üstlendiği House of Cards dizisine de bir göz atın bence..


Aşırı mutlu başlayan bir ilişki, ikisi de yazar ama kadın çok satan çocuk kitabı yazarı, eleman erkek dergisi köşe yazarı, biri zengin biri fakir yani. Adam kızı tavlar, zor kızdır, ulaşılmazdır falan ama adam bir yolunu bulur. Hatta evlenir, New York'a yerleşirler.
Zaman gelir, ekonomik kriz, durumlar bozulur. Süper bir fikir gelir akıllarına, elemanın memleketine yerleşip kalan az birikimle aynı lükste devam edebilecekleri sonucuna varılır. Sosyete kızı kasabada çok edemez öyle.. Bir dönem güzel geçer ama evlilik de eskir bir yandan.

Adam kadını aldatır / Kadın içten pazarlıklıdır



Kadın kaybolur. Adam karısını arar. Kadının ailesi arar ha arar. Kadın, öldürülme ihtimaliyle beraber yok olmuştur. Kadın ünlü olduğu için, gazeteler, televizyonlar coşar. An olur herkes adamı suçlar.. Kadın, kimseye çaktırmadan işler çevirmeyi seven bir tiptir. Ayık olun!..

Siz tam, iyi mi kazanacak, yoksa kötü mü kaybedecek derken film biter. Dedim ki, iki buçuk saat film yapmışın, bir yarım saat daha yapıp rahatlatsaydın ya a Fincher.. Öyle bir yerde bırakıyor ki sanırsın bir dizinin sezon finali..



Aslında başta oyuncularını görüp çok ilgilenmemiştim filmle, yönetmenini öğrenince bir kıpırdandım.
Son dönem yönetmenliğe büyük oynayan Ben Affleck, Argo (2012)'yla en iyi film Oscar'ını almıştı.
Bu filmle hayatının çıkışını yapan İngiliz Rosamund Pike, kötü kadınlıktan yürür bence bundan sonra..
HIMYM'ın Barney'si Neil Patrick Harris, çok başarılı bulamadığım ama yine de çok sırıtmayan bir diğer tip..
Affleck'in ikizi ve 'The Bar'ın barmeni rolünde Carrie Coon'u izliyoruz. Olayları kurtarabilecekler rolünde bir avukat Tyler Perry, bir de dedektif Kim Dickens var.. Kim Dickens, hiç benzerlik olmamasına rağmen bana Amy Adams'ı andırdı durdu, keşke Amy oynasaymış..


Asıl bomba sayılabilecek hareket ise, geçen sene Robin Thicke ve Pharrell Williams'ın düeti 'Blurred Lines'ın klibinde gördüğümüz ve "Yok artık" dediğimiz Emily Ratajkowski'nin küçük bir rolle kadroda olması..

Neden "Yok artık" dedik, çünkü memeler ortada klip boyunca, ve çok güzeller..
Hatta Ekşi'de kızın başlığında şu tanım var: "Memesi kendinden güzel kız.." Hakikat öyle..
Ve bir tanım daha yine Ekşi'den "Memeleri Ben Affleck tarafından emilmiş Hollywood dişisi.."

Merak eden varsa Emily'nin öyle çok bi oyunculuğu yok.. Çok öyle sevişme sahnesi de yok eğer onun için izlemek isteyen varsa..



Film için de diyeceğim şudur, finali hariç çok beğendim.. On üzerinden sekizdir bende hakkı, vereyim.. Oscar savaşına girerse eğer, ki bence girer ama, sadece Pike en iyi kadın oyuncuyu alsın derim, gerisi biraz fazla olur.. Ama tabii rakipleri de bir görmek gerekir..

Sıralı Tam Liste: Oscar 2015

18.12.14