Balalayka (2000)


Kemal Sunal anısına..
Film çekimleri için Trabzon'a giden uçakta hayatını kaybeden Kemal Sunal, Uğur Yücel'in oynadığı Necati karakterini oynayacakmış.


Ali Özgentürk yönetimindeki filmin senaristi Işıl Özgentürk. Rusya'dan Türkiye'ye gelen bir otobüsün içindeki insanların hikayelerini, aşklarını anlatıyor. Türkiye'ye, Aksaray'da kolay para kazanma (neresi kolay) yolunu kullanmak için gelen kadınlar ve babalarının vasiyeti üzerine Rusya'daki mezarını ülkeye getiren üç kardeş.


Uğur Yücel, Cem Davran ve Ozan Güven bu kardeşleri oynuyor. Üçününde bu otobüste bir aşk macerası oluyor; Yekaterina Rednikova, Nadezhda Gorelova ve Anna Voronova. Otobüs şoförü Ercan Yazgan ve muavini Atılay Uluışık oynarken filmi asıl izleme sebebim Alla Yuganova da hikayeyi anlatan ve muavinle kaçan sakat kızı oynuyor.


Alla'yı, 8 bölümlük Dostoevskiy mini-dizisinin son iki bölümünde izledim ve filmografisinde Balalayka (2000)'yı görünce çok şaşırdım. Bu filmde 18 yaşında üstelik, oyunculuğu falan kötü ama tatlı kız baya.


Bazı kızlar, özellikle Nadezhda çok güzel Türkçe konuşuyor. Kesinlikle bkz. Aksanlarını yediklerim. Film buruk bitiyor ama güzel gidiyor. İzlemediyseniz hemen tavsiye edeyim. Filmde bir tane de balalaykalı (bağlama gibi telli bir çalgı) kız var, ordan gelmiş filmin adı, birdenbire.

30.01.2014
Oku..

Dostoevskiy (2011)


Orijinal ismi 'Достоевский' olan ve az uğraşılmış türkçe altyazı içeriğiyle digital KÜLTÜR etiketiyle satışa sunulan 4 DVD'lik 40'ar dakikalık 8 bölüm dizi, Rus yazar Fyodor Mihayloviç'in yaşam öyküsünü anlatıyor.

İnternet ortamında çok az bilgi bulunan dizi için, russianfilm.blogspot'ta, 2010 senesinde bir rus televizyonunda yayınlandığı yazılmış (şubat 2012'de yazmış bunu), dr.com.tr ise DVD'nin açıklama kısmına çekim yılını 2002 olarak girmiş. Bu konularda en güvenilir bulduğum imdb.com ise iyice sıçarak 2013 senesine ait bir iş olarak göstermiş. yazılısinema.blogspot olarak da, rus wikipediası'ndaki başlık tarihi 2011'i doğru kabul ediyorum. Ayrıca DVD kutusunda yazan isimleri google tanımadığı için, wikipedia'daki künyeye sadık kalalım derim ben. Böyle harika bir kültür hazinesi bu kadar piç edilir mi canım?! Ayıptır! Gayet de güzel dizi ha..


Heykeltraş arkadaşım Çağdaş Erçelik, artık tamamlamak üzere olduğu Dostoyevski sergisi için çalışırken, bir yandan da konseptin fikir abisi VÖ ile bu diziden bahsediyorlardı. Başka bir gün, aynı diziden konu açıldı ve bu sefer cazcı arkadaşım Şirin Soysal da çok övdü diziyi. Akşamına eve geldim, baktım, internette yok dizi, bir de böyle yalan yanlış bilgiler..

Filmi derken, dizi film olarak yani hatta mini-dizi film..

Yönetmenliğini Vladimir Hotinenko'nun yaptığı bölümlerin senaristi ise Eduard Volodarsky imiş. Senarist, yazarın kitaplarından, mektuplarından, hakkında yazılan yazılardan ve tarihi dokümanlardan yararlanarak kaleme aldığı senaryo için "Hapishane sahnesini hayal ettiğim gibi yazamadım, durumları çok kötüydü, yazsaydım ceza alırdım." gibi bir yorum yapmış. Efsane yazarın, çok acılar çektiğini, büyük ve acılı aşklar yaşadığını, kumarda çok para kaybedip aç kaldığını ve yazdığı karakterlerin de bu acılardan beslendiğini anlatmış.

Rus aktör Yevgeni Mironov

Gayet başarılı bir performansla Yevgeni Mironov, Dostoyevski'yi canlandırıyor. Ben Rusya'da oyunculuğun ve sinemanın çok gelişmediğini düşünürken bu dizi beni biraz kendime getirdi. O kadar güzel kadın var ama filmlerinde çirkin kadın oynatıyorlar dediğime de pişman oldum, bu dizidekiler çok güzeller.

Polina ile Paris'teyken

Dosto'nun ilk aşkı, başkasıyla evli ve verem hastası Fransız asıllı Maria'sını, kadronun en ünlü ismi Chulpan Hamatova oynuyor. Ödüllü mödüllü ve yabancı dili iyi olduğu için de Avrupa sinemasında da görülebilir bir isimmiş. Sarhoş kocasından bıkmışken Fedya (böyle diyolar Dosto'ya, hatta VÖ'den duydum 'ateş Fedya' diyolarmış..) ile tanışıyor. Aşık oluyorlar ama anca kocası ölünce kavuşabiliyorlar. Bu arada Maria biraz alımlı bir kadın olduğundan, bazı ilgililere hiç karşı duramıyor. Bir de oğlu var Fedya'nın.

İşsiz üvey evlat yine evdeyken

Fedya, Maria ile evliyken, yakın bir arkadaşının aktris karısıyla yakınlaşıyor ama sonra kendine geliyor ve bu ilişki başlamadan bitiyor. Bayan Schubert'i, Daria Moroz oynuyor.
Bir süre sonra, roman okuma seansında tanıştığı, tamamen karşıt siyasi görüşlü ama çok seksi Polina ile takılıyor. Olga Smirnova oynuyor bunu da. Bu kadın da deli baya, daha genç ve Parisyen bir hatun. (Biliyorum Parisyen burda kullanılmaz ama çok kullanmak istedim, tutmayın beni.) Dosto'nun en azdığı dönemlere denk geliyor bu aşk hikayesi, Maria'yla arasının açılma sebebi oluyor. Bir zaman sonra ayrılıyorlar Polina'yla.

Anna henüz asistanken

Sonra genç bir hayranına evlenme teklif ediyor falan ama o hikayeden bir şey çıkmıyor. Karısı Maria'nın, acıları diniyor sonunda; hakkın rahmetine kavuşuyor. Fedya da, Kumarbaz romanında asistanlığını yapan Anna Snitnika ile evleniyor. Anna'yı, Moskovalı Alla Yuganova oynuyor ve çok güzel kadın. Kumardan en çok sıkıntı çektiği dönemler de bu dönemler oluyor, çok sefil bir hayat yaşamakla beraber, kendini iyi hissetmesi için, Anna'nın, Fedya'yı rulet oynamaya gönderdiği de oluyor. Çocukları oluyor sonra.. Anna akıllı bir kadın olduğu için kurtarıyor Fedya'yı.


Geçende, 2012 tarihli bir gazetede okudum, "Dostoyevski'nin torunu açlıktan, sefillikten kırılıyor, devletten yardım istiyor." diyordu. Bilmem ne bakanı da açıklama yapmış, "O bölgede yoksulluk genel olarak yaşanıyor, ayrıca size yardım edecek olursak bütün önemli sanatçıların ailelerine yardım etmemiz gerekir." şeklinde makul bir açıklama yapmış. Sonra haber okundukça ilginçleşti, Dosto'nun torunu olan kadın diyor ki "Ben dedemin kitaplarını okumadım hiç, dili çok ağır geliyor." Bak bak, dili ağırmış.. Çalışmıyor da ha, işsizlik maaşı alıyomuş.. Yuh!..

Bulun izleyin bu diziyi diycem, ama internette yok yani baya para verip DVD alıp izleyeceksiniz. Dostoyevskinin Fırtınalı Yaşamı.. Ben Şirin'den aldım izledim.
Dostoyevski'yi tanımanıza yardım eder yani baya. Mesela ben filmden sonra Kumarbaz romanını tekrar okumaya, Budala'yı da en yakında artık okumaya karar verdim.

Raskolnikov, Çağdaş Erçelik

Bu arada Çağdaş'ın sergisi ne zaman tam bilmiyorum ama siz takipte olun onu, çok güzel işler var.. Yukarıdaki görsel: Suç ve Ceza'daki Raskolnikov'un ilk cinayetden sonra evine geldiği sahne mesela.. Yani öyle hatırlıyorum..

Dip not: Hani çok güzel dediğim Alla Yuganova var ya, bizim Balalayka (2000) filminde oynamış. Hem de, 82'li oyuncunun ilk kamera önü performansı imiş bu. Sevindim lan niyeyse.. Hadi yine iyisiniz ha! Bilgiye boğdum sizi.. Gün gelir paraya da boğarım, hangisi daha değerli diye sorarım o zaman..

30.01.2014
Oku..

The Canyons (2013)


Başka bi film için altyazı ararken görüp, oyuncuları ilgimi çektiği için izleyip, doğal olarak da beğenmediğim bir film.
Çok dandik bir hikaye, film yönetmeni bir eleman var psikopat biraz. Sevgilisi var, onun eski sevgilisi yok öbürünün eski çaktığı sonra intikam için ispiyonladığı tehdit ettiği falan ve adamın sonunda katil olması şeklinde.


Filmdeki yönetmen eleman porno film yönetmeni galiba, izleme sebebim de oydu biraz çünkü gerçekte de porno film oyuncusu biri, James Deen. O kadar pornonun arasında bir tane normal sinema filminde oyna, onda da yine seviş.. Yılmıştır la bence.. Sevgilisini oynayan kız da Lindsay Lohan. Durun bitmedi bir de konuk oyuncu var, Gus van Sant, Milk (2008)'in yönetmeni.

Film o kadar boş ki, dedim "Herhalde ilk filmini çeken genç bir sinemacı, ama ışık var yani görüntüleri falan fena değil." Meğer yönetmen Paul Schrader, Taxi Driver (1976)'ın senaristi ve pek çok diğer filmin de yönetmeniymiş. Filmde bir de Amanda Brooks diye bir hatun var, tatlıymış.
Yani film tavsiye edilecek bir bok değil. Ben merak edip izledim. 3/10 verdim.

29.01.14
Oku..

2. Geleneksel: Oscar Adayları ve Kehanetlerim


the 86th academy awards,

Bu sene 86.'sı düzenlenecek olan, Akademi'nin belirlediği adaylara ödül dağıtma gecesini komedyen Ellen Degeneres sunacak. Geçen seneki sunum çoğu kişiye göre fiyaskoydu bu yüzden Ellen yakacak ortalığı tahminimce.. Kaçmaz yani. Sade bir törenle Akademi Başkanı ve Thor'un sunumuyla 16 Ocak'ta adaylar açıklanmıştı. 2 Mart'ta da ödüller sahiplerine And OSCAR GOES TO...

(Bold yazılar favorimi göstermekte..)

En İyi Film

En İyi Erkek Oyuncu
Christian Bale (American Hustle)
Bruce Dern (Nebraska)
Chiwetel Ejiofor (12 Years a Slave)
Matthew McConaughey (Dallas Buyers Club)

En İyi Kadın Oyuncu
Amy Adams (American Hustle)
Cate Blanchett (Blue Jasmine)
Sandra Bullock (Gravity)
Judi Dench (Philomena)
Meryl Streep (August: Osage County)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
Barkhad Abdi (Captain Phillips)
Bradley Cooper (American Hustle)
Michael Fassbender (12 Years a Slave)
Jonah Hill (Wolf of Wall Street)
Jared Leto (Dallas Buyers Club)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
Jennifer Lawrence (American Hustle)
Lupita Nyong'o (12 Years a Slave)
Julia Roberts (August: Osage County)
June Squibb (Nebraska)
Sally Hawkins (Blue Jasmine)

En İyi Yönetmen
Martin Scorsese (The Wolf of Wall Street)
David O. Russell (American Hustle)
Alfonso Cuaron (Gravity)
Alexander Payne (Nebraska)
Steve McQueen (12 Years a Slave)

En İyi Uyarlama Senaryo
John Ridley (12 Years a Slave)
Julie Delpy, Ethan Hawke & Richard Linklater (Before Midnight)
Terence Winter (The Wolf of Wall Street)
Billy Ray (Captain Phillips)
Steve Coogan & Jeff Pope (Philomena)

En İyi Özgün Senaryo
David O. Russell & Eric Singer (American Hustle)
Bob Nelson (Nebraska)
Spike Jonze (Her)
Craig Borten & Melisa Wallack (Dallas Buyers Club)

En İyi Yabancı Dilde Film
Danimarka - Jagten / The Hunt (2012)
İtalya - La Grande Bellezza / The Great Beauty (2013)
Filistin - Omar (2013)
Kamboçya - L'image Manquante / The Missing Picture (2013)

Ya hiçbirini izlemedim yaa.. Kelebeğin Rüyası (2013), La vie d'Adele (2013) ve Holy Motors (2012)'u izledim muhtemel adaylar diye ama üçü de aday gösterilmedi. Shit! Yani "No koment!" Ama ödül gecesine kadar Golden Globe'u da alan İtalyan işini izlemeyi planlıyorum. Geçen de bi İtalyan meleziyle tanıştım, çok övdü yönetmeni falan, "7'sinde geliyor sinemalara" dedi, dedim "torrent var burda.."

En İyi Kurgu

En İyi Şarkı
"Alone Yet Not Alone" (Alone Yet Not Alone) youtube link
"Happy" (Despicable Me 2) youtube link
"Let It Go" (Frozen) youtube link
"The Moon Song" (Her) youtube link
"Ordinary Love" (Mandela: Long Walk to Freedom) youtube link

En İyi Müzik
John Williams (The Book Thief)
Steven Price (Gravity)
Alexandre Desplat (Philomena)
Thomas Newsman (Saving Mr. Banks)
William Butler & Owen Pallett (Her)

En İyi Görüntü Yönetimi
Philippe Le Sourd (Yi Dai Zong Shi)
Emmanuel Lubezki (Gravity)
Bruno Delbonnel (Inside Llewyn Davis)
Roger Deakins (Prisoners)
Phedon Papamichael (Nebraska)

En İyi Kostüm
Yi Dai Zong Shi
The Invisible Woman

En İyi Makyaj
Jackass Presents: Bad Grandpa

En İyi Sanat Yönetimi

En İyi Ses Kurgusu
All is Lost
Lone Survivor

En İyi Ses Miksajı
Lone Survivor

En İyi Görsel Efekt
Star Trek Into Darkness

Bir de animasyon, belgesel ve kısa film kategorileri var, onlara hiç girmiyorum.. Evet, adaylar ve isteklerim ve haliyle kazanacakları yönündeki kehanetlerim bu şekilde.. Artık ödül töreni sabahı döneriz tekrar bu konuya.. Belki o zamana kadar izleyip eklemek istediğim olur ama Philomena'yı izlemeyi hiç istemiyorum mesela.. Olur ya böyle izlemek istemezsin işte.. Öyle..

Sıralı Tam Liste: Oscar 2014

28.01.2014
Oku..

The Book Thief (2013)


İkinci Dünya Savaşı Almanya'sı, Hitler önüne geleni öldürüyor, yahudisini komünistini komuyor ortalıkta. Küçük Liesel'in bir tren yolculuğunda ondan daha küçük kardeşi hastalığa yenik düşüyor, sonra da annesine Hitler yönetimi el koyuyor - öğreniyoruz ki komünistmiş annesi. Liesel'e bir aile bulup, evlatlık veriyorlar. Kardeşinin yol üstü cenaze töreninde mezarlık rahibinin düşürdüğü kitabını aşırarak başladığı kitap hırsızlığına, Hitler'in meydanlarda toplatıp marş eşliğinde yaktırdığı kitap yığınından yanmamaş olanı kaçırarak devam ediyor.

Bazı çocuk oyuncak araba sever, bazısı plastik çay takımı, Liesel ise kitapları seviyor. Kaçak misafirleri Alex'i hayatta tutan da yine Liesel'in ödünç aldığı kitaplar oluyor. Ölüm, kızın etrafındaki herkesi alıyor teker teker; Liesel'i sona bırakıyor. Liesel bu arada hikayeleriyle insanlara ulaşıyor.


Markus Zusak'ın romanından Michael Petroni'nin senaryolaştırdığı filmi Brian Percival yönetmiş. Kadroda Geoffrey Rush, Emily Watson gibi tecrübeli isimlerin yanında genç yetenekler Sophie Nelisse, Nico Liersch ve Oliver Stokowski yer alıyor. John Williams'ın yaptığı film müzikleri hem Golden Globe'da yarıştı, hem de Oscar'da yarışacak. Filmde akordiyon şov var.


Genel olarak beğendim filmi ama başlarda bi anlamadım olayı; 1938 Almanya diye başladı film, bazen Almanca konuşuldu çoğunlukla İngilizce. Tam İngilizce de değil, nayn-und-yah falan karıştı İngilzce'lerine. Dil konusunda kafaları karışıktı yani ama sanat yönetimi olsun görüntüleri olsun baya başarılıydı.. Kızı da çok sevdim, bu seneki gelecek vaadeden genç oyuncu ödülümü ona veriyorum. Siz de görün bence filmi.. Bu bir tavsiye midir? Evet tavsiyedir..

Sıralı Tam Liste: Oscar 2014

27.01.14
Oku..

The Lone Ranger (2013)


Sanırım ilk kez George W. Trendle tarafından televizyon dizisi için yaratılan bu karakterlerin zaman içinde pek çok film uyarlamaları yapıldı. Tonto ve The Lone Ranger yani bizdeki Maskeli Süvari'nin bu son uyarlamasını ise Karayip Korsanları ile tanınan yönetmen Gore Verbinski yapıyor ve Tonto'yu yine Karayip Korsanları ile tanınan Johhny Depp, Lone Ranger'ı ise Armie Hammer oynuyor. Bu maceradaki kötü adamımız Butch Cavendish'i ise William Fichtner canlandırıyor. Kadınlar ise Ruth Wilson ve Helena Bonham Carter..


Filmin bi önceki sene vizyona girmesi beklenirken bazı yapım aksaklıklarından dolayı ertelenmiş ve gösterildiğinde de pek olumlu eleştiri görememiş. Yani ben de çok beğenmedim açıkçası normal bi western-aksiyon filmi olmuş. Tek artısı Johhny Depp denebilir. Yalnız, filmin façasını kurtarmak için midir bilinmez görsel efekt ve makyaj kategorilerinden Oscar adayı gösterildi. Bi iki üç ay önce izlememe rağmen şimdi tanıtım yazmamın da tek sebebi budur yani. Çok iddialı olduğunu sanmıyorum ama Akademi'nin Verbinski'ye güzelliği olmuş bu bence...


Sıralı Tam Liste: Oscar 2014

26.01.2014
Oku..

Dallas Buyers Club (2013)


Sonunda izliyorum ve diyorum ki ne kadar adaylığı varsa versinler ödülü hiç acımadan, helal olsun.. Baya beğendim lan! Çok güzel film yapmış Jean-Marc Vallee... Emily Blunt'lı The Young Victoria (2009) ile tanınıyor. Ama artık böyle bi filmi var. Craig Borten ve Melisa Wallack'in beraber yazdığı senaryo, 85 Dallas'ında Ron Woodroof'un yaptığı devrimi anlatıyor.


Uyuşturucu ve seks bağımlısı Woodroof, bir gün bayılır, doktora gider ve AIDS olduğunu öğrenir. O zamanlar tedavisi tam anlamıyla mümkün görülmeyen ve çok ilacı bulunmayan bir hastalık olan AIDS'i ve neredeyse ölüme terk edilen hastalarını, işe yaramak bir yana zararlı olan bir ilaçla tedavi etmeye çalışıyorlar. Bazı ülkelerde kullanılan ama Amerika'da 'onaylanmamış' gerekçesiyle satışı yasak olan bir takım ilaçlardan haberdar olan Woodroof, Meksika'ya gidip tedavi oluyor ve 30 gün ömrü kaldı dedikleri adam aylarca ölmüyor. O ilaçları yasal olmayan yollarla ülkesine getirip diğer hastaları da illegal iyileştiriyor. Tabii kar marjını da ayarlayarak. İllegal olduğu için ilaç satmıyor da, Dallas Buyers Club'ı kuruyor ve üyelik ücreti alarak üyelerine ilaç yardımı yapıyor.


Çok başarılı hikaye, çok çok başarılı oyunculuklar. Matthew McConaughey ve travesti Rayon rolüyle Jarde Leto. Golden Globe'da ikisi de aldı ödülü zaten, Oscar'da da çok iddialılar. McConaughey, 6 Oscar adaylığı alan bu filmiyle değil de The Wolf of Wall Street (2013) ile daha popüler nedense. Ha bu filmde bir de Jennifer Garner var, ondan herhalde. Kadının oynadığı bütün filmler ikinci sınıfmış gibi geliyor. Artık bu hariç.. Ha bi de Juno (2007) hariç tabii, tamam birkaç tane daha var ama genelde öyle işte. Jarde Leto'yu ise Requiem for a Dream (2000) ve Mr. Nobody (2009) gibi müthiş filmlerle müthiş oyunculuğuyla izleyip unutmak üzereyken birden bu filmle kendini hatırlatıveriyor. Aşırı başarılı bulduğum ve hatta sahne sahne güzel bile bulduğum bir travesti olmuş.


Ben 8 verdim bu filme ve imdb puanı da 8.. İzleyin demek bu yani.. Hemen ekleyin izlenecekler listenize..

Sıralı Tam Liste: Oscar 2014

26.01.2014
Oku..

The Wolf of Wall Street (2013)


Jordan Belfort. Bu gerçek bir isim. Zamanında, küçük bir borsacılıktan milyarder bir dolandırıcılığa yükselmiş bir adam. Wall Street'te, gökdelenlerin kalın camları ardında büyük paraların konuşulduğu ofisler vardır. Borsa denen kanala hiç kafa yoramıycam, kazananın çok kazandığı, kaybedenin sıçtığı bir sistem. Kapitalizmin kalbi, şirket hissesi satmak üzerine kurulmuş ofislerde, ağzı laf yapan adamlar. Çok korkunç bence. Tam da hayal ettiğim bir borsacılık ortamı anlatılıyor zaten.


Rahat davranabilmen ve cesaretini kaybetmemen için ihtiyacın olan şey seks ve uyuşturucu. Bunlar seni hayatta tutar, duyguları köreltir. Belfort, işteki ilk gününde piyasa hakkında çok şey öğrenir, başarılıdır ancak kriz diye bir gerçek vardır. Sıfırdan başlar, hatta öğrendikleriyle kendi şirketini kurar. Çok para kazanır, çok güzel bir kadınla tanışıp karısını boşar. Artık uyuşturucu bağımlısıdır; o ve arkadaşları. Borsanın hangi çizgiden sonra illegal bir hal aldığını anlayamasam da bir süre sonra FBI peşlerine düşer, hayatı son sürat dalışa geçer.


Ve biz bunları bizzat Belfort'un kendi hikayesini anlattığı kitabından uyarlanmış olarak izleriz. Terence Winter'ın yazdığı senaryoyu usta isim Martin Scorsese yönetiyor. (İkili en yakın Boardwalk Empire dizisinde beraber çalışmışlardı, Winter, dizinin yaratıcısı, Scorsese ise ilk bölümün yönetmeniydi.) Bu filmin başına Scorsese getirildiğinde Belfort rolünü kimin oynayacağı da az çok belirlenmiş oldu; Leonardo DiCaprio. Aynı zamanda yapımcılardan birisi kendisi.. Muhteşem uyumlu yönetmen-aktör çifti Gangs of New York (2002), The Aviator (2004), The Departed (2006), Shutter Island (2010) ve bu filmle beşinci kez beraber çalışmış oluyorlar. Yardımcı oyuncu kadrosunda yancı Jonah Hill, seksi Margot Robbie, eski Matthew McConaughey, favori Jon Favreau, fransız Jean Dujardin, yazık Cristin Milioti ve slo-am Katarina Cas isimleri yer alıyor.


3 saatlik film, bir Scorsese filmi olmasından mütevellit hiç sıkmıyor. Oyuncu yönetimindeki başarıyı film kurgusunda göremesem de 8/10 puanlık bir film olduğunu düşünüyorum. Bir de o baştaki aslanlı sahneyi fazla gösterişli buldum, ya gerçekten gereksizdi o hareket ya da ben anlamadım. Oscar'da da 5 kategoride (film, erkek oyuncu, yardımcı erkek oyuncu, yönetmen ve uyarlama senaryo) adaylığı bulunan film, imdb.com top250'de yerini almış bile. Golden Globe'da da DiCaprio en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı.

Sıralı Tam Liste: Oscar 2014

25.01.2014
Oku..

American Hustle (2013)


Amy Adams'ın kadroda olduğu belli olduğu günden beri yani yaklaşık bir senedir izlenecekler listemde zaten film. Yakın zamanda da Oscar münasebetiyle çok konuşulur oldu ve 10 dalda aday gösterildi heykele. Geçen sene Silver Linings Playbook (2012) ile çok beğenilen yönetmen David O. Russell ve oyuncuları Bradley Cooper ve Jennifer Lawrence bu filmde de biraradalar.


Başrolde Christian Bale'i izlediğimiz filmde Jeremy Renner da tatlı bir rol üstlenmiş. Popüler ve başarılı bir yönetmenin daha popüler ve başarılı 5 yıldızla giriştiği senaryoyu, yönetmenle beraber yazan Eric Warren Singer daha önce Türkiye'de çekilen Hollywood filmlerinden The International (2009)'ı yazmış.

Gerçek bir hikayeden yola çıkılan senaryo, genelde suç-dram tarzı çevresinde gezinse de mizah dilini çok iyi kullanmış.. Benim film hakkında tek negatif görüşüm, her zaman olmayan ama olduğu sahnelerde hikayeden kopmama sebep olan gereksiz kamera hareketleri hakkında olacak. O hareketler de mizah gibi yerinde ve kararında kullanılsa çok daha şık bir film olabilirdi ama bu haliyle de zaten benden 8/10 puan almayı başardı. Oyunculuklar konusunda ise çok konuşmaya gerek yok, hepsi çok başarılı; hatta Amy Adams dururken Jennifer Lawrence'i övmek istemezdim ama gerçekten çok iyiydi. Golden Globe'da zaten en iyi film, en iyi aktör/aktris, en iyi yardımcı aktör/aktris, en iyi yönetmen falan ne varsa aday gösterilip filme ve kadınlara ödül kazandırıldı. Oscar'da da adaylıklarının kuvvetli olduğu görülebilir. Ama nedense 'en iyi film'i almasın istiyorum, galiba kamera hareketleri yüzünden ama 'en iyi senaryo'nun başkasına gitmesine de gönlüm razı olmaz hani. Gerçi daha izlemediğim filmler var ama..


Bu arada filmin konusu: Evvel zaman önce Irving Rosenfeld isimli Amerikalı, sanat eseri kaçakçılığı, tefecilik gibi türlü düzenbazlık peşinde olan bir adammış ve bunun taş bir partneri varmış aynı zamanda sevgilisi olan. Düzenbaz, partneri, deli karısı ve evlatlık çocuğuyla düzenli bir hayat yaşarlarken, bir FBI ajanı bunlara bir oyun yapıp yakalıyor. FBI, daha büyük balık olan mafya liderleri ve rüşvetçi politikacıları yakalamak için bu ikiliyle ortak çalışmaya başlıyor. Bundan sonrası yer yer gerilim, yer yer dram, yer yer mizah. Hatta bir yer de Robert de Niro.


Bu arada Christian Bale de aşırı şekillenebilir vücuduyla yine hayranlık bırakarak göbekli bir adama dönüşmüş, kesin bir iki ay sonra fit bir şekilde başka bir yerde görünür. Biz de yine çok şaşırırız.

22.01.2014
Oku..

Saving Mr. Banks (2013)


Masal gibi filmmiş. Gerçek hikayeden şekillenmiş..

Mary Poppins (1964) diye bir film var, izlediniz mi? Ben izlemedim. Walt Disney Pictures'ın sahibi Walt Disney'in zamanında çok uğraştığı bir filmmiş. P.L. Travers hanımefendinin yazdığı bir kitap varmış, Walt çok istemiş Mary Poppins'in haklarını satın alıp film yapmayı. Mrs. Travers biraz huysuz bir kadın olduğu için çok kolay olmamış bu izni almak. 20 sene peşinden koşturmuş koca Walt Disney'i.

Mrs. Travers'ın gudubetliği maddi sıkıntıya düşmesiyle biraz azalmış ama koşmadığı şart, yapmadığı eziyet kalmamış Walt'a ve kitabı senaryolaştıracak ekibe. Tabii bu ketumluğun da arka planı varmış.


Bizi bu dünyaya sokan senaristler Kelly Marcel ve Sue Smith, yönetmen ise John Lee Hancock'muş. Mr Banks, Mary Poppins'teki bankacı adammış. O da aslında Mrs. Travers'ın babasıymış. Walt, Tom Hanks'miş, Mrs. Travers da Emma Thompson'mış. Emma küçükken babası Colin Farrell annesi Ruth Wilson'mış. Walt en sonunda Emma'yı ikna edip Mary Poppins'i film yapmış.

Yazık, olan senaristler B.J. Novak, Jason Schwartzman, Bradley Whitford ve şoför Paul Giamitti'ye olmuş. Ama Walt, kızlarına verdiği sözü tutmuş olmuş. Hem Mr. Banks'i de kurtarmış, o çok iyi bir babaymış. Film, 'en iyi film müziği' kategorisinden de Oscar için aday gösterilmiş. Biz çıkalım kerevetine..

Sıralı Tam Liste: Oscar 2014

20.01.14
Oku..

Jeune & Jolie (2013)


Filmin adı ilk bakışta iki isim gibi geliyor değil mi? Bana öyle geldi, biraz düşündüm de tamamen '&' işaretinden kaynaklandığına inandırdım kendimi. Yazıyla olsa sanki bu yanılsamayı yaratmayacaktı ama siz daha bilmiyorsunuz tabii, Fransızca 'genç' ve 'güzel' anlamına geliyor kelimeler. Evet 'Jolie' güzel demekmiş, çok acayipmiş.


Genç ve güzel bir kız var, ilk cinsel deneyimini abartmadan yaşamak istiyor, hemen normale dönüp, bakirelikten kurtulmuş deneyimli bir kadın olarak devam etmek istiyor hayata. Alman bir yakışıklı var, Felix diye, tamam o da skiş için orada ama en azından sabahına bi hal-hatır soruyor, sevgiliyiz diye düşünüyor ama kız uzaklaştırıyor çocuğu...
Mevsim geçiyor, kızın baya para karşılığı adamlarla beraber olduğunu görüyoruz, inceden bi "Belliydi mına koyim" diyo insan... Çok ayıp... Bu eylem kız için o kadar anlamsız bir hale gelmiş ki, yaşlı adamlar falan oluyo arada, umrunda değil, parasına bakıyor hiç ihtiyacı yokken...
Mevsim geçiyor, birlikte olduğu yaşlı bi adam kalpten gidince ortalık karışıyo, ailesi öğreniyo... Ne diyecen ki, kızın orospu olmuş, ee.., ne desen boş... Psikolog çok mantıklı hareket!.. Aslında düzeliyor gibi de oluyor ama içinde var ya o orospuluk, yapıyo yapacağını.. Çevresi rahatsız oluyo bi kere..


Böyle bir film. Film boyunca, daha güzelini de bulabilirlermiş aslında, diye düşünmekten kendimi alamadım. Marine Vacth güzel kızı, François Ozon da yazarı ve yönetmeni... Kızın erkek kardeşini Fantin Ravat, annesini Geraldine Pailhas oynuyor.

Ravat, Ozon, Vacth ve Pailhas..

20.01.2014
Oku..

Captain Phillips (2013)


Ohh! Tam da battaniye içinde elde kahveyle film izleme havası.. Kimse de demiyo ki, kahve bitiyo on dakikada, sonra n'oluyo?!.. Kahveyi kim tazeleyecek.. Durdursana bi, çişe gitçem..

Matt Damon'lı Bourne filmleriyle bilinen İngiliz yönetmen Paul Greengrass, Kaptan Richard Phillips'in Somali'de korsanlara karşı verdiği mücadelesini anlattığı kitabını, Billy Ray'in uyarlama senaryosuyla filme çekmiş.

Kaptan Phillips'i Tom Hanks oynuyor - tabii ki çok güzel oynamış. Yardımcı pozisyonda ise korsan kaptan rolüyle ilk kez kamera karşısına geçip Oscar adaylığı kazanan Somalili Barkhad Abdi yer alıyor. Kaptan Phillips'in karısı rolünde ise Catherine Keener'ı izliyoruz..


Bence filmin tanıtımı için yeterli bi 2 cümle kurdum. Daha fazla yazmaya gerek yok. Gerilimini ve aksiyonunu tahmin edersiniz zaten. En iyi film, en iyi uyarlama senaryo ve 3 de teknik kategoride olmak üzere Oscar'da 6 kulvarda koşacak. Rakipleri çok sağlam ama bu film de boş değil hani. Abdi olmaz belki ama ben senarist Ray'den ümitliyim.

Kaptanın kurtulduktan sonra çocuklarına sarılmış fotoğrafları falan var internette.. Duygulandım yeminle.. Filmde de görmesemiydik?!

Sıralı Tam Liste: Oscar 2014

16.01.2014
Oku..

12 Years a Slave (2013)


Steve McQueen, Shame (2011) diye etkileyici bir film yapınca kalmıştı aklımda, sonra bir önceki ve ilk uzun metrajı olan Hunger (2008)'ı izleyip beğenmemiştim. Ama Shame (2011)'de yakaladığı enerjiyi kaçırmaz diye bir sonraki filmi 12 Years a Slave (2013)'i bekler olmuştum. Geçen de Golden Globe'da en iyi film seçilince gazı aldım, buldum izledim. Basit ya. Nerde Shame (2011), nerde bu yani. Bulmuş hazır etkili damar yürümeye kalkmış, zenci hakları, kölelik falan derken klişede boğulmuş... Shame (2011)'in enerjisini, özgünlüğünü yakalayamamış tekrar.


Ödül almış, alır tabii. Ben de desem ki Hitler kötü, Afrika'da çocuklar aç, eşcinseller dışlanıyor falan bana da çok güzel olmuş diyecekler... Kötü derlerse millet kıllanacak çünkü. Özgün sinemacılara yaraşmayan bir durum. Ha Tarantino n'aptı geçen sene, bunun da nasıl yapılacağını gösterdi. Duygu sömürmedi. Bkz. Django Unchained (2012)..

Üçüncü uzun metrajında da Michael Fassbender'le çalışmayı ihmal etmemiş McQueen. Brad Pitt'in de rol aldığı kadroda bir de geçenlerde izlediğim Ruby Sparks (2012)'taki eleman Paul Dano oynuyor. Filmi izlerken onu düşündüm, nerden biliyorum bu çocuğu diye.. Ama tabii bu beyazlar kötü adamlar. Asıl kahramanımız Solomon'u Chiwetel Ejiofor oynuyor. Bu arada olay bir gerçek hikaye, hatta biyografi; Solomon Northup'un otobiyografik romanından uyarlama bir film. Ailesiyle mutlu mesut yaşayan bir adamken, kaçırılıp köle olarak satılıyor diyar diyar.. Özgürlüğüne kavuşan az sayıda köleden biri olmayı başarmasının hikayesi..

Film top#250'de..
Sıralı Tam Liste: Oscar 2014

15.01.14
Oku..

Shame (2011)


En sevdiğim filmleri sorduklarında aklıma bi şey gelmiyo, sonra bi Woody Allen filmi söyleyiveriyorum kestirmeden. Ama biraz düşününce güzel bi ilk beş çakarım gibi, bana göre güzel tabii. Bi dönem çevreme çok sık tavsiye edip hediyelik eşya ettiğim August Rush (2007), pek kimseyi benim kadar etkilemiyordu. Ben yine de ilk beşimde tutarım bu filmi; keza Shame (2011) de benim için özel filmlerden, vefakat beğenmeyen beğenmez.. Elim değmişken gelsin diğer üçü de: Back to the Future (1985)Iron Man (2008) ve Midnight in Paris (2011).. Daha bir sürü favorim var da ilk beş bu gibi.. Shame (2011)'i de epey bir zamandır yazmak isteyip fırsat bulamıyordum, bugün tekrar izledim ve artık yazma zamanı gelmiş dedim..


İlk gösterimini 2011 Eylül'ünde Venedik'te yapan filmin yönetmeni Steve McQueen, senaryoyu Abi Morgan'la beraber yazmış. Filmde birinci yönetmen yardımcısı Atilla Salih Yücer ismi dikkatimi çekti, Hollywood'ta bir Türk.
Kadro şahane, Michael Fassbender ve Carey Mulligan başrolde; küçük rollerle de James Badge Dale ve Nicole Beharie yer alıyor. Film hikaye gereği biraz açık saçık, hatta şılap şılop ah oh şeklinde sahneler içeriyor. Fassbender ve Mulligan, kariyerlerinde böyle bir film kaydettikleri için çok şanslılar bence. Çünkü, açıkça görülüyor ki sanat için soyunulmuş, vizyona koşan bi iş değil ki -çok para verdiler soyundum n'apiyim- durumu olsun..


Anne baba yok piyasada, Brandon ve Sissy, abi kardeş. Brandon düzenini kurmuş, New York'ta rezidansta oturup, her gün işe gidip geliyor. Etliye sütlüye bulaşmadan yaşıyor, seks takıntısı hat safhada; yakışıklı adam olduğu için, bi ortama girince eli boş çıkmıyor, eve gidiyor otuz birden de vazgeçmiyor.. Hiç bi şey bulamazsa kadın çağırıyor, veriyor parayı.. Bizdeki Issız Adam (2008) vakası işte.. İlişki durumlarına inanmıyor, varsa yoksa vur kaç..


Kızkardeşi Sissy, sürekli telesekretere mesajlar bırakıyor, "Ara bi!", "Ya arasana, sesini duyayım.." falan diye.. Brandon belli ki abilikten feragat etmiş bir adam, umrunda değil Sissy. Bir gün Sissy direkt gelir eve, "Niye açmıyosun, arıyorum o kadar" diyerek.. "Burda kalcam bir süre" diyor.. Brandon'ın canı sıkılıyor ama kovamıyor da, kız tam bir baş belası ama çok güzel, sesi de efsaneymiş, şarkıcılık yapıyor.. Sonra Brandon'ın patronuyla yatıyor, iyice ayar oluyor abi, bi şey diyemiyor ya patrona.. Ne kadar geniş de olsa mezhep, ters durum, abiyle aynı evde falan..


Bu abi kardeş muhabbetleri, bizim bizden başka kimsemiz yok temalı sonuçsuz konuşmalar.. Brandon, kovuyor Sissy'yi ama Sissy inatçı, abilik yap bana diyor.. Bu arada Brandon sevgili olayına mı girsem lan acaba diyor..


Çok güzel hikaye, bazen fazla sert ama efsane.. Bu filmden sonra yönetmenin bütün filmlerini izleme sözü verdim kendime.. İzledim de ama yok yani, bu klasa yetişemiyo hiçbiri: Hunger (2008) ve 12 Years a Slave (2013) diğer iki uzun; bunlar haricinde bir düzine de kısa filmi var gözüküyor, bir yerler de denk gelirseniz paylaşın hayrınıza..

Ocak 2014, Güncellendi Aralık 2015
Oku..