The Hateful Eight (2015)


"Quentin Tarantino'nun 8. filmi.." İyi de bir insan neden belirtir ki böyle bi şeyi, bilen zaten bilir. Sırf filmin adıyla falan uyuyo diye, ayıptır. Ama altında yatan olay şu olabilir, geçtiğimiz senelerde verdiği bi röportajdan ötürü bi geri sayım havası yaratılıyordur: "Filmografimde çok film olmasını istemiyorum, az ve öz olsun, yaşlanıp kötü filmler yapan bir sinemacı olmayacam. 10 tane falan yapıp bırakırım.." Böyle bi şey okumuştuk. O olabilir yani, sona yaklaşma gerilimi.. "Tarantino'nun 9. filmi; Tarantino'nun son filmi.." Of be son filmi iyice efsane gibi oldu yalnız.. Sonra 'on' sayısının gizemini çözmeye çalışan kolpa sinemacılar, belgeselciler.. Öngörülebilir bi durum..

Tarantino filmlerinin nerdeyse ortak özelliği, "sakin sakin giderken n'oldu da mınakoyim.." olayı. Bi anda ortalık kan gölüne döner falan.. Bi önceki filmi Django Unchained (2012)'dan sonra bu da tarz olarak western.. Tarantino'yu bilenler, western tutkunu olduğunu bilir. Silahlar çekilsin, saloon dağıtılsın, kurşunlar vızlasın ister.. Bunlarla büyümüş, bir süre sonra, ne istese yapabileceği konuma gelince de koyuyo çocuğu işte.


Ödül avcısı John Ruth, kellesine on bin dolar ödül konmuş esiri katil Daisy Domergue ile, karları yara yara Red Rock'a giden faytonun içindedir. Yolda bir diğer efsane ödül avcısı Marquis Warren'e denk gelirler, atı ölmüş, üç ödüllü cesediyle beraber yaya kalmıştır. Biner faytona. İlerlerler (üç ler'de sık denk gelmez), yolda denk geldikleri Chris Mannix, "Beni de alın, donup gitcem yoksa" der. "Zaten Red Rock'ın yeni şerifi benim, ödüllerinizi ben vericem kasabaya gidince" der, alırlar. Kar fırtınası olacağı için bi hana sığınırlar. Handa da kendi hikayesinin peşinde 5 adam vardır. Böylece, 'Nefret Sekizlisi' veya 'Nefret Dolu Sekizli' aynı çatı altında toplanır.


Tabii ki, dönemin sorunu, siyah-beyaz adam çatışması başroldedir. Tıpkı Django Unchained (2012) olduğu gibi. Ödül avcılığı, adalet sistemi, intikam şekillenmesi anlatılır güzel güzel. Tarantino'nun en iyi filmi değil ama gayet hoş film, hojdır. Hele zaten oyuncular, yıkılıyo abi.. Samuel L. Jackson, Jennifer Jason Leigh (EİYKO Oscar Adayı, kısaltmayı çözene öpücük), Kurt Russell, Walton Goggins faytonla gelen tayfa.. Handakiler ise, Demian Bichir, Tim Roth, Michael Madsen ve Bruce Dern.. Channing Tatum da var ama onu bilmemeniz gerekiyor (TrSk).. Ve kaza kurşununa giden tayfada da, aslı dublör Zoe Bell var.

Dijital dünyaya kafa tutarak, eski moda bi teknikle, hafıza kartına değil de makaralı filme kaydedilen, Ultra Panavision 70'le çekilen film, görüntü yönetimi ve film müzikleri kategorilerinde iki Oscar'a daha aday; bütün adaylıklar için 4. Geleneksel: Oscar Adayları ve Kehanetlerim.. Rakipleri sağlam, bence bu sene buraya Oscar çıkmaz. Tarantino da zaten Oscar'ın değil gönüllerin sinemacısı.. Bu çağda Ultra Panavision 70 kullanmak anca onun yapabileceği bi şeydi mesela. En son 40 sene önce kullanılmış makine, detay isteyen bu linke bakabilir. Prömiyerde, 3 saatlik özel gösterimde projeksiyonla, makaradan izletilmiş film, o kadar çektik diyerek.


2,5 saatlik filme puanım 7/10, gayet de izlenir demek.. İzlemeden önce bi haber okumuştum, aklım gitmişti. Daisy bi sahnede gitar çalıyo, güzel bi şarkı söylüyo.. Ama sözleri John'u rahatsız ediyo.. Daisy'nin çaldığı gitar, özel bi parçaymış, bi müzeden alınmış film için. Ama bu Kurt Russell'a söylenmemiş. O da normal dekor diye, sahne gereği baya duvara vuruyo, parçalıyo gitarı.. Milyonluk gitar, paramparça, olur böyle iş kazaları..

Not: EİYKO, en iyi yardımcı kadın oyuncu; TrSk, tribini sikim..

090216