In the Heart of the Sea (2015)


Yönetmen Ron Howard'ın kariyerine daha sonra detaylı girmek üzere geçiyorum, en yakın tarih Rush (2013) filmiyle gönülleri eyleyen sinemacı bir abi, şimdilik bu.. Filmin öyküsü Nathaniel Philbrick'in 2000 basımı aynı isimli romanından - senaryolaştıran ise Blood Diamond (2006)'ın da senaristi Charles Leavitt.. Afişindeki koca kuyruğu görünce, "Mody Dick uyarlaması şimdi hiç izleyemem valla" dedim kendi kendime, deniz gerilimi çekemezdim. Romanı da yeni aldım sayılır, aylardır kitaplığımda okunacaklar sırasında bekliyor. İki üç gün geçti aradan, yine denk geldim, baktım senaryo kısmına, Melville değil de Philbrick romanı; "Yanlış yazılmış zağar" diyerek açıklama kısmını okumaya başladım, "Moby Dick'e ilham veren gerçek bir olaydan.." diyo.. Obaaa, işler değişti.. Hemen izledim, çok beğendim.. Sadece ilham veren hikayeyi değil ilham alan Herman Melville'i de biraz anlatıyor film..


Bir efsane vardır yıllardır, balina avcılarının korkulu rüyası, dev beyaz balina, gemi batıran.. Korkutmak için söyleniyor da denir, vallaha gerçek de.. Herman, denizcilik yapan bir genç, ama denize balıktan çok hikaye için çıkıyor, kitapları deniz maceraları anlatıyor.. Çok dinliyor bu efsaneyi, kesinlikle yazmalı bunu ama hep yalan dolan bilgi, yazamadıkça kafasını meşgul ediyor ve karaya oturdu denen Essex gemisinde çalışmış ve şu an hayatta olan birini öğreniyor, Tom Amca.. Film bundan sonra başlıyor aslında, bu benim bi yerlerde okuduğum ettiğim bi giriş, ÖZBİLGİN olsun diye..


Tom Amca, iyice huysuz bir adamdır, karısıyla bile doğru düzgün konuşmaz; Herman iyi para teklif eder, anlatmazsan ben de kafayı yiyecem diye.. Tom, on dört yaşında güverteci çocukken yanında çalıştığı Owen Chase'yi anlatır.. Hırslı, becerikli, deniz için doğmuş bir adamdır Chase ama geminin kaptanı, baba parasıyla orada olan George Pollard'dır. George, tayfanın Owen'a saygı duyduğunu bilir, üstünlük kurmak için birkaç hatalı hamle yapar, ikinci kaptan Owen'la iyice gerilirler.. Eskiden çok meşhur olan (1820'de geçiyor hikaye), kullanım alanı geniş ve iyi para getiren balina yağı için denizdedirler. Owen bu işlerin ustasıdır.. Daha denizde birinci aylarında koca bir balinayı yakalayıp varillerinin bir kısmını yağla doldurmuşlardır ama sonraki aylar aynı verimle geçmez.. Okyanusun ortasında bi canavardan bahsedilir, ama beraberindeki yüzlerce bol yağlı balinadan da.. Tom'un da içinde olduğu tayfa korkar ama kaptanlar o bölgeye gideceklerini söylerler.. Ve bu Essex'in sonu olur.. Dev balina gerek kafa darbesiyle gerek kuryuk vurarak Essex'i batırır. Tayfanın hayatta kalanı, filikalarla bi adaya sığınır ama yemek yoktur, beklemek çok saçmadır, filikalarla okyanusa açılıp bi gemiye denk gelmeyi umarlar ve o şekilde hayatta kalırlar.. Ama gemi gelene kadar hayatta kalmak için çok korkunç olaylar yaşanır..


Herman, hikayeyi birinci ağızdan dinlemiş ama rahatlayacağına iyice darlanmıştır. Gerektiği güzellikte yazamayacağını ve berbat bir yazar olduğunu düşünmektedir.. Her şeye rağmen, artık taslak elindedir.. Tom, orda yaşananların ancak o psikolojiyle anlaşılabileceğini ekler.. Herman da, merak etmemesini, romanın kurgu olacağını, isim vermeden ve her şeyi de anlatmadan Moby Dick'ten bahsedeceğini söyler.. (Filmin bu Tom-Herman sahneleri biraz basit olmuş, keşke daha özenli olsaydı buralar da..)


Eskiden Herman gibi yazarlar böyle kibar, düşünceli, etiğe uygun işler yaparken günümüzde Nathaniel gibi adamlar da işte, duygudan çok olayla ilgilenen, ölmek üzere olan tayfanın hayatta kalmak için ölen arkadaşlarını yemelerini anlatacak kadar ileri gidiyor.. Çünkü gün geçtikçe daha vahşi bir toplum oluyoruz.. Normal sevişmek yetmiyo yani fantezi kovalıyoruz.. Baksana bana, Moby Dick uyarlaması olsa izlemeyecektim ama daha gizli bi şey açığa çıkmış ya, hemen izledim.. Ve bu nasıl düzelir bilmiyorum, batıyoruz.. Ama film güzeldi, 8/10..

070116