Liberal Arts (2012)


'Liberal Arts' bir eğitim sistemi; yani üniversiteye/'kolıc'a ne okuyacağınıza karar vermeden başlayabileceğiniz, istediğiniz derslere girip ilgi alanlarınızı belirleyip uzmanlaşabileceğiniz bir eğitim sistemi. Türkiye'de yok değil, var, ama az var.. Ben bi Sabancı'yı biliyorum, kuzenimden.. Liberal, zaten bireyin ön planda tutulduğu anlamına geliyor ya, giriyorsun bir sürü derse, "Hmm, edebiyat medebiyat olaylarını sevdim ben" deyip ona göre dersler seçip o konuda uzmanlaşabiliyorsunuz..


Filmdeki karakterimiz Jesse de edebiyata ilgi duymuş zamanında, üniversite bitince de New York City'ye yerleşmiş.. Yüksek binalar arasında yaşamaktan çok sıkılmış, kendini kitaba vermiş, eski zamanlarını çok özleyen bir adam.. Gelmiş yolun yarısına, 35'ine.. Bir telefon geliyor, eski hocasından.. Emekli oluyormuş, veda gecesi düzenleniyormuş, eski öğrencilerinden birini de konuşmacı olması için çağırması icap etmiş.. Eski günlerine döndüğüne çok sevinir Jesse.. Kampüsünü çok özlemiştir.. Çimlere uzanıp kitap okur falan, eski günlerdeki gibi.. Bir kızla tanışır, iyi anlaşırlar, tatlı kızdır Zibby ama 19'undadır.. Zibby, olduğundan biraz olgun davranırken, Jesse ise biraz çocuk kalmıştır.. Kız, yaş mevzusunu çok takmaz ama Jesse çok takar..


Tabii anlaşamadıkları falan da oldu filmde. Jesse, çok kitap okuyan, entelektüel bir tip olduğu için, samimi olunan ortamlarda sevdiği/sevmediği şeyleri biraz abartarak ve aşırı hevesle dile getiriyor. İnsanlar ilgilendiği konular denk gelince sohbete heveslenir, çok normal. Kız vampir kitapları okuyo tamam mı, eleman çok bozuluyo, kız diyo ki "Okumadan nasıl nefret edebiliyosun bu kitaplardan" diyo, eleman "Tamam" diyo, okuyo ve nefret ediyo. Kız diyo ki "Bi şeylerden nefret etmenin havalı bi şey olduğunu düşünüyosun ama değil" diyo. "Sevdiğin şeyleri abartarak anlat ama sevmediysen konuşma" diyor. Eleman da "İnsanlar çok kötü şeylerin etkisinde kalıyor ama" diyor, kız da "Sana göre kötü onlar" diyor.. Sonra da "Ya ne saçma sapan bi şey tartışıyoruz" deyip konuyu değiştiriyolar..

Çeşitli kurumlarca yılın yazarı seçilen Stephenie Meyer hanımefendi, Josh Radnor bir filminde vampir kitaplarını aşağıladı diye olay çıkarmadı, çıkarmaz, ne gerek var. Hatta anlayana, bulunmaz nimet. Negatif geri dönüş kadar geliştirici bi şey olabilir mi yahu.. Bi ürüne "Çok iyi, çok güzel, muhteşem" dersen daha iyisinin önünü kaparsın inceden.. Güzellikleri zaten -görebilen- insan kendi görür. Birbirimizi yanlışlara karşı uyarmalıyız.. Yani ben Jesse'yi tutuyorum. Sonuçta bir sanat eseri ve sanat eleştiriye açık bir alandır, öyle öyle gelişir.


Filmin yazanı yöneteni başrolü, HIMYM Ted, Josh Radnor. Zibby'yi ise daha önce hiçbir filmini izlemediğim halde çok tanıdık gelen Elizabeth Olsen oynuyor. Ot kafası gençlik rolüyle de Zack Efron, eski hocaları olarak da Richard Jenkins, Allison Janney kadroya renk katmış.. Bu film, Radnor'ın Happythankyoumoreplease (2010)'den sonraki ikinci filmi.. Oyunculuktaki başarısını yönetmenliktede göstermeye devam ediyor. Tatlı hikayeler bulup tatlı tatlı filmler yapıyor. 8/10

19.03.2014