Aus dem Nichts (2017)


Yeteneğine, sinema vizyonuna laf söylenemez, Almancıların şahı bir kardeşimiz. Almancı demek de yanlış sanıyorum, direkt Alman adam. Şimdiye kadar filmleri hep çok konuşuldu, hep dikkat çekti. Kariyerini şahlandırdığı Duvara Karşı, Gegen die Wand (2004)'tan, Paramparça, Aus dem Nichts (2017)'e kadarki filmleri hep olay oldu, çünkü çok olay filmlerdi hakikaten. En son The Cut (2017)'la, birilerinin sözde birilerinin özde dediği Ermeni Soykırımı merkeze alınmış bir hikaye anlattı.
(Bu konuyla ilgili şunu söylemek isterim, bir film size 'gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir' ya da 'true story' falan diyorsa 'kesin öyledir' anlamanıza gerek yok; sinema bu, resmi kayıtlar bile yalanlarla doluyken altında -yönetmen- diye insan ismi yazan bir hikaye 'kesin öyledir' anlamına gelmez. Açıkçası benim çok merak ettiğim bir konu olmadığı için, 'Ermeni Soykırımı' mı, 'Sözde Ermeni Soykırımı' mı umrumda değil; merak etsem ona göre araştırıp kendi fikirlerimi oluştururdum zaten. Ben sadece 'anlatılan' bir hikaye olarak gördüğüm için öyle izledim filmi, bende algı yaratmasına izin vermedim. Tavsiyem de bu yöndedir zaten.)
Sonraki filmi de, eğlence dozu yüksek, çocuk karakterli, rengarenk, sinematografi harikası bir filmdi; Tschick (2016).. Bu filmle biraz yumuşatmıştı ortalığı.. Akın, filmleriyle genelde Venedik, Cannes, Berlin gibi Avrupa'daki festivallerde ilgi görüp, ödüller kazanırdı. Bu sene Golden Globe'ta Aus dem Nichts (2017)'i görünce sevindim kendi adıma. Oscar'da da adaylık bekledim ama çıkmadı; derken Golden Globe'u kazandı, daha da sevindim. Filmi izleyip, beğenince çok daha sevindim..


Film üç bölümden oluşuyor: Aile, Adalet ve Deniz.. Dört beş yaşlarında bir oğulları olan Katja ve Nuri Şekerci çifti gayet mutlular, öyle görüyoruz. Ekonomik olarak durumları gayet iyi. Katja, birçok dövmesi olan yeni nesil bir anne; ot içer, rock dinler.. Nuri'nin torbacılık yaptığı zamanlar tanışmışlar, sonra uyuşturucuyu komple bırakıp aile kurmuşlar. Bir gün Nuri'nin ofisinin önünde bomba patlıyor ve küçük oğlu ve eşini kaybediyor Katja. Cinayet soruşturması yapılırken Nuri'nin sabıkaları gündeme geliyor hep ve bu Katja'yı ziyadesiyle üzüyor. Sonra asıl mevzuya geliyoruz, karşınızda Neo-Naziler; Alman olmayanların önce Almanya'da sonra Dünya'da olmamalarını isteyen faşistler. Bakalım Alman Adaleti nasıl çalışıyor. Filmin çok önemli bir kısmı mahkeme salonunda geçiyor.


Adalet sistemi nasıl çalışmalı? Kararı verecek kişi, Yargıç, Hakim, neyse; yasalara mı yoksa insanlığa mı sığınmalı? Şöyle bir laf ediyor: "Bayan Şekerci, sinirinizi anlıyorum ama burası mahkeme salonu ve biz bir karara varana kadar şüpheliler suçsuzdur." Teknik olarak çok doğru olmakla beraber, suçlu olduğu yüzünden belli olan birine suçsuzdur demek de insanlık değil gibi duruyor. Hele adalet savunucusu denen avukatlar, ah o yanlış taraftaki avukatlar; dolandırıcıyı, tecavüzcüyü, teröristi, katili, bilimum oçeyi 'savunan' avukatlar.. Nasıl yapılır ki bu meslek? Diyelim katili savundun, işini çok da iyi yaptın ve katili kurtardın. E avukat da suçlu o saatten sonra bence. Ya da ben hiç anlamıyorum bu işlerden. Böyle şeyler düşündürten bir film işte.

Diane Kruger başrolde, bir dünya markası Kruger'i hiç bilmeseniz Inglourious Basterds (2009)'la bilirsiniz.. Nuri rolündeki Numan Acar da artık dünya markası ama ben filmde görünce hemen Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? (2006)'deki halini hatırladım.. Filmdeki kötü tipleri de kesin görmeniz lazım, muhteşem kadro oluşturulmuş. Casting by Monique Akın.. Filme puanım 8..

26 nisan 2018