Crumb (1994)


Bir belgesel bu. Amerikalı çizer Robert Crumb hakkında. Röportaj için gelen ekip, Robert'ı özürlü sanmışlar ilk gördüklerinde, bunu da söylüyolar baya, o da "Evet, bazen beni özürlü zannediyolar" diyo.. Böyle başlayan bir belgesel sürekli ilginçleşerek ilerliyo tabii: çizer hakkında hiç bi şey bilmeden başladım izlemeye..

Peki nerden buldum, niye izledim bu filmi? Scarlett'in oynadığı Ghost World (2001) ve Scarlett'in oynamadığı Art School Confidential (2006)'ın yönetmeni Terry Zwigoff'un filmi. Bu iki film de Daniel Clowes'un çizgi romanından uyarlama.. Yani iki çizgi roman uyarlaması çeken yönetmenin geçmişinde de bi başka çizerin belgeseli var. Bu yüzden izlemişim, "Nasıl bi belgesel film yapmış ki sinema kariyerinde çizgi romanlardan devam etmeye karar vermiş" diyerek..

Crumb, bildiğin şu asosyal tipler olur ya, aşırı zayıf, dişlek, aşırı mercekli gözlük falan ama çok yetenekli tipler hani, öyle.. Kızlarla arası kötü çocukluğundan beri.. Sonradan düzeliyo ama.. "Ünlü olduktan sonra" diyo.. Zaten nerde kilolu, kalınbacaklı, güzel olmayan kız var ondan etkileniyo, o da hep platonik.. Hep o kızları çiziyo, onları çıplak hayal ediyo.. Ergenken iyice abartıyo, erotik hikayeler çizmeye başlıyo.. Erotik olmayan, kedili köpekli hikayeler de çiziyo ve yayınlatmayı başarıyo bi şekilde..


Sonra inceden ünlenir gibi olunca başka şeyler de çizer oluyo ve içindeki azgın piç çıkıyo dışarı.. Hikayelerinde gerçek hayattan yani çok seksi olmayan çıplak kadınlar çiziyo.. Böyle tanınıyo.. Psikologlar falan gençliğindeki bastırılmış cinselliğin çizgilerine böylesine yansımasını konuşur oluyolar.. Böyle bi çizer oluyor.. Karikatür gibi tip zaten..
Karısı falan da aynı kafada.. O yağlıboya yapıyor, portre falan.. Oğlu da baya yetenekli çizer oluyor..


Belgesel izlemeyi seven için on numara film.. Benim için altı numara aga..

Ama tabii adamın yıllarca yaptığı çalışmalar, arşivi, fotoğraflar, iki saatte senin gözünün önünden geçiyor ya, o çok güzel bi his..

Bu arada filmi David Lynch sunar.. Ne alakaysa.. Filmin başında kocaman böyle yazıyor ama internette tam olarak ne olarak sunduğu yazmıyor..
Yönetmen Zwigoff, bundan önce de bi müzisyenin belgeselini yapmış, belki onu da izlerim.. Müzisyen Howard Armstrong'un belgeseli..

Bu arada Robert bu filmden bir sene sonra intihar etmiş.. Oysa, "Lanet olsun her şey bu kadar mı güzel olur?!" diyo filmin sonunda..

06.06.14