The Broken Circle Breakdown (2012)


Dedik ki:
-Film izliyek!
-Ne izliyek?
-Bilmem, bakarız bi..
(o arada açık olan voçlist'teki afişler göründü ekranda)
-Off, poposu ne tatlıymış kankii!
-Renkleri çok güzelmiş lan onun..
-O daa düşmemiştir la internete, festival filmiydi, Oscar adayı hem..
(bakılır, görülür ki düşmüş)
-Ne izliyoz kanki?..
-O filmi işte..
-Nasıl lan, hani düşmemişti internete am!
-Düşmüş demek ki..
(film hazırlanır, yerleşilir)
-Bi dakka dur, başlamadan, kimin cipsikola borcu vardı bana, iki senin bi senin mi?!
-Lan ne alakası var, götünden cipsikola uydurma..

Belçik yönetmen Felix Van Groeningen, diğer filmlerinin de aynı kafada olduğunu hissettiren bir tarza sahip. Üç uzun metrajı daha var, ve bu filmdeki dram yükü, adam götü ve kurgu fışkını hallerin öncekilerde de olduğunu tahmin etmek çok zor değil.
Tabii ki, hani, Guy Ritchie filmini, Çağan Irmak filmini, Woody Allen filmini jenerik görmeden, rastgele bi beş on dakkasını izleyip sahibini anlarsanız, hah, bu o kadar olmasa da, tarz bir film.


Tiyatro oyunundan uyarlama bir senaryoya sahip film, teknik anlamda çok klas, görüntülerdeki fotoğraf etkisi, renk seçimleri, hatta oyuncu yönetimi baya başarılı. Kurgusunu seversin-sevmezsin sana kalmış, zevk meselesi, bi öne bi arkaya giden film özellikle bir geçişiyle salondaki herkese -evin salonu- "Vauoouu!" dedirtti. Flemenkçe dili, zaman zaman telaffuzlarını taklit etmemize izin verdi, sevişme sahnelerinde "Uff!" sesleri duyuldu, ama daha ortalarındayken herkesin inceden bi damarına dokundu film. Ufak kızları kanser falan ya..


Amerikan özentisi Belçikalı bir müzisyen, dövmeci bir hatunla takılmaya başlar, yiyiş, seviş, hop çocuk. Hop yedi sene sonra, çocuk hastanede, tedavide. Hop yedi sene evvel, evlerine teranda yapıyolar falan.. Sonra çocuk derdi bitiyor, anlaşamayan çift oluyorlar, kavga gürültü. Hop yine seks..

Filmin ortalarındayken:
-Ya cankiler, daha eğlenceli bişe mi açsaydık?!
-La oğlum ben çaktırmadan ağlıyom zati..
-Ama renkler güzel
-Renkler süper abi, baksana şuna..
-Çok başarılı çok..

Dövmeci kadını Veerle Baetens, başta Amerikancı sonra TKP'li olan bançocu adamı Johan Heldenbergh, kızlarını ise Nell Cattrysse oynuyor. Oyunculuklarını, hepsinin, ayrı ayrı, çok başarılı bulduk.. Çok iyilerdi. Ayrıca filmin başında yapımcı firmalar arasında Topkapı Films ismini görünce bi şaşırdık.. "Demek ki Türk yapımcısı var falan" dedik ama şimdi bi baktım da Topkapı Films, merkezi Amsterdam'da olan bir prodüksiyon firması.. İki Belçik tarafından kurulmuş.. Bizle bi alakası yok yani. Şey gibi, bizim burda Paris Büfe açmamız gibi..


Filmin sonunda da:
-Vaaayy, nasıl havada bıraktı.. Klass
-Ne havası olum, öldü karı baya..
-La kalbi attı işte
-Yok abi, makinayı kapattı ya
-La manyak mısın, kalbi attı işte..
-Nereye attı kalbi, yok öyle bişe, düz çizgi vardı makinada..
-Ben anlamadım ya, n'oldu?
-Öldü, öldü..
-Ya nerenizle izliyonuz, kalbi attı, makinada nabız falan..
-O yaşıyo anlamına gelmez ki
-Fotoğrafını çek Denizhan'a soralım..
-Ya ne alaka, tıp okumayan filmi anlamasın diye bişe mi var..
-Yaşıyosa uyandığını görmeliydik...

Derken internete falan bakıldı, millet ne yorum atmış diye, kimse tartışmamış filmin sonunu.. Herkes yok klas yönetmen, yok nays kurgu..  Biz biraz tartıştık, siz de bi izleyin bakalım ne diyceğeniz?.. Ben 7 verdim, biri 8 verdi, diğeri 9 verdi, kızlar bi şey vermedi filme.. Bu arada Oscarlık bir durum olduğunu da sanmıyorum. Ama renkler güzeldi baya..

Sıralı Tam Liste: Oscar 2014

07.02.14