Ayla (2017)


Film hakkında bi şeyler yazmak için vizyondan kalkmasını bekledim, sonra vay efendim izleyecektim ben diyenler üzülmesin diye.. Yerli film internete zor düşer diyerek.. Çok izlenir diye kanallar kapışır zaten birkaç aya televizyonda gösterilir bu film, e televizyon izleyicisi de zaten benim blogla çok ilgilenmez diyerek.. Onun için şimdiye kadar izlediniz izlediniz, yoksa zaten anca Oscar adayı çıkarsa tekrar vizyon görür diyerek yazıyorum şu an.. Tekrar vizyon da çok zor bu arada. 23 Ocak'ta açıklanacak adaylar. Dedim ya, çok zor. Boşa şey yapmayalım..

Filmi kardeşim ve annemle beraber İskenderun'da izledim; ilk defa annemle sinemaya gittim. Gitmek lazımmış, mutlaka yapın, anneleri sinemaya götürün. Neyse dur oraya çok girmiyim.. Filmden sonra duydum birkaç kişiden, "Ya ben bu adamı duymuştum, bi de filmini izliyim dedim" falan diye.. Hakikaten de filmde de anlatıldığı üzere medyaya yansımış bir hikaye zaten. Bi de filmini yapalım demişler. İyi ki de demişler, hep densin böyle şeyler.

1950'deki Kore'nin Kuzey-Güney savaşında Güney Kore'ye BM tarafınca destek olarak gönderilen Türk Subaylarından Süleyman Dilbirliği'nin, katledilen bir köyde bulduğu yalnız bir kız çocuğunu yanından ayıramamasıyla başlayan ilişkilerinin nasıl sağlamlaştığını ve savaş sonrası kızı orada bırakıp yurduna dönmek zorunda kalmasıyla da nasıl ayrıldıklarını izleriz göz yaşları eşliğinde.


Yani tabii ki ağlatıyor hikaye ama adamına göre işte. Bazısı hemen koyveriyor kendini ağlıyor, rahatlıyor, bazısı da ne ağlıycam ya diye sıkıyor dişini. Bu tercih meselesi. Neden çünkü, filmden sonra "Sen ağladın mı?", "Beni hiç ağlatmadı!", "Ay çok kötü ağladım!", "Ağladık da şimdi çok şey değil.." falan diye tepkiler vardı. Hani sanki ağlamak için filme gelenler var gibiydi, öyle bi film izleme şekli mi var lan?!..

İşte Ayla adı verilen o ufak kızla Süleyman Astsubay'ın yıllar sonra bir araya getirilme hikayeleri de filmin diğer yarısını oluşturuyor. Bir ekip filmci, "Biz Kore Gazileriyle ilgili belgesel yapmak istiyoruz ama sıradan şeyler değil de mesela sizinki gibi bir hikayeyi izlemek istiyoruz, izin verin araştıralım, bulalım Ayla'yı size" diyorlar Süleyman Amca'ya, o da yıllardır bunun hayalini kurduğu için çok seviniyor tabii. Ve mutlu son.

Filmden iki ay sonra sanırım, geçtiğimiz haftalarda da Süleyman Amca'yı kaybettik. Allahtan filmi izledi de öyle öldü, mutlu olmuştur be adam. Geçen hafta da yine başka bir amca çıktı haberlere, aynı hikaye bende de var dedi, Ayça mı neymiş onun ilgilendiği çocuğa verdikleri isim de. Onu da bulun diyo. Eh.. Çocuk oyuncağı mı bu dayılar?! Hani yalan diyon demiyom ama yani, tamam işte, bir tane hikaye yeter öyle.. Yoksa tabii ki vardır binlerce olay tarihte ama herkese ayrı olay yaratırsak ne kıymeti kalacak?!

Film teknik anlamda başarılı. Ama o kadar da değil. Yani Oscar adayı olmak o kadar kolay değil. Filmde ben Ali Atay'ı hiç sevmedim, bütün ciddiyeti bozan, lakayt bir tip olarak dikkat dağıtıyor. Hikayeye sığmamış yani. Onun dışında herkesi çok beğendim. Senaryoyu Yiğit Güralp yazmış, Can Ulkay ise ilk kez yönetmenlik yapıyor. Görüntü yönetmeni ise Jean-Paul Seresin. Oyuncular: İsmail Hacıoğlu, Ali Atay, Çetin Tekindor, Damla Sönmez, Murat Yıldırım, Taner Birsel, Sinem Öztürk ve Büşra Develi.

13-12-2017 Gazimağusa