Çiçek Abbas (1982)

Konuk Yazar // İrem Tamer


Araştırdım öğrendim bunları... Başroller Şener Şen ve İlyas Salman, -henüz yönetmen olmamış- senarist Yavuz Turgul’un, o dönemler vazgeçilmezi olsa gerek ki Çiçek Abbas’tan önce yazdığı filmlerde Şener Şen beş, İlyas Salman dört kez rol almış. Ayrıca bu film Sinan Çetin’in, yönetmenlik serüveninin başlangıcı oluyor...

Okuduğuma göre çekimler şu şekilde geçmiş: İlk başta mekan olarak seçilen Merter’den vazgeçilerek Alibeyköy’de karar kılınmış. Ve halk dolmuşçu karakterleri çok sevmiş... Hatta o kadar çok sevmiş ki bazı sahneler yoğun ilgiden planlanan zamanda yapılamamış. Bir de o yıl İstanbul’a yağmur sen bi yağ, bi yağ... Çekimlerdeki zorluk yetmiyormuş gibi, İhsan Yüce’nin ses telleri bi tahrip ol; Yaman Okay yapmış seslendirmesini. Bakalım bakalım başka ne varmış: Aslında ilk başta Şakir için Şener Şen düşünülemiyormuş, nedeni ise: Şener Şen'in artık kaba, kötü kalpli birini değil de iyi kalpli, güldüren düşündüren, düşündüren güldüren birini canlandırmak istemesiymiş. Sonrasında Sinan Çetin demiş ki “Gel kardeş seninle birkaç projede birlikte çalışalım, ben sana ileriki zamanlarda istediğin gibi bir rol ayarlayacağım.” Ama ben birazcık baktım öyle bir şey göremedim, Sinan Çetin sonuçta, satışın doğru olma ihtimali yüksek gibi... Şener Şen de ona kaldı sanki...


Gazetelerde bir haber varmış: Bir minibüs şoförü sevdiği kızı kaçırıyormuş falan. İşte Yavuz Turgul da bu haberden esinlenerek yazmış hikayesini... Çapkın, ukala, pis bıyık bir adam olan minibüs şoförü Şakir (Şener Şen), Nazlı (Pembe Mutlu) adında kuaförde çalışan bir hanım kızla sözlüdür. Nazlı’nın babası (İhsan Yüce), Şakir’in minibüsü olduğu için Şakir’i ideal bir damat olarak görmekte ve evlilik konusunda aceleci davranmaktadır. Ama Şakir, Nazlı’yı evlenme konusunda oyalıyordur. Çünkü Şakir çapkın bir adamdır. Bir de muavin Abbas var. Çiçek Abbas... Abbas, Nazlı’ya yanıktır, hem de fena halde... Bir gün Nazlı, Şakir’i minibüste başka bir kadınla ayıpçıl bir haldeyken basar... Söz atılır falan filan.

Abbas’ın rüyalarını süsleyen iki büyük hayali vardır. Ve bu ikisi rüyalarında bir aradadır. Nazlı gelinliğiyle, Abbas’ın kırmızı, süslü minibüsündedir.
Artık hayallerin gerçekleşme vakti gelmiştir. Bu söz atılma olayından sonra, Abbas, tefeciden hurda bir minibüs alır. Canla başla minibüsü adam eder, süsler püsler. Artık o bir muavin değildir. O bir, o bir, o bir, şofördür. Hem de çok iyi kazanan bir şoför. Borçlarını tıkır tıkır ödüyordur. Ufaktan Nazlı da sanki onun oluyordur. Ve artık Şakir’e de "Şakir Abi" değil "Şakir" diyordur. Şakir, tahmin edilebileceği gibi çok sinirlidir. Abbas'ın artık Nazlı’yı sevdiği aşikardır, minibüsü de olduğuna göre.. Vakit, kız isteme vakti.. Takımları çekip babasıyla ve başka bir şoför olan Mustafa (Ahmet Mekin) ile kız evine gidilir. Bu olanlar Şakir’i daha da sinirlendirir ve minibüsün tekerleklerini, motorunu söker. Kötülükler boy boy...

Abbas sabah minibüsün halini görür. Her şey, tersine dönmeye başlar.. Minibüsün taksitini ödeyemeyeceği için minibüs elden gider, minibüs gidince Nazlı elden gider. Savaş başlar. Şakir’in evden dışarı çıkartmadığı kız kardeşi Şükriye (Ayşen Gruda), bir anda kilit rol oynar savaşta. Müthiş dolmuşçular savaşını Abbas kazanır ve hayallerine kavuşur...


Planlanan ilk taslağa göre, son biraz daha farklı olacakmış:
Abbas sevdiği kıza kavuşamayacak ve kuytu köşe bir yerde minibüsün içinde donmuş halde, ölü bulunacakmış. Amma velakin filmin çok dramatik gittiğini ve Abbas’ın mutluluğu hak ettiğini düşünmüşler. Bir de o zamanlar filmler genellikle kötü sonla bitiyormuş ve insanlar evlerine mutsuz dönüyorlarmış. Bu film öyle bitmesin istenmiş, toplumun ruh halini değiştirmek için de bir fırsat olarak gördükleri için filmin sonunu bu şekil değiştirmişler.

(İrem'den yazmasını istediğim ikinci yazı bu, ilki Ulak (2008)'tan sonra baya güzel yazı oldu. Ben daha ikinci filmde amacıma ulaştım sanırım ama devamı gelecektir. Kahvedeki meşhur atışma sahnesinden bahsetmeden bu filme tanıtım yazdığı için ayrıca tebrik ediyorum. Sebebi, farklı bir açıdan bakabilmiş olması, bambaşka halde olması.. Zaten biraz da bu yüzden devam edecektir..) 

110816