Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)


Film güzel, baya tatlı, -teknik olarak- demezsin ki kadın yönetmen işi; gayet keskin ses ve görüntü kurgusuyla olabildiğince yumuşak bir hikaye işlenmiş.. Yani normalde kadın yönetmenler hissettirir 'kadın eli' değdiğini ama Çiğdem Vitrinel gayet temiz iş çıkarmış.. Sanıyorum ilk baskısını 1995'te Kıyı Yayınları'ndan yapan, aynı isimli elli küsur sayfa bir uzun öyküden yola çıkarak hazırlanmış senaryo.. Ceyda Asar ile beraber yazmış senaryoyu yönetmen.. Öykünün sahibi ise İlhami Algör.. Filmle beraber yazarın bu ve diğer kitaplarını basan İletişim Yayınları, geçtiğimiz seneye damgasını vurmuştu.. Kısıtlı bir hayran kitlesi olan yazarın da popülerliğini artırdı film ve tekrar basım..


Hemen şu olayı anlatmak isterim. Filmi çıkınca merak edip önce kitabı okudum, sonra filmi izledim. İkisini de beğendim. Zaman geçti, başka kitabını okumadım. Sonra birkaç kez karşılaştım İlhami Amca ile, dükkana gelip, gazete dergi ne alacağı varsa alıp gidiyordu. Pek oyalanmayı sevmiyordu ve nerdeyse mahalleli bir tipti. Çok muhabbet etmiyordu ama samimi hareketler ediyordu. Ben de bugün, geçen sene okuduğum bu kitabını, denk gelince imzalatırım düşüncesiyle aldım yanıma. Nitekim, çalışma saatleri içerisinde, gazetesini almak için -yine rutin telaşla- dükkana girdiğini görünce, "Hoş geldiniz, ben de sizi bekliyordum, belki kitabı imzalarsınız.." falan diye bi şeyler gevelerken tam hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım: "Kitap mı imzalarım, imzalayamam efendim. Daha bi insana nasılsın, iyi misin, demin bi şey mi yaşadın demeden.. İnsanı şeyleştirmeyin canım, kusura bakma imzalayamam.. Kusura bakma.." dedi; alacağını aldı, dedi, gitti..


Herhalde bi şey yaşadı, ne bileyim.. İmzalamadı kitabı da.. Ha ben de bi daha imzalatmak istemem zaten, imza kadar oldu bu anı; imza dediğin, 'karşılaştık, belli ki iki laf ettik ki imza aldık' manası taşıyan bir sembol değil mi.. Bu o oldu işte.. Ne diyecem, kıssadan hisse size, yarın bi gün siz bu duruma düşmeyin diye, bi laf edeceğiniz adamın ruhuna bi bakın diye.. Anacım her şey tecrübe bu devirde.. Bak mesela filmin yönetmeni Vitrinel, zamanında Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak (2004) filminde Uluçay'ın asistanı kız, şimdi kendi filmini yapmış, güzel de yapmış.. Aslında bildiğin güzel de senaryo yazılmış.. Filme puanım 7 imiş mesela..

Elli sayfa öykü, baş kahramanımız yazar Arif'in, Müzeyyen'le ilişkisini ve sancılı hikaye yaratım sürecini anlatıyor.. Film ise, Arif'in Müzeyyen'le tanışmadan önceki halini, Müzeyyen'li halini ve Müzeyyen'den sonraki halini anlatıyor.. Ve tabii ki hikayesini yazabilmek, bulabilmek için yaşadığı, düşündüğü şeyleri.. (Hatta çok daha fazlasını, çünkü bu film; kitapta çok fazla olay anlatılmıyor his daha çok..) Filmin müzikleri güzeldi diye hatırlıyorum.. Harun Tekin, Ege Aydan ve Hare Sürel de kadrodaki diğer taşaklı isimler..

Öyküde, yazar İlhami Algör illa ki Arif'e kendinden bi şeyler katmıştır; filmde Arif'i oynayan Erdal Beşikçioğlu da illa ki İlhami Bey ile tanışmış, onu bi ince süzmüştür.. Amirimin iyi oyuncu olduğu da İlhami Algör'ü görünce daha güzel anlaşılacaktır.. Filmde, Müzeyyen'i, Sezin Akbaşoğulları çok da güzel oynamaktadır..

150416