Southpaw (2015)


Güzel bi boks filmi.. Güzel film baya evet ama farklı hiç bir şey yok.. Birbirine benzer onlarca film oldu.. Al, yakın zamanda The Fighter (2010), Warrior (2011).. İlk aklıma gelenler.. Sadece boks filmi olarak değil yani, The Wrestler (2008), aklıma geldikçe yazıcam böyle.. Yani biliyoruz ki bu tarz ağız burun kırmalı sporlarda, kişinin psikolojisi bozuk oluyo.. E, dayak yiyosun veya atıyosun yani tabii ki bozulur, özel hayatında da sorunlar olur.. Böyle spor mu olur kardeşim, bi önüne geçemediler şu durumun.. Maket yumruklasınlar, o ölçülsün falan, ne biliyim..


Bunda da, adamın kafa çok basmadığı için karısı idare ediyo her şeyini.. Bi ufak kızları var, bi de elemana iş ayarlayan patronu gibi bi şeyi, menajer gibi.. Puştun teki çıkıyo ortaya, hafif siklet şampiyonu adamımıza kafa tutuyo, maksat ondan prim yapmak, basın toplantısında laf atıyo falan, olur ya.. Bizimkinin de tabii ki öfke kontrol sorunları var, hemen gaza geliyo, karısı tutuyo bunu hep..


Sonra bi davette bu piç bizim elemana karısıyla ilgili laf atıyo kavga çıkıyo.. Karısı vuruluyo yanlışlıkla.. O dakkadan sonra adamın hayatı düşüşe geçiyo, kafa çalışmıyo ya.. Hiç yapmaması gereken bi dövüş yapıyo, lisansı alınıyo, parası alınıyo, evi alınıyo, kızı alınıyo.. Mahkeme diyo ki "Kendini toplamazsan kızın da senin gibi yurtta büyüyecek.." Ondan sonra da küllerinden doğma hikayesi, yeni bi salon, yeni bi antrenör, kızıyla arasını düzeltmeye çalışıyo bi yandan.. Ve o en baştaki piçle unvan mücadelesi..


Jake Gyllenhaal, Forest Whitaker, 50 Cent ve Rachel McAdams var kadroda.. Rachel filmin başlarında ölüyo zaten ama oynadığı süre boyunca ondan başka bi şeye bakamıyosunuz ekranda.. Jake, izlediğim her filminde kendini aşıyor.. Hele izlemediyseniz Nightcrawler (2014)'ı izleyin..

The Last King of Scotland (2006)'ten Oscar'lı Whitaker'ın da bu sene Oscar'da yine 'yardımcı erkek oyuncu' için adının geçmesi muhtemel.. Peki repçi 50 Cent'in şimdiye kadar 18 sinema filminde rol aldığını biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum.. Curtis Jackson adını kullanıyormuş oyuncuyken.. Ben ilk defa denk geldim filmine, hiç de fena değil yani.. Ve sosyal hizmetler çalışanı Naomie Harris, çok tatlı..


Yani oyuncuları seviyorsanız izleyin, fena değil ama dediğim gibi orijinal bir hikayesi yok..
Filmi Kurt Sutter yazmış, Antoine Fuqua yönetmiş..

30.08.15
Oku..

Kahpe Bizans (2000)


Gani Müjde'nin Fatih Solmaz ve Kenan Ergen'le yazdığı ve ilk kez yönetmenlik yaptığı film Kahpe Bizans (2000).. Müjde'nin ilk senaryosu da Ertem Eğilmez'in Arabesk (1989)'idir ki bu fim Eğilmez'in de son filmi.. Yazar ekibi aynı kadro Kaygısızlar dizisini yazıyolar, ilk beraber işleri o dizi, sonra Ruhsar'ı Fatih'le beraber yazıyor Gani.. Ruhsar'ı bilmeyen hatırlamayan var mı ya, yani Cem Davran ve Hande Ataizi'nin başrolde olduklarını falan söylemeye gerek var mı?! Sonra da bu filmi yapıyolar işte..


Kahpe Bizans (2000)'ın başrolünde de Cem Davran var, onun dışında Mehmet Ali Erbil, Sümer Tilmaç, Hande Ataizi, Demet Şener, Nurseli İdiz falan öne çıkan tipler.. Yoksa Cengiz Küçükayvaz'dan tut Metin Şentürk'e, Cem Karaca'ya kadar genişliyor kadro.. Belma Canciğer de var, ve bu filmden sonra evleniyolar Gani Müjde'yle..


Bir yanda ahlaksız ve kötü Bizans var, diğer yanda Macarlar.. Bizans imparatoru İlletius'un gördüğü bir rüyayı, "Bugün doğan bir Macar oğlu öldürecek sizi" diye yorumlayınca büyücü, İlletius bütün Macar köylerini basıyor ve o gün üç oğlu doğan Süper Gazi'nin çocuklarını nehre salması gerekiyor annelerinin.. Sonra çocuklar biri kalıyor yine, biri Bizans kıyılarına vuruyor, diğer gidiyor bir ömür.. Macar'da kalan Yetiş Bey, İlletius'un oğlu olarak bildiği Gavur Bey yani Marcus Antonius ve Gider Bey.. Yetiş Bey büyüyüp esir babasını ve obasının intikamını almak için Bizans sarayına sızar ve olaylar gelişir.. Doğu-Batı sentezinden kimseye zarar gelmez..

Bence absürt mizah konusunda ilk sağlam örnekleri veren bu ekipti, yani direk Gani Müjde demek istemiyorum, öbürlerine haksızlık olmasın diye ama artık Müjde marka olduğu için yapacak bi şey yok, Arabesk (1989)'le beraber Yeşilçam'da değişen bi şey oldu mu emin değilim, ama izleyince çok kilit bir filmmiş hissi veriyor, hani öyle çığır açan filmler olur ya, harika değildir ama kıvılcımlıdır.. Sinemada ne kadar değişim yaptı bilmiyorum ama televizyonda Kaygısızlar ve Ruhsar fenomen seviyesine gelmiş işlerdi.. 


Ben bu filmi seviyorum, bazıları dayanamıyor böyle şeylere, çünkü çok saçma.. Kafaya girmekle alakalı bence, Leyla ile Mecnun için de 'o kafaya giremiyorum' diyeni çok duydum.. Mizah biraz böyledir zaten ya, çoğunluğun frekansını yakalayan götürüyor işi.. Bakınız Recep İvedik.. Ona da ben giremedim. Ve nice arkadaşım çok seviyor..


Bu arada üç dört ay önce Kahpe Bizans 2'nin çekileceği duyuruldu ama hemen sonra "Gani Müjde'ye Kahpe Bizans Şoku" falan diye manşetler atıldı. İşte ilk filmin yapımcıları, ikinci filmde farklı bi yapımcıyla çalışıldığı için isim hakkının kendilerinde olduğunu ve para verilmesini teklif etmişler, Müjde de "Yok ya, ben yazdım o filmi, kadrodaki diğer yazarlar yardımcıydı ve hak sahibi değillerdi, kimseye bi şey vermeme gerek yok" deyince iş mahkemeye taşınmıştı.. Ve mahkeme de "Bence de sıkıntı yok, kullansın" dedi.. Bakalım film ne zaman gelecek..

(Bu arada şu an içtiğim kahve var ya, bir daha aynı ayarı yakalayamayabilirim, çok efsane oldu.. Bu anı unutmamak için bi yere not almam gerekiyordu.. E, ne demişler, yazı kalır..)

29 Ağustos 2015
Oku..

Aloha (2015)


Cameron Crowe'un yazıp yönettiği bu film de Crowe'un diğer filmleri gibi; pek bi numarası yok ama oyuncular çok tatlı, zaman geçirmek için izlenir.. Vanilla Sky (2001): Tom Cruise, Penelope Cruz, Cameron Diaz; Elizabethtown (2005): Orlando Bloom, Kirsten Dunst; We Bought a Zoo (2011): Matt Damon, Scarlett Johansson.. Bu da aynı bu saydıklarım gibi Aloha (2015), Bradley Cooper, Rachel McAdams, Emma Stone.. Ha, Kate Hudson'lı Almost Famous (2000) onun değil mi, onun, belki de tek orijinal hikayesi..


Brian, çocukluktan beri aşırı idealist bir göksevici.. İşte uzay, yıldızlar, roketler, uçaklar falan diye dolanan bi çocuk.. Zaten biraz büyüyünce de hemen Hava Kuvvetlerine katılan klasik bir Amerikan. Başarılı bir tip olunca da görevlerde hep bunu kullanıyolar, efsane bir asker oluyo.. Yani yaraları falan olan, askeri efsanelerden.. Ama artık çürüğe ayrılmış ve eski görev yeri olan Havai'ye özel bir uzay işleri şirketinin danışmanı olarak geliyor..

Eski sevgilisi Tracy orda, ordudan yanına tahsis edilen tatlı Yüzbaşı Ng orda.. Hayat sana güzel durumu.. Ama Tracy evlenmiş, iki çocuğu var.. Derken, Yüzbaşı, hayranı olduğu bu efsane askerin, danışmanlığı yaptığı şirket için ideallerinden vazgeçmesine tanık oluyor. Yani uzaya gönderilecek uydunun tek faydası şirkete..


Sizce güzel Yüzbaşı, Brian'ın ideallerini hatırlamasını sağlayabilecek mi? Bütün tatlılığını kullanarak..
Peki Tracy, 13 sene önce Brian'la sevgili olduğunu söylediğinde 12 yaşındaki kızı bi inceden kıllanacak mı? Ya Tracy'nin kocası..


Tracy'nin kocası da asker ve çok konuşmayı seven tiplerden değil.. Tarcy deliriyo bu huyuna, konuşmuyo ki diyo, nasıl anlaşalım.. Brian anlıyo ama adamın dilinden; gözleriyle konuştukları altyazılı bi sahne var, çok güzel olmuş..

Kadroyu girişte saydım zaten.. Bradley Cooper, Rachel McAdams, Emma Stone.. Ek olarak, Brian'ın patronu rolünde Bill Murray, Tracy'nin suskun kocası rolünde John Krasinski, Yüzbaşı Allison Ng'in komutanı olarak da Alec Baldwin'i izliyoruz.


Ufak bir test yapalım.. Yazıda karakterlerden biraz bahsettim, sizce iki çocuk annesi Tracy, Rachel mı, Emma mı? Özellikle Allison Ng'ın üniformalı fotoğrafını eklemedim yazıya.. Yani resimdeki kızlardan biri asker biri ev hanımı, hangi hangi?

23 Ağustos 2015
Oku..

Tamam Mıyız? (2013)


Yazan yöneten Çağan Irmak.. Oyuncular, Aras Bulut İynemli, Deniz Celiloğlu.. Ve ayrıca Aslı Enver, Sumru Yavrucuk ve Gürkan Uygun..
Önce bi Çağan Irmak diyelim, 45 yaşında ve Mustafa Hakkında Her Şey (2004) filminden beri Türk Sineması ondan sorulur oldu.. Kötü değil, adam kanalı buldu, -genellikle- çok güzel işler yapıyor ve hakkettiği değeri de görüyor, bence. Sinemanın önünde "Ne izlesek?" dendiğinde, eğer vizyondaysa, tercih sebebi bu adam. E kolay değil ama bu seviyeye gelmek, tercih edilmek. E başka yok, yönetmeni şuymuş deyip girilen film vizyonda, ya da ben mi bilmiyorum (Demirkubuz'u, NBC'yi falan demiyorum, onlar çok durmuyo piyasada).


Aras Bulut İynemli, 'Öyle Bir Geçer Zaman Ki'nin Mete'si.. Başarılı eleman, iyi oyuncu.. Kolları bacakları doğuştan olmayan, -maddi durum zaten olmayan- İhsan'ı canlandırıyor bu filmde. Deniz Celiloğlu da heykel, resim, illüstrasyon falan yaparak geçimini sağlayan, sanatçı Temmuz'u oynuyor. Bunlar çok ayrı dünyaların insanı, birbirlerini rüyalarında görüyorlar.

İkisi de hayatından memnun değil, bu mesajın ikisinin de hayatını kurtaracağını düşünüyorlar. Birbirlerine yardım edecekler. İkisi de aslında ait olmadıklarını düşündükleri dünya içinde başka dünyalar keşfedecekler..


Görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki olan filmin bir grup da efektçisi var. Efektlerini genel anlamda başarılı buldum. Hele TAFF Pictures'ın dağıtım anlayışını iyice takdir ettim. Yapım şirketi, çağın gereklerine ayak uydurmuş ve vizyon süresi ve DVD ilk satış süreci tamamlandıktan sonra kendi youtube hesaplarından kaliteli şekilde filmin tamamını paylaşmışlar. E millet torrent falan kovalayacağına, seyirci memnuniyeti açısından gayet yerinde bir hareket olmuş.


Zaten Çağan Irmak da seyircinin yanında bir tutum içerisinde bu konuda. "Ben korsana karşı değilim" demeci var adamın, "Ama doğru değil yani, almayın" diyo, ama "Çaktırmadan alın" da diyo. Yazmıştım daha önce. Yoksa pahalı abi, hani internetten bedava indirebiliyoken 25 lira verilmez öyle her filme. Ha yine vardır meraklısı, arşivcisi alır, imzalatmak isteyen alır.. Öyle yani..


Çağan Irmak'ın en iyi filmi değil ama iyi film. Ben 7,0 puan verdim.. Top sizde..

19.08.15
Oku..

Where the Heart Is (2000)


Amerikalı roman yazarı Billie Letts teyzemizi geçtiğimiz sene kaybetmiştik. 95 senesinde yayımlanan 'Where the Heart Is' ilk romanıydı yazarın. Süpermarketlerin yeni coştuğu dönemler olarak hatırlayacağımız yıllarda, gece süpermarkete saklanıp, bir süre orada yaşayan bir genç kız anlatılıyordu romanda.
Yani, gece olunca, bedava bir sürü abur cubur, yepisyeni kıyafetler, işte markette ne varsa elinizin altında.. Haliyle herkesin hayal ettiği şeydi ve kitap büyük bir okur kitlesine ulaştı. E tabii film hakları falan da satıldı ve 2000 senesinde vizyona giren film hazırlandı.


Yönetmenliği üstlenen Matt Williams, o zamana kadar tv dizi ve şovlarına yazarlık yapan bir abiydi ve bu eğlenceli ve romantik hikayeyle sinemaya atılmak istiyordu. Senaryo hazırlandı ve dönemin en popüler işlerinden olan -ikinci seri- Star Wars: Episode I (1999)'da prenses Padme'yi oynayan Natalie Portman'la anlaşıldı. Natalie tabii ki çok doğru tercihti. Biz de yalan yok, ben hastasıyım, Natalie'nin en sevdiğim üç filmi arasına girdi bu filmde. İlk beşini yazim mi mesela: Hotel Chevalier [2007]Leon (1994), Where The Heart Is (2000)Black Swan (2010) ve Closer (2004)..


Filmin konusundan bahsedelim azıcık, merak eden olmuştur..

Novalee (Natalie Portman) ve Willy (Dylan Bruno) karavanda arkadaşlarıyla yaşayan hippi çiftlerdendir. Novalee hamiledir, Willy çaktırmaz ama çocuk mevzusundan korkmaktadır, hiç ona göre değildir bu işler. Biraz para kazanabilmek için külüstür bir arabayla California'ya doğru yola çıkar çiftimiz. Bir süpermarketin önünde terlik almak için dururlar, Novalee kasada ödeme yaparken uğursuz sayısı 5'le çok karşılaşır ve bir terslik olduğunu anlar. Willy gitmiştir.


Novalee, hamile hali ve bir fotoğraf makinesiyle ortada kalmıştır. Birkaç geceyi markette gizlice geçirir ve karnından doğum sinyalleri alır. Markette doğum yaparken, bir kütüphaneci olan kahraman Forney (James Frain) imdadına yetişir. Bu saatten sonra Forney Novalee'ye aşık, Novalee ise kahraman arkadaşı Forney ile çok iyi dosttur. Sonra Wal-Mart marketler zinciri bu çaresiz kadına ve çocuğuna yardım eder, iş verir. Yolda tanıştığı bi kadın, evini açar, çok iyi arkadaşlar edinir falan..
Çok da anlattırmayın, tatlı film, izleyin kesin... Kadrodaki diğer önemli isimler: Ashley Judd, Joan Cusack ve Stockard Channing hanımefendiler...


Filmi izlerken bir arkadaşım aramıştı, çok sevdiğimiz Lost in Translation (2003) gibi film var diye müjdelemiştim. Çok benzemiyolar ama yaşattıkları hava aynı; sanki, bunalımı en sert şekilde yaşarken aşırı huzur pompalanıyo sağdan soldan.. Pazar sabahı gibi filmler bunlar.. Ve mesela bu yönetmenin tarzıyla alakalı falan değil, aynı yönetmen istese aynı şeyi bir daha yapamaz gibi geliyor. Şartlar nasıl oluştuysa, diyaloglar, oyuncular, kullanılan müzik.. Böyle şeyler işte..

Filme puanım 8.. imdb.com üyelerinin takdiri de 6.8 şeklinde..

19.08.2015
Oku..

Karışık Kaset (2014)


Senaryosunu Tunç Şahin'in Mert Atalay'la yazdığı ve Tunç Şahin'in ilk uzun metraj yönetmenlik deneyimi olan Karışık Kaset (2014), beklenenin üstüne çıkıyor ve ortalama bir film olarak kayıtlara geçiyor. Romantizme yancılık eden komedisi ve dramıyla, Sarp Apak, Özge Özpirinçci, Bülent Emin Yarar ve Sevinç Erbulak gibi tatlı oyuncu kadrosuyla dikkatimi çekti.

Nedense, beynim, bu filmin afişlerinin her yerde olduğu dönemde, posterdeki Sarp Apak'ı Emre Karayel olarak kodlamış hep. Filmi izleyene kadar Sarp Apak'tan haberim yoktu. Artık posterde Özpirinçci'ye ne kadar dikkatli bakıyosam, adam kısmını flu çekmişim.


Ayrıca, film roman uyarlamasıymış, hiç dikkate etmemişim.. Uygar Şirin'in aynı adlı romanı 2013'te yayımlanmış..

Beni olaya ayıktıran da Alper Kaya'nın bloga konuk yazar olarak katıldığı Romandan Sinemaya derlemesidir..


1990, 2000, 2010 diye üç kısımdan oluşuyo film. Çocukluk aşkı bunlar doksanlarda. Karışık kaset hazırlamak moda o dönem, bi de baba mesleği diye çocuk ustası olmuş işin. Birbirlerine sevdiklerini söyleyemeyen tipler bunlar. Sonra kız kısmı taşınmış falan görüşememişler.
Milenyum olmuş, bunlar denk geliyo bi yerde; Çocuk müzik yazıları yazıyo, kız sinemacı olmuş, bi oturuyolar çay kahve neyse, "Ben seni seviyodum ya" moduna geliyolar bi süre sonra..


Aaa niye söylememiştin, şöyleydi böyleydi, o gece takıl, kız sen kaç.. Ama bu arada hızlıca bi karışık CD hazırlanıyo tabii.. Bi on yıl daha geçiyo, eleman DJ, kız yönetmen olmuş. Bi arkadaşlarının düğünü.. Dananın kuyruğu burda kopanca.. "Ben seni bi on yıl daha beklemek istemiyorum" diyo eleman.. Filmin imzası oluyo tabii.. Bu dönemde de karışık USB veriyo, iyice oluyo...


Sarp Apak, Avrupa Yakası'yla girdi hayatımıza; Özge Özpirinçci ise çok bi numarası olmayan işlerde iyi olmayı başararak geldi bugünlere, Melekler Korusun falan ilk dizisi herhalde... Bülent Emin Yarar var, Sevinç Erbulak var, ikisi de artık usta, 93'te Süper Baba ilk dizileri... (Ayrıca Sevinç Hanım'la ilgili çok klas anılar da var, yakında anlatılır başka başlıkta..) Böyle isimler bir arada işte filmde, izlensin, 6,5'tan 7 verilir.

10.08.2015
Oku..

Edge of Tomorrow (2014)


Yönetmen Doug Liman'ı, Bourne serisinin ilk filmi The Bourne Identity (2002), Mr. & Mrs. Smith (2005), Jumper (2008) ve Fair Game (2010) gibi işleriyle tanıyoruz. Esasen yapımcı olan Liman, ülkemizde Medcezir şeklinde uyarlanan The O.C. dizisinin ve Bourne serisinin yapımcılarından. Liman, Fair Game (2010)'de bir CIA hikayesini kitaptan uyarlamaları için senarist Jez ve John Butterworth kardeşlerle çalışmıştı.


Japon bilim-kurgu romancı Hiroshi Sakurazaka'nın, 2004'te yazdığı ve İngilizce'ye All You Need Is Kill adıyla çevrilen romanı, 2011'de Brad Pitt'le çalışılması için Warner Bros tarafından satın alınmıştı. Ancak Pitt'le anlaşılamamış ve proje askıya alınmıştı. Geçtiğimiz sene Tom Cruise'un ısrarıyla proje tekrar hayata geçirildi ve Liman, Butterworth kardeşleri tekrar aradı, ekibe bir de efsane The Usual Suspects (1995)'in senaristi Christopher McQuarrie dahil edildi. Roman güzelce bi senaryolaştı ve film çekildi.


Hikaye, mimik denen yaratıkların işgali altındaki Avrupa'yı anlatıyor. Amerikan ordusundan Binbaşı Cage, destek için Londra'ya gidiyor. Yakışıklı ve reklamcı Binbaşı aslında gerçek bir asker değil, sadece milleti gaza getiren bir model. Ama İngiliz General, desteğe gelen bu tipi 'sıs lan' dercesine tutuklatır ve er olarak savaşa salar. Tabii düşman yaratık olunca zırhlar, silahlar da ona göre şekillenir. Fransa'da havadan sahile inen her asker anasının hörekesine en acilinden postalanır. Askerlikten zerre nasibini almamış Cage de sahilde birkaç şanslı hamleyle ölümü sıyırdıktan sonra mimiklerin şahı Omega üstüne çullanır.

O sırada elindeki bombayı patlatan Cage de ölür. Dur bi saniye, asker olarak düştüğü karargahta açar gözünü. Ölmemiştir. Dün ne yaşadıysa aynısını bi daha yaşar.. Hasiktir, n'oluyo demeye kalmadan yine herkes aynı yerde ölür, tam n'oluyo derken ÇAT, kendi de vurulur. Yine aynı yerden uyanır. Hayır n'olduğunu anlasa ona göre davranacaktır. Üç olur beş olur dellenir. Bir tane süper asker vardır, ordunun göz bebeği bi sarışın, hop ona gider, der ki böyle böyle ben daha önce öldüm orda, gitmeyelim, dikkatli olalım. Kız ayıkır ve durumu anlatır.


Rita "Omega öldüren kişi bi şekilde öldükten sonra tekrar dirilme döngüsüne giriyor. Ama dikkat et, yaralanırsan sık kafana.. Hani sıkarlar tamam da ölmezsen tehlike. Eğer bir şekilde seni kurtarmak için kan nakli yaparlarsa normale dönersin, kendimden biliyorum" der. Taktiği alıp her seferinde bi bölüm daha ilerleyen Cage artık efsane bi asker olur, ee tecrübe her şeydir.

Böyle böyle savaş kazanılır mı dersiniz? E, peki aşk olur mu bu hikayede?


Standart bir Hollywood bilim-kurgu aksiyonudur. Tom Cruise ve Emily Blunt'ın başrollerini paylaştığı film 2 saate yakın sürüyor. imdb.com puanı 7,9 olan filme ben 6,5'tan 7 veriyorum. Filmi bitirdikten sonra Emily Blunt'ı nerde izlemiştim diye hafıza tazelemece yapıyorum, filmografisine bakınca hemen hatırlıyorum, Sunshine Cleaning (2008)'te Amy Adams'la beraber olay yerlerini temizleme işi yapan iki kardeşi oynuyorlardı, güzel filmdi. Yazanı, yöneteni, oynayanları komple kadın olan bi filmdi.

Çok orijinal değil ama fena da değil.. Hem tatlı tatlı mizah da yerleştirmişler filme..
Edge of Tomorrow (2014), 'haydi baştan' tarz filmlerin iyi örneklerinden olarak anılacaktır. Diğer birkaç örnek: 50 First Dates (2004), Groundhog Day (1993)..

02 Ağu 15 İsk
Oku..

Kiralık Aşk (2015-17)


Eheh şey.. Kendimi tutamayacam valla, izliyorum.. Sonuçta buraya izlediğim şeylerin tanıtımını yazıp sizlere fikrimi telakki etmek değil mi gayem?! Bazen böyle şeyler de yazmak lazım..
Efendim bir de, uzun zamandır yazmadığım dikkatli gözlerden kaçmamıştır, bir nevi bu uzun aradan sonra ısınmak mahiyetinde tezahür oldu bu yazı. Buyrunuz.


Teknik başlayalım: Ortaks Yapım tarafından Star TV'ye çekilen dizinin yönetmenliğini, 94'ten 2006'ya kadar çeşitli dizi ve filmlerde görüntü yönetmenliği yapmış, 2006'da görüntü yönetmeni olarak başladığı Kınalı Kar dizisinde yönetmen koltuğuna geçmeyi başarıp, günümüze kadar da kalkmamış bir Metin Balekoğlu'nu görüyoruz. İşleri daha çok tv-dizisi şeklinde ve öyle çok ses getiren şeyler de değil.
Ama bilemiyorum, belki ses getiren işlerdir de takip edemiyorum televizyonu epey senedir. Ama filmografisine bakınca daha önce çok izlendiğini duyduğum, ne bileyim Muhteşem Yüzyıl, Yaprak Dökümü gibi dizi isimleri yok. Gerçi onların da uzun sürmeleri iyi dizi oldukları anlamına gelmiyor sonuçta di mi?!

Diziyi dizi yapan senaristtir sonuçta, Meriç Acemi ve Deniz Coşkun isimleri yazıyor orda da. Deniz'i bilmem ama Meriç Acemi adı google'da aratıldığında şok olunuyor. Meriç Acemi, Çocuklar Duymasın dizisinde Haluk'un iş arkadaşlarından Yasemin'miş. Meğer o kız efsane Çocuklar Duymasın (2002-04)'da oynarken de sonrasında da hep senaristmiş. Ama işleri hep bi tv-dizisi kalabalığı.


Yaz dizileri zaten tutsun diye değil, sezon açılana kadar boşluk doldursun diye yapılır mantığı hakim piyasaya; ha, tutan bir iki tanesi şanslı spermlerdir yumurtayı dölleyen. Onun için böyle daha romantik, daha eğlenceli hikayeler seçilir, ajanslardan tatlı kızlar kaslı çocuklarla beraber Miss Turkey'ler kadroyu şenlendirir. Her zaman değil tabii..


Turunç tatlı asistan Defne, Elçin Sangu; cool patron Ömer, Barış Arduç; eğlenceli çapkın patron Sinan, Salih Bademci. Bi de kötü ajansın kadını Yasemin var, Sinem Öztürk, ben pek beğenemiyorum bu tip kızları.. İki de deneyimli oyuncu Levent Ülgen ve Nergis Kumbasar komiklik yapsınlar diye kadroya dahil edilmiş.


Konusu şudur: Dedesiyle arası kötü olduğu için kendi ayakları üstünde çok güzel duran içli romantik sessiz patron -aynı zamanda yetenekli bir ayakkabı tasarımcısı- Ömer'in, amcası ve yengesi, zengin dede baskısıyla Ömer'i bir şekil evlendirmelidirler. Yoksa zengin dede, bu işsiz zengin amca ve yengeyi kapının önüne koyacaktır.

Yengenin çılgın fikriyle Ömer'in asistanı olarak şirkete sızdırılan fakir ve paraya ihtiyacı olan Defne, Ömer'e kendini aşık edip, evlenip, amca ve yengeyi dede baskısından kurtaracaktır. Ama tabii ki onlar numaraya gerek kalmadan birbirlerine aşık olacaklardır. Bu arada oyuna işbirlikçi ve şirketin de ortağı olan Sinan Bey de Defne'ye aşıklanmak üzeredir. Yan karakterler ve çeşitli maceralarla olaylar gelişir.


Dizi geçen gün 7. bölümünü oynadı, 10 günlük tatilim boyunca göz attığım diziler içinde en izlenebiliri yine budur, en azından Elçin Sangu epey tatlı bi hatundur. Çeşitli sahne eğitimleri aldıktan sonra oyunculuğa 2010 yılında Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisiyle başlamış, ayın 13'ünde 30 olacak bir aslan burcudur.

Aslında iyi oyuncu gibi ama bazen ayarını kaçırıyo.. İşte o zaman anlıyosun çekicilikle iticilik arasındaki ince çizgiyi.. Ama genel olarak başarılı..


Barış Arduç da, hayatta izlemiyeceğim Deliha (2014) setinden beri Deliha (2014)'da rol arkadaşı olan başrol Gupse'yle sevgiliymiş, bu haberi de burdan vermesem çatlardım. Sangu, Arduç, Gupse diye u içinde kaldı yazu..

Dizide yer alan diğer oyuncular ise şöyle sıralanabilir: Sanem Yeles, Onur Büyüktopçu, Onur Akça ve -burda yokmuş gibi- Amerika'larda oyunculuk eğitimi almış Selin Uzal..


İzleyip izleyip notlar aldığım o kadar çok film birikti ki, bu yazı, tembelliği mi kırar inş.
Takipte kalın, keyfinize bakın..


Güncellemezsem olmaz, diziye son bölümde dahil olan Leyla Lydia'yı görmeniz lazım.. Günce (2012) filminde küçük kızın bakıcısı rolündeydi, orda da beğenmiştim ama burda efso olmuş yani.. Madem girdim, diziye katılan diğer bi çıtır da Melisa Şenolsun.. Önceleri de konuk oyuncu olarak Esra Eron'u izlemiştik..

01 Ağu 15 İsk

Toplam 69 bölüm yayınlayarak, 2. sezon sonunda bitti dizi. Hala oynuyor sanılmasın diye not düşmüş olayım.

14 nisan 2018
Oku..