Joker (2019)


Yönetmeni Todd Philips ile başlayalım sonra onu çaktırmadan filme bağlarız. Philips, Hangover serisiyle hem mesleki olarak kendini aşmış hem de ününün binlerden milyonlara hatta milyarlara yayılmasını sağlamıştır. Mizah anlayışı, oyuncu seçimi ve sonrasında film müzikleri anlamında kalpleri fethetmiştir. Tabii Hangover öncesi ve sonrasında yaptığı filmlere de baktığımızda gayet komedi ağırlıklı çalışmayı seven ve bu anlamda çok başarılı olan bir sinemacı imajı çizmektedir. Sonra dendi ki Joker hikayesi çekecekmiş, heh dedik "Nolan'ın muhteşem ve derinlikli ve de dramatik Joker'inden sonra bakalım eğlenceli Joker nasıl olacak görelim." Biri eğlenceli mi dedi. Resmen suç-korku-gerilim-dram türünde; akıl hastanesi koridorları, pis Gotham sokakları ve ucuz apartman dairelerinde geçen bir hikaye. Filme çoktan geçtik, fark ettiniz mi?!


Arthur, yaşlı annesiyle yaşayan, komedyen olmak isteyen orta yaş bir palyaçodur. Gotham şehrinde yaşayanların zengin-fakir olmak üzere ikiye bölündüğü bu dönemde, sokakta suç oranlarının arttığı gözlenmektedir. Çünkü zenginler fakirlere it gibi, fakirler de zenginlere puşt gibi davranır. Böyle toplum olunmaz. Zaten bir takım psikolojik sorunları da olan Arthur, bir düzine ilaçla ayakta duruyor, severek yaptığı palyaçoluk mesleğiyle annesine bakıyordur. Ama insanlar -Arthur'u biraz da tuhaf bulduklarından- kötü davranırlar ve Arthur da iyi insan olmakla kötü insan olmak arasında gider gelir. Belediye Başkanlığına adaylığını koyacağını açıklayan Gotham'ın kurtarıcısı büyük iş adamı Baba Wayne, "Fakir insanlar birer palyaço gibi yaşıyor" falen gibi palyaçolğu yerici, fakirliği nedici belli olmayan bir şeyler söyler televizyonda. Çocuk Wayne yani Bruce'u da babasının yanında görürüz sık sık. Bildiğimiz Batman Bruce.


Arthur, asansörde tanıştığı komşusu kadına ilgi duyar, filmin muhtelif sahnelerinde onunla iyi anlaşıp, mutlu olduklarını falen görürüz; fakat unutmayalım bu filmin başrolü bir akıl hastasıdır. Günlerden bir gün kendisine kötü davranan hatta ne kötü davranması tenha metroda tekme tokat döven bir grup beyaz yakalıyı -mecbur kalarak- öldürür. Sonra olay gazetelere "Bir palyaço metroda üç adamı öldürdü" diye yansıyınca toplumun bir kesimi palyaçonun tarafını tutar. Ve devamında bir palyaçonun bir halk kahramanına dönüşmesi anlatılır.

Çok başarılı bir hikaye anlatımı var ortada, olay örgüsü, temposu, dili; nefis! Bir dram filmi için tabii; çok fazla diyalog olmaması, dans edişlerin kendine özgülüğü, cinayetlerin soğukluğu... Filmde ölen herkes çok net ölüyor, her cinayetin bir sebebi olduğunu biliyor seyirci, kimi niye öldürdüğü, kime zarar vermediği ortada. Çünkü asıl mesela "Joker nasıl Joker oldu?" Ve sonrasında toplumda değer görmenin dayanılmaz hafifliği...


Fakat... İnsanlar, filmi izleyenler, hatta birkaç eleştirmen Joaquin Phoenix için "kariyerinin zirvesi, en iyi oyunculuğu" falen diyorlar. Ben bu noktada aynı düşünemiyorum, çünkü Her (2014)'ü izledim, kariyerinin zirvesi orası bence. Oscar için konuşacaksak muhtemelen adaylık alacaktır ve sonra rakiplerini bekleyecektir ama bence Joker rolüyle  zaten bir Oscar'lı kahramanımız var, gerek var mı bilemiyorum. (Bu yaptığıma sığlık derler) Diğer konularda ise -özellikle- senaryo ve kurgu kategorilerinde değerlendirilmesi gereken bir yapım. Sahi Oscar adayları ne zaman açıklanacak ya?

20-10-19