Mendil (2019)



Bir belgesel film olan Mendil (2019), 1974'te yaşanan Kıbrıs Olaylarının bilinmeyen yüzünü gösteren değerli bir yapım. Ev sahibim Mustafa Bey ve eşi Leyla Hanım bir akşam çaya çağırdılar ve "Cuma akşamı bir gösterim yapılacak burada, bahçede bekleriz mutlaka" dediler, "bir belgesel filmdir ve Rum tarafındaki gösteriminde bir ödül aldı, burada veya Türkiye'de pek gösterebileceğimiz bir mecra bulacağımızı zannetmiyoruz, onun için biz kendi aramızda göstereceğiz, ulaşabildiklerimizi çağıracağız, uyarsa sen de gel" dediler. "Film benim hikayemi anlatıyor, benimle beraber bütün Kıbrıs'ın tabii!" dedi Leyla Hanım. Hay hay... En sevdiğim şey film izlemek...

Haftasonu köy kahvaltısı servisi yapılan bahçelerinde hemen bir tertip düzen yapıldı ve açıkhava sineması kuruldu. Kıbrıslı Türkler de vardı Rumlar da gelenler arasında, hatta birkaç İranlı ve Türkiye'den belki bir ben. Leyla Hanım, 74 olaylarının canlı tanığı, onun hikayesini izliyoruz.

"Bize dediler ki korkmayın, sizinkiler de bizimkilerden birilerini rehin tutmuşlar, birkaç gün tutacağız sizi de sonra salalım. Yani EOKA geldi, her evden üç kişi dört kişi aldılar Land Roverlerle götürdüler. Sonradan öğrendik o saat götürüp öldürmüşler hepsini." Şimdi Leyla Hanım, film boyunca anlatıyor gazeteci Hüseyin Halil'e, o dönem ne yaşadıysa, ne gördüyse, ne hissettiyse... Eşini rehin diye alıp götürdüklerini, sonrasında Rum komşuları Maria'nın o dönem nasıl ona destek olduğunu, beraber gözyaşlarını sildikleri o beyaz mendili anlatıyor. Katliamlar artınca Türk askerinin adaya gelmesiyle gerilimin üst düzeye çıktığını ve bir sürü daha insanın ölmesinin ardından araya sınır konup Türklerle Rumların ayrıldığını anlatıyor.

Bir dakika, biz biliyoruz ki: katliamlar arttığı için Türk askeri adaya yardıma geldi, bölgeki Rumlarla savaşıldı ve adanın bir kısmında Kıbrıslı Türkler huzur içinde yaşayabilsin diye araya sınır çekildi, asker dikildi. Siz orada, siz de burada sakin sakin yaşayın dendi. Bizim bildiğimizde yanlış bir şey yok aslında, olan bu. Ama evi orada kalan Türkler ve evi burada kalan Rumlar n'olacak?! Eşi, annesi, babası, çocuğu ölen n'olacak?! Leyla Hanım diyor ki "-Türkiye geldi bizi kurtardı- demesin kimse, bir sürü Kıbrıslı öldü."

Şu an sınır kapıları açık ama bundan bir süre önce, Leyla Hanım, o gün o beyaz mendili paylaştığı Maria Hanım'ı görmek için ancak Londra üzerinden adanın diğer tarafına ancak geçebilmiştir. Öyle ki gidecekleri yer normal şartlarda bir saatlik sürüş mesafesinde. Film de Maria Hanım'ın anısına ithaf edilmiştir. Günümüzde de birçok Rum ve Türk Kıbrıslı hala daha arkadaşlık edebilmektedir. Zaten aklı başında hiçbir Türk ve Rum Kıbrıslı bütün Türkleri ve Rumları suçlamamaktadır. Hala daha hem Türklerden hem Rumlardan ailesinin mezarını bilmeyen onlarca insan var. Hala daha 'katliam çukurları' denilen toplu mezarlarda testler yapılarak kayıp şahıslar bulunmaya çalışılıyor.

Bir roman okumuştum, Kıbrıs'ta bu olaylardan önce geçen bir hikayesi vardı, bir grup cengaver Kıbrıslı Türk'ün "Rumlar Türkleri öldürüp duruyor biz elimiz kolumuz bağlı oturacak mıyız?" gazıyla bir Rum gazeteciye suikast düzenleme planlarını anlatıyordu. (Jans Mans Sokağı Çocukları, Zeki Erkut - Khora Kitap) Aslında geniş pencereden bakınca Kıbrıslı Kıbrıslıyı öldürüyor, sonra bir grup Kıbrıslı da diyor ki -ulan bu Kıbrıslılar hep Kıbrıslıları öldürüyor o zaman biz de Kıbrıslı birilerini öldürelim. Çok saçma değil mi? Daha da geniş açıya geçince insan insanı öldürüyor, bütün savaşlar saçma!

Velhasılıkelam, Leyla Hanım'ın bu hikayesi, insana biraz da yakından bakınca farklı acılar yaşandığını hatırlatması açısından önemli. Hep Kıbrıs Sorunu dersek bir yere varamayız çünkü iki farklı zihniyet var ortada. Fakat Leyla Hanım'ın sorunu deyince çözüm net, kimsenin kimseye bunu yapmaya hakkı yok.

Ama biraz geniş açıdan bakınca ortada bir milletler savaşı var, güçlü güçsüzü eziyor, bu da net. Kıbrıslı olduklarını unutup Rumlar Türkleri veya Türkler Rumları öldürüyordu. Ve nüfusa ve fanatiklere oranlayınca, Türkiye müdehale etmese ortada Kıbrıslı Türk diye bir millet de olmayacaktı, bunu da görebilmek lazım fikrimce. Tabii ki bunu Leyla Hanım'a anlatmak güç, sonuçta eşi katledildi, doğduğu ev hala Rum tarafında ve günümüzde harabe halde. Ama sanmıyorum ki rahmetli Ecevit çıkartma kararını verirken Leyla Hanım gibileri düşünmesin, düşünmüştür ama söz konusu daha büyük kayıplarsa müdahale şart olmuştur.

Bu arada belgeselin yönetmenliğini Kıbrıslı Rum televizyoncu Christalla Avgousti yapmış. Yönetmen hanımefendinin daha önceden de iki toplumlu çalışmaları varmış. Film, teknik olarak eksikleri olmakla beraber gayet amacına ulaşan bir iş olmuş.

20-10-19