Blindness (2008)


Nobel Ödüllü Portekizli yazar Jose Saramago'nun bugün doğum günü. Ve fakat kendisi 2010 Haziranında, İspanya Tias'ta 88 yaşında hayata gözlerini yummuş, solcu yaşamış, harbici yazmış bir düşünür. Ben adını ilk kez iki sene önce falan duydum. Kitabevinde çalışıyordum o sıra ve Kırmızı Kedi Yayınevi, Saramago kitaplığını basıyordu. Önceden İş Bankası Yayınları ve Can Yayınları tarafından çeşitli kitapları basılan yazarın bütün kitaplarının Türkçe hakları satın alınmış ve teker teker basıyor KKY. Gayet sık sorulan bir kitabı var yazarın, Körlük, en popüler kitabı; beraber çalıştığım tecrübeli arkadaşım diyor ki sorana, sahaflarda 100-150 liraya falan eskisi var, yenisi yeniden çeviriliyor, yok henüz. Uzun bir süre bu kitabın yeniden çevirisi beklendi yani ve mükemmel bir yayıncı stratejisiyle talep büyütüldü iyice; günde üç kere soruluyodu mesela. İlla hemen okumak isterim diyene sahaflar da güzellik yaptı, fiyatları iyice uçurdular filan. Bundan bi üç beş ay önce de basıldı işte yeni Körlük! Çıkınca ben de merak edip hemen aldım ve yeni okudum daha. Çok etkileyici, baya bildiğin efsane roman. Kitap bitmeye yakın aklıma geldi, 1995'te basılan romanın filmi var mı acaba diye. Öyle öğrendim bu filmi. Sonra hemen söyledim, bitanecikle beraber izledik.


Önce herhangi birinin aniden görme yetisini kaybetmesiyle başlayan bireysel olay, teker teker çevresindekilere ve onların da çevrelerine yaymasıyla toplumsal bir duruma dönüşüyor. Vaka da şu, normali siyah olan normal körlük olayının tersi, bembeyaz bir körlük. Trafikte ışığın yeşile dönmesini bekleyen bir adam, bir anda beyaz görmeye başlıyor. Gittikleri göz doktoru ve muayenehanesindeki herkes başta olmak üzere bütün insanlara yayılıyor. Hükümet, salgın gibi duran bu hastalığı önlemek için körleri karantinaya alıyor. Doktorun karısı henüz kör olmadığı halde karantinada, kocasının yanında olmayı tercih ediyor ve kör olmayan tek insan o kalıyor. Ve yaşanan olaylar neticesinde "Keşke ben de kör olsaydım da içinde bulunduğumuz bu durumu göremeyebilseydim" diyecek hale geliyor. Öncelikle yanlarına yaklaşılamayan bir grup göremeyen insan bir yere kapatılırsa nereye sıçacaklarını bilemiyorlar, çok basit olarak, ve temizleyemedikleri için de çok kısa zamanda yaşanmaz bir hale geliyor kaldıkları yerler. Sonra da yemek problemi, insanlar acıkıyor ve yeterli yiyecek gelmeyince hastalıklar ve hatta puştluklar peyda oluyor. İlk insana dönülüyor resmen, temel ihtiyaçlar için savaş başlıyor.


Tahmin edersiniz ki bu fantastik dramatik olaylar usta bir yazarın kaleminden nasıl da güzel anlatılır. Filmi de güzel olmuş, hatta bu kadar beklemiyordum bile ama kitabı bi başka dostlar. Aynı benim gibi yapabilirsiniz, önce kitap sonra meraktan filmi izleyin. Kitaptan senaryoya geçiş Don McKellar tarafından gerçekleştirilmiş; aynı zamanda filmdeki hırsızı oynuyor. Yönetmen de Cidade de Deus (2002)'la tanınan Brezilyalı Fernando Meirelles. Oyuncular ise Julianne Moore, Mark Ruffalo ve Danny Glover gibi gayet efsane tipler. Filmin imdb kullanıcı puanı 6,6 benim puanım da 6..

Her ne kadar karamsar, iğrenç, kötü ve sıkıcı bir olay anlatılıyor olsa da ben kitabı okurken hep sıcak renkler düşünmüştüm. Hep daha pasteldi kafamdaki hikaye. Ama filmde her şey çok parlak, çok soğuk. Düşününce hak verdim, teknik olarak doğru buldum parlak-soğuk kullanımını ancak hislerim nedense hep mat beyaz olmalı dedi, bu kadar parlamamalı şu an ekran falan diye düşündüm. Ama güzeldi yine de, değişik bi deneyim.

16.11.2017