Muhammad: The Messenger of God (2015)


İran filmi İran filmi de komple İngilizce birader. Filmin orijinal adını arıyorum her yerde İngilizce yazıyor, yav orijinal diyorum, yine İngilizce, sonra jeton düştü adam İngilizce çekmiş filmi. Girişte bi metin var o da İngilizce. Zaten sinemada da Türkçe dublaj izledim, onun için iyice kafam karıştı bu mevzuda. Bakıp bakıp bulamamıştım dublajsızını, demek İngilizce diye dublaj koymuşlar komple. Nasıl olsa orijinali de dublaj diye.

Çok övdüler filmi, duyar duymaz ben de heyecanlanmıştım zaten. Biz yapsaydık inanmazdım, Hollywood yapsa zaten, İran filmi denilince, tamam, izlenir o demiştim. İzleyenlerden de güzel eleştiriler aldım hep. Hatta Aralık'ta Mağara'da şöyle bir paragrafı var Şirin Soysal'ın:
<Dünyanın en iyi yönetmenlerinden biri, İranlı Majid Majidi... Cennetin Çocukları (1997), Cennetin Rengi (1999), Baran (2001) gibi filmleriyle beni kendine meftun etmiştir. Hz. Muhammed'in filmini yaptığını duyduğumda, "Daha emin ellerde olamazdı" diye geçirmiştim içimden. Çok hassas bir konu olmanın yanı sıra inanılmaz güzel ve güçlü olan hikaye, üçleme haliyle Majidi'ye emanet olmuş. Ne mutlu. Muhammed'in yüzünü tabii ki görmüyoruz. Ama buna rağmen gönül hep onu görmek istiyor, duruşunu, örtüsünün dalgalanışını, ellerini, saçının telini, diğer insanların ona bakışını. İşte böyle masalsı bir yönetmen, Majid Majidi...>


Keşke ben de bu kadar etkilenseydim filmden ama ne yazık ki o kadar yakalayamadı beni. Çok güzel film ama işte; Şirin'in şu yazdıklarını okuyunca özeniyor insan, etkilenmek istiyor.. İran Sinemasının bugüne kadarki en yüksek bütçeli yapımı olma özelliği taşıyan filmde, Hz. Muhammed'in çocukluk ve ilk gençlik dönemleri anlatılıyor.

Düşman ordusu Mekke'ye filler üstünde yaklaşıyordur. Koca şehir kaçar da Muhammed'e hamile Amine evini terk etmez. Nitekim filler de şehre gelmeye direnir, Mekke kurtulur. İbadet alanı Kabe'de onlarca put, Mekke'de yanlarında çalıştıkları efendilerine tapan binlerce insan, paradan başka bi şey bilmeyen tüccarlar. Fakir fukaraya yemek veren tek ev Muhammed'in dedesi Abdulmuttalip'in evidir. Muhammed doğmadan babası ölmüş, güzel annesi de gençliğini görememiştir. Amcası Ebu Talib'in himayesindedir.
Diğer kutsal kitaplarda bahsi geçen bu kavme peygamber geleceği iddiasına inanmayan Samuel, uzaktan rezil kalabalığa bakarak "Bu kavimden mi çıkacak peygamber?" diye aşağılayıcı bir şekilde yaklaşınca arkadaşı düzeltir "Bu kavim için!"
Majidi'nin, Muhammed'in kutsallığına hiçbir şekilde saygısızlık etmek istemediği filmin başında belirtildiği gibi, bu tarz tarihi detayları da gizlemek yerine göstermeyi tercih etmesi takdir hakkediyor.


Filmi izlerken hızlı hızlı aldığım notları da paylaşmak isterim. Muhammed'in yüzünü göstermeme çabası, yer yer az kalsın görecektik heyecanını körüklüyor. Sinemada yanımda oturan baba kızın diyaloglarına da baya kulak misafiri oluyordum, "Sesi de mi kimseye benzemiyor diye konuşmuyor? Şimdi onu Allah mı yaptı, Muhammed kendi mi yaptı? Niye dedesini de diriltmiyor?" Evet, genel olarak babayı terleten sorulardı, "Kızım sus bi, filmden sonra anlatırım, bak kızacaklar şimdi!" diye zaman kazanmaya çalışıyordu baba. En sevdiğim sahne de, ağaçtan toplayıp dereye bıraktıkları meyveler, derede yıkana yıkana ilerliyor, aşağıda da geri toplanıyordu tertemiz halde.

Devamını merakla beklediğim filme puanım 7/10. Bu arada film Arabistan'da ve Mısır'da yasaklanmış, Avrupa'da birkaç festivalde de ödül almış. Bizde de popüler hocalardan  Nihat Hatipoğlu, "Ben filmi beğendim valla!" dedi.

20.11.16