High-Rise (2015)


İngilizlerin yakın geleceğin James Bond'u olarak gördüğü Tom Hiddleston başrolde. Önce bunu bi gördüm, sonra baktım neymiş film diye, Ballard'ın Gökdelen romanından uyarlama bir işmiş. İngiliz bilim-kurgu yazarı Ballard, romanlarında teknoloji ve kapitalizm eleştirileriyle dikkat çekiyormuş. Okumamıştım hiç, filminden önce bi gazla şu Gökdelen'i okuyayım dedim. 2012'de Türkçe'ye çevrilen roman 75'te yazılmış. Zamanının yeni moda gökdelende yaşama durumlarını işliyor.


Dr. Laing, istediği sosyal çevreye sahip olmak ve kaliteli bir yaşam sürmek için, hala diğer kuleleri inşaat halinde olan bir projenin tamamlanan bi binasında 25. kata taşınır. -Nerdeyse- tamamlanmış bu gökdelenin bütün daireleri satılmıştır, yani komple dolu durumdadır. En üst 40. katta ise projenin mimarı Royal, kendisine özel bi teras tasarlamıştır. Baya böyle ağaçlı yeşilli, hayvanlı mayvanlı bi teras. Kral gibi durur en tepede.
Alt kat daireler üst katlara göre daha ucuz olduğundan herkes bütçesine göre yerleşir bu dışarıya gerek duymadan her ihtiyacını kendi içinde çözen binaya. İşte 15. katta süpermarket, 20. katta spor salonu, 10. katta havuz falan.. Sabah işe git akşam gökdelene gel, gerisi komple burda, restoran falan zaten..
Ve fakat alt ve üst katlar arasında -tıpkı sokakta olduğu gibi- sınıf ayrımı başlar. Birbirlerine kötü davranan komşular zamanla kavga etmeye, hayatı dar etmeye başlar.
Hikayenin fantastikliği gereği de işler çığrından çıkar, ortak kullanılan asansörler, havuz, otopark gruplarca işgale uğrar. Market yağmalama işi kendini geliştirir, evler yağmalanmaya başlar. Henüz tamamlanmayan binada teknik aksaklıklar yaşanır, elektrik kesintileri aydınlıkta yapılamayan pislikleri yapmaya yarar.


Önce kitabı okudum ya. Kitabın ne zaman yazıldığına dikkat etmek aklıma gelmeden şimdiki gökdelen hayatıyla düşündüm. Hayır ev partisi oluyor mesela, bir kişi uyuşturucu madde kullanmıyor, varsa yoksa alkol, şampanya, en fazla ilginç kokteyller. Şimdiki ev partileri öyle mi, kokosuz, dumansız parti ben duymadım. Eskiden çok masummuş, gittikçe sıçıyoruz. Sıçıyoruz deyince aklıma geldi, kitapta komple binaya sıçtılar insanlı hayvanlı, filmde o kadar yoktu mesela. Dur kıyas bölümüne geldik galiba.

Filmi daha güzel. Kesinlikle. Çünkü kitapta -belki tarz meselesidir bilmiyorum ama- çok fazla tekrar var. Yeni bilgi veriyo gibi önceden söylediklerini söyleyip durması beni biraz rahatsız etti. "Asansörler tutulmuştu, birileri bi katta kapısını açık tutup kullanımı engelliyordu." diyor mesela. On sayfa sonra yine asansörler kullanılamıyordu falan.. Anlatabildim mi acaba ya, tam olmadı gibi.. Yani şey, 'ulan aynı yeri bi daha mı okuyorum yanlışlıkla' tribine girdim yer yer. Ve bazı bölümlerdeki mantık hataları ya da mantık hatası gibi duran üstü kapalı anlatımlar filmde daha net verilmişti.

Filmin senaryosunu Amy Jump yazmış, Ben Wheatley yönetmiş. Kitabından iyi filmler grubuna dahil edilmek bir film için çok iyi şeydir. Gerçi bir de Ballard hayranı birini bulup sormak lazım. Tom Hiddleston'a 70'ler kostümleriyle, Jeremy Irons, Sienna Miller, Luke Evans, Elisabeth Moss ve Sienna Guillory eşlik ediyor. Filme puanım 6. Aa, dur süpermarketteki kasiyer kızı unuttum, Nymphomaniac (2013)'taki Stacy Martin..

090516