Foxcatcher (2014)


Yok canım olmaz öyle şey diyemiyorum çünkü hakkaten de oluyor böyle şeyler. Hayatını yazdıran godamanlar oluyor ya, o işte, ben şöyle yaptım, ben böyle yaptım diye anlatıyorlar kendilerini... İmla ve dilbilgisi sahibi vatandaşlar da -dünyanın kanunu para kazanma belasına- yazıyor işte söylenenleri. Aynı mantıkla, bu filmde de filme alınıyor, belgesel yapılıyor adamın hayatı.


John E. du Pont (Steve Carell), Amerika'nın en zengin ailelerinden birinin veliahtı, koca adam gerçi, veliaht dediğin genç olur. Şu hayatta bi şey yapmayan, olmuşları toplayan, annesinin pahalı hobilerine gıcık olup kendi saçma hobilerine herkes hayran olsun isteyen bir manyak. Olimpiyatlarda Amerika'nın gurur kaynağı olmak için ülkenin en iyi güreşçisi ve kardeşini kadrajına alıyor bu du Pont.

Küçük kardeş Mark Schultz (Channing Tatum) etkileniyor tabii, abi (Mark Ruffalo) daha sakin bir hayatı tercih ettiği için işi olmuyor orda. Sponsor oluyor Mark'a, "Gel benim takımım Team Foxcatcher bünyesinde çalış, şampiyonluktan şampiyonluğa koş, Amerika da sen de bu alanda hak ettiğiniz değeri görün" diyor. E sana ne fayda, ben şeklin peşindeyim. İş ciddiye binince abi de geliyor takıma, koçluk yapıyor. Ama du Pont diyor ki, "Koç benim, bildiğim her şeyi öğretiyorum bu çocuklara.." Bu başarı hikayesini de belgesel yapıyorlar, herkes bir iki cümle du Pont'u övecek, abi yapamıyor, olmuyor yani. Ve hazin son.


Zaten başta diyor, gerçek hikaye diye.. Gerçekten çok var bu tiplerden. Birisi dese ki "Ben şu adamın hayatını yazacam/çekecem, doğrusu şu yanlışı bu" tamam, ama o adam "Benim hayatımı yazın/çekin, bak doğrusu bu" Kim inanır? Artık benzer muhabbetler döndüğünde "du Pont musun bilader?!" yapıştırılır, film bol bol hatırlanır.

Yazan E. Max Frye ve Dan Futterman, yöneten ise ilk Moneyball (2011)'la izlediğim Bennett Miller. Ellerine sağlık. Film, en iyi makyaj, en iyi senaryo, en iyi yönetmen, en iyi aktör (Steve Carell) ve en iyi yardımcı aktör (Mark Ruffalo) olmak üzere 5 dalda Oscar adayı gösterilmişti. Kazanamadı, olsun. Benim yorumum da zaten bu yöndeydi. Kesin iyi filmdir ama Akademi daha iyisini her zaman bulur diye düşünmüştüm.


Bir sahtekarlık filmi gibi anlatmış olmamla beraber aynı zamanda spor filmidir. Güreşe gönül verenler severek izleyeceklerdir. Lisedeyken bir tane güreşçi arkadaşım vardı. Benim bırak güreşi nerdeyse sporla aram yok. Dün bi x-box oynadık bacaklarım ağrıyo hala..


Bu arada filmi izlerken fark etmediğim ancak film sonunda ekranda kocaman adını gördüğüm Sienna Miller da abinin karısı rolünde. Bu kadın o kadar normal bir yüze sahip ki, yarım saat sonra sokakta görsem demem Hollywood bebişi. Hayır güzel de baya ama..
Filme puanımı sekiz olarak belirledim. Tavsiye ederim.


Sıralı Tam Liste: Oscar 2015

19 Mayıs 2015 Kutlu Olsun..