The East (2013)


Sarah, özel sektöre çalışan bir ajandır. Çalıştığı şirket, müşterilerini olası tehditlerden korumakla görevlidir.. Mesela, anarşist saldırı grupları.. Ufak çaplı terör eylemleriyle, adalet sağlamaya çalışan illegal kahramanlar. Sıradaki hedef bir ilaç şirketi.. Şirketin ürettiği bu ilaç pek çok hastanın hayatını kurtarıyor.. Yalnız önlenemeyen yan etkileri var ve bu etkilerin üstü kapatılarak legal bir şekilde satışı yapılıyor.. Anarşist örgütümüz The East, bu ilaç firmasının, sözkonusu ilacın piyasaya sunulma kutlamasına sızıyor.. Firmanın yöneticilerinin yer aldığı kokteylde kadehlere o ilaç karıştırılıyor ve internetten bunun haberi yapılıyor.. Hakkaten de CEO'da falan baş dönmesi, kuru öksürük, mide bulantısı, zeka geriliği gibi bilimum yan etki görülüyor ve eylemleri meyve veriyor.. Halk bilinçleniyor..


Sarah da bu ekibin bir üyesi.. Bilgi toplama görevini çok güzel yapıyor. Ama grubun eylemlerinde haksız olmadığını görüp nerdeyse o da onlar gibi çalışmaya başlıyor.. Gerçek hayatında kocasını iyice boşlaması da bir ajan niye evlenir ki zaten dedirtiyor..


Yönetmen Zal Batmanglij, aynı zamanda başrolü oynayan Brit Marling'le beraber yazmış senaryoyu.. Marling, Another Earth (2011)'te oynamıştı.. Kadroda diğer öne çıkan isimler ise, True Blood'ın Eric'i Alexander Skarsgard, Juno (2007)'nun Juno'su Ellen Page ve pek çok filmdeki karakterin annesi Patricia Clarkson..

Film gayet izlenebilir, sadece sonlara doğru bi tempo düşüyo ama güzel yani.. Ben 7 verdim..

26.09.15
Oku..

Meddah (2014)


Aziz Bey gençliğinde ünlü bir tiyatro sanatçısı imiş. Evli ve bir kız babasıyken şöhretin ağırlığı altında ezilmiş. Yıllar geçmiş, Aziz yaşlanmış ve artık ilgi duyulmayan, meddahlıkla geçinmeye çalışır olmuş.. Görüşmek istemeyen kızına ne kadar yalvarsa da kar etmezmiş. Kızı babasını yadsımış, hiç konuşmazmış.. Aziz Bey ölümün yaklaştığını hissediyormuş. Akrabalarından öğrendiği kadarıyla Ayvalık Valisi'yle evli kızının yanına gidip, af dilemeyi kafaya koymuş.


Meddah dediğin, sahneye çıkıp, omzunda havlusuyla, kah eğlenceli kah hüzünlü hikayeler anlatan tiyatrocular. Aslında bugünün stand-up'çılığına benzer ama yeri geldiğinde baya ağlatırlarmış milleti.. Artık yok tabii, yani yok denecek kadar az.. İşte Karagöz kadar..

Filmin sonuna doğru Aziz Bey'in kabahati kızı tarafından anlatılıyor. Film boyunca tonton, yardıma muhtaç, affedilmeyi hak eden bir yaşlı adam gösteriliyor..
Hikaye anlatıldığında, kızına hak verenler bir yanda, affet artık diyenler bir yandadır. Kocası Vali Bey ise "Affetmeyeceksen bile bi çay için bence" düşüncesindedir..


Batur Emin Akyel'in yazıp yönettiği film, sinemada gösterilmedi herhalde, hiç görmedim.. Ya da çok az kaldı vizyonda.. İnternette denk geldim, öyle öğrendim varlığını.. Münir Canar, Tuğçe Kumral, Haldun Boysan, Hakan Gerçek ve Evren Bingöl'ün rol aldığı film 2013'ün sonlarına doğru çekilmiş. Nerden bildim, çünkü Tuğçe Kumral o sırada Eski Hikaye'de oynuyordu, set arasında 6 günlüğüne Ayvalık'a gitmiş.. "Babasına mesafeli bir kızdı rolüm, sete gittiğimde zaten tanışmıyo olduğum Münir Abi'ye sadece, merhaba ben Tuğçe, dedim. Üç gün başka laf etmedim, çekimler bitince boynuna sarıldım.. O çok tecrübeli olduğu için bu tarz şeylere ihtiyacı yok ama ben daha yeniyim, bazı taktikler denemem gerekiyor" diye anlatıyor bir röportajında..


Çok güzel kız gerçekten Tuğçe, o röportajın bi yerinde "Diziler oyunculuğu köreltiyor ama ben şanslıyım yine de, gerçekçi dizilerle başladım, sinema oyunculuğumu pek etkilemediler.." diyor, katılmıyorum.. Ben bu filmindeki performansını beğenmedim, doğruya doğru.. Ha, yeteneğinin de farkındayım, izledim çoğu işini.. Zaten bu senaryoya çok çalışamadığını da söylüyor kendisi.. Senaryo demişken, öyle pek başarılı bir metin olmadığı da gözlerden kaçmıyor.

26.09.15
Oku..

The Overnight (2015)


Patrick Brice diye bi eleman yazıp yönetmiş, öncesinde pek bi şeyi yok, ilk ciddi işi diyebiliriz.. Yalnız sizin de dikkatinizi çekti mi, afiş 90'lardan kalma gibi, oysa bu senenin filmi yani..

Alex, Emily ve oğulları Los Angeles'a yeni taşınmışlardır. Emily'nin işi dolayısıyla geldikleri yeni evlerine adapte olmakta sorun yaşayacaklarını düşünürler. Arkadaş edinmekte zorlanacağının farkında olan Alex'in bir diğer derdi de küçük pipisidir.. Arada muhabbeti açılır, karısı sorun değil falan der ama Alex gene de "Yok ya, çok küçük, eziğim ben, di mi eziğim.." diye dolaşır..


Bi gün çocukları parktayken kendine bi arkadaş bulur ve onun acayip babası Kurt'le tanışırlar.. Acayiptir adam bariz, "Çocuğa jelibon verilir mi canım, kanser olur çocuk.." kadar acayip mesela.. "Madem yenisiniz bu civarda, akşam bize yemeğe gelin kaynaşalım" der. Giderler ve Kurt'ün en az kendisi kadar ilginç karısı Charlotte'la da tanışırlar.. Önce her şey normaldir, sonra Kurt, karısının aktris olduğunu söyler ve oynadığı filmdeki sahneyi izlettirir.. Kadın, anne sütü teminini anlatan bu filmde memeleri açık oynamaktadır.. Misafirliğe gelip meme izleyen çiftimiz tam kalkmaya karar vermişken bir sürpriz daha gelir Kurt'ten.. Ot.. Kafalar çekilir, çıplak havuza girilir, olanlar olur..


Ev sahibi acayip çiftin derdi ne acayipmiş.. Meğer bu eğlence spontane değil planlı bir eğlenceymiş.. Her şey ortaya çıktığında iş işten geçmiş, misafir çiftimiz kendini olayların içinde bulmuştur.. Filmde o bi gece anlatılıyor..


Misafir çiftimizi, Adam Scott ve Argo (2012)'da küçük bir rolle yer alan Taylor Schilling oynarken, ev sahibi çift rolünde, Jason Schwartzman ve L'auberge Espagnole (2002)'da oynamış Fransız aktris Judith Godreche'i izliyoruz..

Bir de Kurt'ün yaptığı resimler görülmeye değer fantastik tablolar.. Filmi izlemeyecekseniz bile şu tabloları bi görün..


23.09.15
Oku..

Marvel 75 Years: From Pulp to Pop! (2014)


Marvel'ın kuruluşunun 75. senesi münasebetiyle abc televizyonu için hazırlanan bir belgesel film. Laura Shields yazmış, belgeselci Zack Knutson yönetmiş. Tertemiz bir kısa özet olmuş valla. Çok net!.. Emily Vancamp'ın anlatıcı olduğu film, şirketin ilk kurulduğu günden günümüze kadar maceralarını anlatıyor.. İzlerim diyen kendi bilir, yok, bana sen anlat diyorsanız buyrun.. Hem okur hem izlerim, keyfime karışanı... diyene ne diyim..



Sene 1939, New York.. Yayıncı Martin Goodman, şirketi ilk kurduğunda Timely Comics bünyesindeki bi yazar bi çizerle, dergilere ve gazetelere ufak bant hikayeler çizerek başlamışlar. Joe Simon ve Jack Kirby ikilisi.. Daha sonra popüler işler yapıp ilk dergiyi çıkarmışlar.. Ama o ara Superman ve daha yeni olan Batman gibi karakterlerle piyasayı kasıp kavuran Detective Comics örneği vardır ve Goodman'ın isteği de onlar gibi olmaktır.. İlk kahraman karakterli dergileri ise Marvel Comics markasıyla çıkıyor: Human Torch ve ardından Sub-Mariner..



2. Dünya Savaşı'nın etkisindeki ekip, savaşı konu alan ve halkın kahramanı olabilecek bir karakter yaratıp, Captain America'yı Hitler'in üzerine salmışlar.. Tabii ki, savaş haberleriyle morali bozulan halk gazetenin arkasını çevirdiğinde Captain America maceraları okuyarak stres atmayı sevmiş.. 


Bu şekil bir meşhur olma hikayesi olan grafik romancı Goodman'ın üvey kuzeni Stan Lee de ekibin ayak işlerini yapmak için şirkete girmiş.. Bir süre sonra o da karakter yaratmaya başlamış.. Savaş bittikten sonra da devam ediyor bu üç kahramanın hikayeleri ama Captain hep bir numara.. Yalnız, çizgi romanların çocukların gelişimini etkilediği görüşleri yayılmış ve satışlar düşmüş.. Sonrasında sansürler başlamış, sınıflamalar.. Sonra televizyonun icadı.. Millet okusun diye saçmasapan şeyler yazdıklarını anlatıyorlar, basit karakterler, sıkıcı maceralar.. Kendi adını kullanmaktan vazgeçmesi de bu zamana denk geliyor Stanley Leiber'in; tanınmamak için Stan Lee diye imzalıyormuş işlerini.. 


Tam işi bırakmayı düşündüğü sıralar, karısı demiş ki, "Bence bırakmadan önce tam kendi istediğin bi hikaye yaz, ben olsam okurum diyeceğin bi şey, sonra bırakırsın.." Fantastic Four'u yaratmış Stan Lee.. Ekibe yeni katılan Steve Ditko da çizmiş.. Tek bir kahraman yerine bir takım kahraman.. Sonrası da şu şekil geliyor: Hulk, Spider-Man.. 

Bu çok sevilen karakterler ekibin daha çok çeşitli ve başarılı karakterler yaratacağını gösteriyor.. Sırasıyla Thor, Ant-Man, Iron Man, Dr. Strange, Nick Fury ve sonra Avengers.. X-Men.. Resmen bolluk bereket dönemleri.. Bunlar hep Stan'in yazıp Kirby ve Ditko'nun çizdiği, hiç durmadıkları zamanlar.. Ortamın en mutlu adamı tabii ki patron Martin Goodman..


Zenci süper kahramanlar, kadın süper kahramanlar, çeşit her alanda kendini göstermiş.. 72'de Goodman emekli olmak istiyor, yerine Stan Lee geçiyor.. Giderek büyüyen şirkete çok sayıda yeni çizer alınmış: Blade, Punisher, Iron Fist.. 80'lerde ise Deadpool gibi anti-kahramanlar çıkmaya başlamış, kendi adamına sıkan.. Ghost Rider, Wolverine'in bireysel maceraları.. Zamanı gelmiş, Stan Lee de emekli olmuştur.. Ve 80'lerin sonlarına doğru pazarda artık Marvel, DC'yi altetmişti, satışlar inanılmaz.. 

Çizgi film yapmışlar bol bol, neredeyse her karaktere.. Sonunda filmler geliyor, Captain America (1990).. Efekt teknolojisi yüzünden hiç hoş sonuçlar alınamamış.. "Güzel filmler The Death of Incredible Hulk (1990)'la başlıyor" deniyor..


Dedikleri an iflasın eşiğine gelmişler.. Çizgi roman satamıyolarmış, bitmişler ya.. 90'ların başında Joe Quesada Marvel'ın editörü olmuş, yeni Stan Lee diyorlarmış.. Joe filmi başa sarmış, Avengers'ı baştan yazmış: Civil War; Spider-Man'i baştan yazmış: The Amazing Spider-Man.. New X Men..

Sinemada da hareket sürüyor, epeyi bir film oluyor ama hep karakterleri başka stüdyolara vererek filmleri yapılmış.. Teknik imkanlar dolayısıyla Marvel çok karışamıyo hikayelere, adamlar n'aparsa o, söz hakkı yok Marvel'ın..

1. The Punisher (1989)
3. The Death of Incredible Hulk (1990)
4. The Fantastic Four (1994) 
9. Daredevil (2003) 
10. X 2 (2003) 
12. The Punisher (2004) 
15. Elektra (2005) 
16. Man-Thing (2005) 
17. Fantastic Four (2005) 
19. Ghost Rider (2007) 
21. 4: Rise of the Silver Surfer (2007)


Joe'nun yeniliklerinden biri de Alan Fine'la anlaşarak Marvel Studios'u kurmaları olmuş.. Finansman bulmuşlar ve kendi yapacakları ilk film için Iron Man'i seçmişler.. Filme harcanan para 140 milyon dolar.. Ki bu karakter Marvel'ın arka planda kalmış bir karakteri.. Jon Favreau'yla anlaşılmış.. Robert Downey Jr. başrole çağrılmış.. Büyük risk diye anlatılıyor.. Ve büyük patlama.. 

Daha iyisi yapılamazdı herhalde.. 585 milyon dolar kazanılıyor ve olan oluyor.. Daha iyi işler yapabilme fırsatı doğuyor, Disney şirketi, ışığı görüyor ve Marvel'ı 4 milyar dolara satın alıyor.. Sonrasında yapılan filmlerin kalitesi de ortada.. 

Aşağıda, * işaretli filmler Marvel Studios'tan çıkan MCU (Marvel Cinematic Universe) filmleri, diğer filmler ise daha önce haklarının satıldığı şirketler tarafından yapılıyor.. 
Mesela, Blade'ler New Line Cinema, X-Men'ler ve yeni Fantastic Four'lar 20th Century Fox, eski Spider-Man'ler ve Ghost Rider'lar Columbia Pictures, Hulk'lar Universal falan..

24. Punisher: War Zone (2008) 
27. Thor (2011) *
30. Ghost Rider: Spirit of Vengeance (2012) 
42. Fantastic Four (2015)

gelecek filmler:

47. Guardians of the Galaxy Vol. 2 (2017) ***
48. Logan (2017)
53. Venom (2018)
58. Avengers: Endgame (2019) ***
59. Spider-Man: Far From Home (2019) ***
60. Black Widow (2021) **** 
61. Shang-Chi ve The Legend of the Ten Rings (2021) **** 
62. The Eternals (2021) ****
63. Spider-Man: No Way Home (2021) ****
64. Doctor Strange in the Multiverse of Madness (2022) **** 
65. Thor: Love and Thunder (2022) ****
66. Black Panther II (2022) ****
67. Captain Marvel 2 (2022) ****
68. Ant-Man and the Wasp: Quantumania (2022) ****
69. Guardians of the Galaxy Vol. 3 (2023) ****
70. Fantastic Four (202?) ****


Bir de tabii dizi sektörü var.. Daha çok sokak kahramanlığı yapan karakterleri de televizyonda kullandıklarını anlatıyorlar.. Yani öyle çok büyük değil de ufak çaplı ve devamlı olaylar.. Dizileri de şöyle şirketin:



abc'de yayınlananlar/yayınlanacaklar: Agents of SHIELD (2013- )Agent Carter (2015-16) ve Inhumans (2017).. Seneye Netflix'te yayınlanacaklar: Daredevil, Luke Cage, Jessica JonesIron Fist ve The Punisher.. Hatta bu ilk dört karakteri bir araya getirip The Defenders (2017)'ı kuracaklarmış..

21.09.15
Oku..

Another Earth (2011)


Yönetmen Mike Cahill'in başrolü oynayan Brit Marling'le beraber yazdığı film, dikkatsizliği sonucu sebep olduğu trafik kazasında, oğlu ve eşinin ölümüyle hayatı kararan John'dan özür dilemek isteyen Rhoda'nın hikayesi anlatılıyor. Bu cümle çok anlaşılır olmadı, şöyle anlatayım:

Rhoda (Brit Marling), MIT'ye kabul edilen zeki bir yeni yetme, gencecik kız.. Yeni işini kutladıkları partiden ayrılıp bindiği arabasında, yola bakmak yerine gökyüzündeki yıldızlara bakarak kullandığı arabasıyla karşı şeritte ışıkta duran John ve ailesinin arabasına çarpıyor. Şiddetli çarpışma sonucu oğlu ve hamile eşi hayatını kaybeden John (William Mapother), Rhoda'nın hapiste olduğu dönem boyunca bunalımda yaşıyor.


Hapisten çıktıktan sonra Rhoda, zekasını kullanabilecek işler yapabilecekken kas gücüne dayalı temizlik işleri yapmaya karar veriyor. Sonra John'u buluyor, özür dilemek amacıyla gittiği evinde, lafı bir türlü getiremediği için temizlikçi olarak iş alıyor.. John'dan özür dilemenin başka yollarını bulan Rhoda, hayali olan diğer dünyaya seyahat için katıldığı yarışmadan bilet kazanıyor..


Filmin fantastik öğesi de bu. Gökyüzüne baktığımızda Ayın yanında bir tane daha Dünya görüyoruz, Dünya 2.. Yani normal olarak orda, uydu gibi, Dünyayla beraber takılan bir yıldız.. Aya falan ayak basılmamış bir zamanda geçiyor hikaye.. Uzaya çıkılmış sadece, bir de Dünya 2'ye gitme durumu var işte.. Kim gitmek ister diye yarışma var.. Bu arada yapılan çalışmalarda Dünya 2'de de hayat olduğu, hatta burdaki hayatların tezahürü olduğu düşünülüyor.


Böyle ilginç bir hikaye işte.. Ama fantastik tarafı daha dikkatli kurgulanmalıydı bence.. Yani Dünya 2'ye bir takım bilimadamından önce veya beraberinde sivil vatandaş götürme fikri saçma.. Önce bi iyice gidilip incelenecek, sonra haydi isteyen gelebilir denecek.. Yani sırf 'orda da buranın aynısı' olabilir mi acaba dedirtmek için inceleme kısmını flu bırakmışlar.. Ama yine de gideri var yani..

Mike Cahill'in I Origins (2014)'i daha güzeldi bak, ondan sonra bunu izlemeye karar vermiştim zaten, bakalım öncesinde ne yapmış diye.. Yani gelişme var hikaye kurgularında.. Sonraki filmleri beklenebilir bu zincir düşünüldüğünde..

20.09.15
Oku..

22. Altın Koza Ödülleri


Bu sene iyice içinde bulunduğumuz saçma siyasi strateji kaynaklı olumsuz yaşam koşulları, festival havasında geçmesi gereken ödül törenini baltalamış ve tören kısımları iptal edilmişti.. Sadece meraklıları gelsin madem, gösterimler yapılsın, jüri izlesin, oylasın dediler..

Jüri, Ümit Ünal başkanlığında Adana'da toplandı, on isimden falan oluşuyordu herhalde.. Bi basın toplantısı düzenlediler, sakin sakin biz bu filmleri seçtik dediler, dağıldılar.. Umuyoruz sonraki törenler olması gereken gibi olur..


En İyi Film – Abluka (Yönetmen: Emin Alper)
En İyi Yönetmen –  Tolga Karaçelik (Sarmaşık)
En İyi Senaryo – Senem Tüzen (Ana Yurdu)

En İyi Kadın Oyuncu – Nihal Koldaş (Ana Yurdu)
En İyi Erkek Oyuncu – Nadir Sarıbacak (Sarmaşık)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu – Hülya Böceklioğlu (Yarım)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu – Özgür Emre Yıldırım (Eksik)
Umut Veren Genç Kadın Oyuncu – Ece Yüksel (Nefesim Kesilene Kadar)
Umut Veren Genç Erkek Oyuncu – Berkay Ateş (Abluka)

En İyi Görüntü Yönetmeni – Vedat Özdemir (Ana Yurdu) ve Türksoy Gölebeyi (Kar Korsanları)
En İyi Sanat Yönetmeni – İsmail Durmaz (Abluka)
En İyi Kurgu – Osman Bayraktaroğlu (Abluka)
En İyi Müzik – Demircan Demir (Kasap Havası)

Jüri Özel Mansiyon Ödülü – Ece Atay (Yarım)
SİYAD En İyi Film Ödülü – Ana Yurdu (Yönetmen: Senem Tüzen)
Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü – Senem Tüzen (Ana Yurdu)
Yılmaz Güney Ödülü – Kar Korsanları (Yönetmen: Faruk Hacıhafızoğlu )
Adana İzleyici Ödülü – Abluka (Yönetmen: Emin Alper)

Bu listeden gaza gelerek Ana Yurdu (2015) ve Abluka (2015)'yı hemen izlemek gerektiğini anladım.. Abluka (2015)'nın yönetmeni Emin Alper'in önceki filmi Tepenin Ardı (2012) da çok ödüllü, etkileyici bir filmdi..

Film-Yön nedir diye soran olursa, ben sordum, Film Yönetmenleri Derneği imiş..

20.09.15
Oku..

Romandan Sinemaya

Konuk Yazar // Alper Kaya


Türk sinemasında, edebi eserlerden uyarlanan filmlerin sayısı sizi şaşırtabilir! Tüm edebiyat uyarlamalarını derlemeye çalıştım. Bakalım siz kaçını izlemişsiniz?

1. Yayla Kartalı (1945): Faruk Nafiz Çamlıbel'in aynı adlı romanından 1945 yılında beyazperdeye taşınan filmin senaryosunda Necdet Mahfi Ayral'ın, yönetmenliğinde ise Muhsin Ertuğrul'un imzası var...
2. Bir Dağ Masalı (1947): Turgut Demirağ'ın yönetmenliğini üstlendiği film, Reşat Nuri Güntekin'in romanından uyarlandı. Öte yandan Bir Dağ Masalı, Vahi Öz'ün oynadığı ilk filmidir.
3. Vurun Kahpeye (1949): Ömer Lütfi Akad'ın filmi, iftira sonrası linç edilen Aliye Öğretmenin hikayesini konu edinmektedir. Film, Halide Edip Adıvar'ın 1923 yılı sonlarında Akşam gazetesinde tefrika edilen ve 1926'da ilk defa kitap olarak yayınlanan eserinden uyarlanmıştır.


4. Çete (1950): Refik Halit Karay'ın Çete adlı romanından uyarlanarak Çetin Karamanbey'in senaryosunu yazıp yönettiği film..
5. Allah'a Ismarladık (1951): Sami Ayanoğlu'ın yazıp yönettiği, Esat Mahmut Karakurt'un romanından uyarlanan Türk filmi.
6. Drakula İstanbul'da (1953): Mehmet Muhtar'ın yönetmenliğini üstlendiği korku filmi; Ali Rıza Seyfi'nin Bram Stoker'ın romanından uyarladığı Kazıklı Voyvoda adlı romandan uyarlanmıştır.
7. Hıçkrık (1953): 12 sene tekrar çekilecek bir sinema filmi Atıf Yılmaz yönetmiştir.. Kerime Nadir’in aynı adlı romanından..
8. Cingöz Recai (1954): Beyaz Cehennem adıyla da anılan, Cingöz Recai serisinin ilk sinema uyarlaması...
9. Yolpalas Cinayeti (1955): Halide Edip Adıvar'ın aynı isimli romanından uyarlanan filmde senaryo ve yönetmenlik Metin Erksan'a aittir.
10. Yaprak Dökümü (1957): Reşat Nuri Güntekin'in aynı isimli eseri de beyazperdeye yansıyan filmlerden..


11. Suçlu (1960): Orhan Kemal'in 1957 yılında yayınlanan romanından, Atıf Yılmaz yönetmenliğinde sinemaya uyarlanan film...
12. Avare Mustafa (1961): Orhan Kemal’in 58’de yazdığı Devlet Kuşu adlı romanının ilk çevrimi olarak bilinen film, Yeşilçam'ın iki versiyonlu filmlerinden de biridir.. Yönetmen Memduh Ün..
13. Yılanların Öcü (1962): Fakir Baykurt'un romanı Yılanların Öcü de iki kez filme uyarlanan ender Türk yapıtlarından...
14. Üç Tekerlekli Bisiklet (1962): Orhan Kemal'in romanından uyarlanan filmin başrollerinde Ayhan Işık ve Sezer Sezin oynuyor...
15. Ayşecik: Fakir Prenses (1963): Mark Twain'in hikayesinden uyarlanan film, adından da belli olduğu üzere Ayşecik serisinin filmlerinden birisidir.
16. Atçalı Kel Mehmet (1964): Murat Sertoğlu'nun Atçalı Kel Mehmet Efe romanından uyarlanmış olan film, Asaf Tengiz yönetmenliğinde çekilmiştir.
17. Dudaktan Kalbe (1965): Sinemacılarımızın çok sevdiği yazarlarımızdan Reşat Nuri Güntekin'in bir uyarlaması daha! O dönemin en sükseli kadrolarından birisini izliyoruz filmde...
18. Hıçkırık (1965): Kerime Nadir'in 1936 tarihli Hıçkırık romanından yapılan ikinci uyarlamadır.
19. Çalıkuşu (1966): Senaryosunu, Reşat Nuri Güntekin'in 1922'de yayımladığı aynı adlı romanından Osman F. Seden'in uyarlayıp yazdığı bu siyah beyaz filmin yapımcılığını ve yönetmenliğini de yine Osman Seden yapmıştır.
20. Hırçın Kadın (1967): Ayhan Günver'in Satranç Oyunu isimli romanından, nedendir bilinmez ismi bu şekil değiştirilerek uyarlanan filmdir.
21. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1967): Peyami Safa'nın aynı adlı eserinden uyarlanan, yönetmenliğini Nejat Saydam'ın yaptığı, başrollerini Hülya Koçyiğit ve Kartal Tibet'in paylaştığı 1967 yılı yapımı Türk filmi.
22. Yayla Kartalı (1968): İkinci kez uyarlanan Faruk Nafiz Çamlıbel'in aynı adlı romanını bu sefer Ülkü Erakalın yönetiyor..
23. Sabahsız Geceler (1968): Peyami Safa'nın aynı isimli eserinden beyaz perdeye uyarlanan filmde Kartal Tibet ve Sema Özcan başrolleri paylaşıyordu...
24. Aç Kurtlar (1969): Filmin başrolünde oynayan Yılmaz Güney aynı zamanda yönetmenliği, yapımcılığı ve senaristliği de üstlenmiştir. Film, Haydar Turan'ın romanından sinemaya uyarlanmıştır.
25. Cingöz Recai (1969): Türk polisiyesinin ilk serilerinden birisi olarak kabul edilen Peyami Safa'nın ‘Server Bedi’ mahlasıyla yazdığı Cingöz Recai serisinden ikinci uyarlanan filmdir.


26. Ankara Ekspresi (1970): Esat Mahmut Karakurt'un aynı adlı romanından uyarlanan, Muzaffer Arslan'ın yönettiği ve Ediz Hun ile Filiz Akın'ın başrollerinde oynadığı film. 1971 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Film" dahil beş Altın Portakal ödülü kazandı. Altın Portakal En İyi Film Ödülünü kazanan ilk renkli filmdir.
27. Seven Ne Yapmaz (1970): Türk televizyonlarında en çok gösterilen filmlerden birisi olan film, Kerime Nadir'in aynı isimli romanından uyarlanmıştı...
28. Son Hıçkırık (1971): Dönemin en iyi oyuncu kadrolarından birisinin gözlenebildiği film, Kerime Nadir'in 1955 yılında yayımlanan aynı isimli eserinden uyarlanmıştı...
29. Ağlayan Melek (1971): Senaryo ve yönetmenliğini Safa Önal'ın üstlendiği film, Sait Faik Abasıyanık'ın Medarı Maişet Motoru adlı eserinden uyarlamadır.
30. Hababam Sınıfı (1974): Rıfat Ilgaz'ın, eğitim sistemini hicvederek kaleme aldığı unutulmaz eserini biraz da ölümsüz kılan; yıllardır izlemekten hiç bıkmadığımız film serisi olsa gerek... 1974 yılında ilk jenerasyon ile beyazperdede boy gösteren Hababam Sınıfı seri olarak da 6 filmden oluşmaktadır.
31. Bedrana (1974): Bekir Yıldız'ın romanından uyarlanmış olan; Güneydoğu Anadolu'daki toprak ve insan ilişkilerini konu alan sinema filmidir.
32. Sokaklardan Bir Kız (1974): Orhan Kemal'in aynı isimli romanından, 1974 yılında sinemaya uyarlandı.
33. Ağrı Dağı Efsanesi (1975): Yaşar Kemal'in aynı isimli romanının; Hakan Balamir ve Fatma Girik'in başrollerinde oynadığı uyarlamasıdır.
34. Süt Kardeşler (1976): Televizyonlarda en çok gösterilen Türk filmlerinden birisi olan film, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Gulyabani eserinden uyarlanmıştır...


35. Zübük (1980): Aziz Nesin'in unutulmaz romanından uyarlanan; yönetmenliğini Kartal Tibet'in, senaristliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı 1980 yapımı film.
36. Gol Kralı (1980): Başrollerinde Kemal Sunal ve Suna Yıldızoğlu oynadığı film; Aziz Nesin'in aynı isimli romanının uyarlamasıdır.
37. Devlet Kuşu (1980): Orhan Kemal’in romanından yine Memduh Ün tarafından bu sefer yeni bir adla çekilen filmde başrolde de yine Kemal Sunal oynamıştır.
38. Yılanı Öldürseler (1981): Yaşar Kemal'in eseri Yılanı Öldürseler 1981 yılında filmleştirildi. Türkan Şoray'ın hem senaryosunu yazdığı, hem yönetmenliğini yaptığı hem de başrolünde oynadığı bir şekilde! not: Türkan Şoray senaryoyu tek başına yazmadı. Işıl Özgentürk ve Arif Keskiner ile birlikte kurdukları ekiple yazdı.
39. Hakkari'de Bir Mevsim (1982): Ferit Edgü'nün aynı adlı romanından, Ferit Edgü ve Onat Kutlar tarafından senaryolaştırılan filmi Erden Kıral çekmiştir...
40. Son Akın (1982): Yönetmen Yılmaz Atadeniz'in 1982 yılında çektiği film Bekir Büyükarkın'ın romanından uyarlanmıştı.
41. 14 Numara (1985): İrfan Yalçın'ın Genelevde Yas adlı romanından uyarlanan filmin yönetmeni Sinan Çetin'dir. Genelevlerden zaman zaman belgesele yakın görüntüler ve sert sahnelerle dikkat çeken film; vizyona girdiği yıl Altın Portakal'dan En İyi İkinci Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerini topladı...
42. Kuyucaklı Yusuf (1985): Feyzi Tuna'nın yönettiği ve senaryosunu yazdığı film. Sabahattin Ali'nin aynı adlı romanından uyarlanmıştır.
43. Yılanların Öcü (1985): Fakir Baykurt'un romanı Yılanların Öcü de iki kez filme uyarlanan Türk yapıtlarından...
44. Anayurt Oteli (1987): Yusuf Atılgan'ın aynı adlı romanından uyarlanan Ömer Kavur filminin başrollerinde Macit Koper, Şahika Tekand ve Serra Yılmaz oynuyordu.
45. Karılar Koğuşu (1989): Kemal Tahir'in aynı adlı eserinden, Kemal Tahir'i Kadir İnanır'ın oynadığı bir film olarak uyarlanan film 1990 yılında Altın Portakal'a damga vurdu. 'En İyi Film', 'En İyi Yönetmen', 'En İyi Kadın Oyuncu', 'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu' ve 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' ödüllerini topladı.


46. Karartma Geceleri (1990): Rıfat Ilgaz'ın aynı adlı romanından Yusuf Kurçenli tarafından uyarlanan filmin başrolünde Tarık Akan oynamaktadır. Film, 9. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde (1991) en iyi Türk filmi seçildi. Antalya Şenliği'nde 2. film olurken halk jürisi tarafından da 1. seçildi (1992). Ayrıca 1992'de Yunus Nadi en iyi film ödülünü aldı. Venedik Film Festivali'ne de giden Karartma Geceleri, İspanya Saint Sebastian Film Yarışması'nda Jüri en iyi film ödülünü kazandı...
47. Minyeli Abdullah (1990): Perihan Savaş ve Berhan Şimşek'in başrollerinde yer aldığı 1990 yapımı film; Hekimoğlu İsmail'in aynı adlı eserinin uyarlamasıydı.
48. Sarı Mercedes (1992): Çekimleri 1987 yılından 1992 yılına dek süren, yönetmenliği ve senaristiliği Tunç Okan'a ait Türk-Fransız-Alman ortak yapımı olan film, Adalet Ağaoğlu'nun Fikrimin İnce Gülü eserinden uyarlanmıştır.
49. Kurt Kanunu (1992): Kemal Tahir'in 1969 çıkışlı, Atatürk'e İzmir'de yapılması planlanan suikastı anlatan aynı isimli romanı...
50. Aylaklar (1995): Melih Cevdet Anday'ın aynı adlı romanından Altuğ Savaşal tarafından uyarlanan filmdir.
51. Sen de Gitme Triandafilis (1995): Tunç Başaran'ın yönettiği; Fransa, Yunanistan ve Türkiye ortak yapımı olan film de Ayla Kutlu'nun aynı isimli romanından uyarlanmıştı...
52. Ağır Roman (1996): Metin Kaçan'ın aynı isimli romanından, ciddi bir prodüksiyonla sinemaya aktarılan ve çok da beğenilen, beğenildiği kadar da tartışılan uyarlamasıdır.
53. Salkım Hanım'ın Taneleri (1999): Varlık Vergisi ve Aşkale Toplama Kampı'nı anlattığı için çok tartışılan film, Yılmaz Karakoyunlu'nun aynı isimli kitabından uyarlanmıştı...
54. Eylül Fırtınası (1999): Bir çocuğun gözünden 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nin sıradan bir ailenin üzerindeki etkilerinin anlatıldığı Atıf Yılmaz filmi; Habib Bektaş'ın Gölge Kokusu adlı romanının uyarlamasıdır.


55. Abdülhamid Düşerken (2002): Nahid Sırrı Örik'in Sultan Hamid Düşerken adlı kitabından uyarlanmış Ziya Öztan filmidir. 1 milyon doları aşan bütçesiyle Türk sinema tarihinin o zamana kadar en pahalıyla mal olan yapımı unvanını elinde tutan film, Yıldız Sarayı, Maslak Kasrı gibi gerçek mekanların yanı sıra, Marmara Üniversitesi’nin bahçesine inşa edilen, Beyoğlu ve İstiklal Caddesi’nin eski hallerinin yeniden yaratıldığı dev setlerde çekildi.
56. Okul (2003): Vefa ve Kabataş liselerinde çekilen, günümüzde hatırı sayılır yerlerde olan pek çok oyuncunun ilk ciddi tecrübesi sayılan film, Doğu Yücel'in Hayalet Kitap isimli eserinden uyarlanmıştı...
57. Mutluluk (2007): Zülfü Livaneli'nin aynı isimli eserinden, Abdullah Oğuz imzasıyla beyaz perdeye taşınan film 2007 Altın Portakal Film Festivali'nin en gözde filmlerinden birisi olmuştu...
58. Sis ve Gece (2007): Ahmet Ümit'in aynı isimli çoksatar romanından uyarlanan, başrollerinde Uğur Polat ve Selma Ergeç'in oynadığı filmdir.
59. Güz Sancısı (2008): 6-7 Eylül Olayları'nı konu almış ve yoğun tartışmalara neden olmuştu. Yılmaz Karakoyunlu'nun aynı isimli eserinden uyarlanan filmin senaryosunun altında ise Etyen Mahçupyan ve Nilgün Öneş'in imzaları vardı.
60. Gölgesizler (2008): Ümit Ünal'ın yönettiği film, Hasan Ali Toptaş'ın aynı isimli eserinden uyarlanmış bir psikolojik-dram filmidir.
61. Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (2008): Aziz Nesin'in filme alınmakta nispeten geç kalındığını iddia edebileceğimiz eseri...
62. Kıskanmak (2009): 1930'lu yıllarda Zonguldak'ta geçen, Nahid Sırrı Örik'in aynı isimli romanı; Zeki Demirkubuz imzasıyla beyaz perdede boy gösterdi...
63. Kirpi (2009): Sulhi Dölek'in aynı adlı eserinden uyarlanan; Güven Kıraç ve Mazhar Alanson'un başrollerinde oynadığı 2009 yapımı filmdir.


64. Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm (2011): Emrah Serbes'in önce dizi olan, sonra da sinemada kullanılan karakteri Behzat Ç'nin, Son Hafriyat romanındaki macerasının sinemadaki tezahürüdür.
65. Bizim Büyük Çaresizliğimiz (2011): Son dönemin en popüler yazarlarından Barış Bıçakçı'nın aynı isimli romanından uyarlanan sinema filmidir.
66. 72. Koğuş (2011): Orhan Kemal'in aynı isimli eserinden uyarlanmıştı...
67. Yeraltı (2012): Zeki Demirkubuz'un yönettiği, Engin Günaydın'ın ise başrolünde oynadığı film; Dostoyevksi'nin Yeraltından Notlar kitabı temel alınarak yazılmıştı.
68. Karışık Kaset (2014): Uygar Şirin'in aynı adlı romanından uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda Tunç Şahin oturuyor...
69. Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014): Çiğdem Vitrinel'in yönettiği film, esasında aynı isimli bir İlhami Algör romanıydı...
70. Gece (2014): Hasan Özkılıç'ın aynı isimli ödüllü romanından uyarlanan filmin yönetmeni Erden Kıral..
71. Kocan Kadar Konuş (2015): Belki de en hızlı şekilde sinemaya uyarlanan kitaplardan birisidir... Şebnem Burcuoğlu'nun çoksatar romanı, aynı isimle sinemaya uyarlandı...

(Liste ilk kez 27 Ağustos 2015'te Alper Kaya'nın facebook galerisinde yayınlandı.. Şimdi de güncellenmiş ve geliştirilmiş haliyle yazılısinema'da..)

Şuna da bi göz atınız: Romandan Sinemaya 2..

19.09.15
Oku..

Güneşi Gördüm (2009)

Konuk Yazar // Vedat Özdemiroğlu


Filmimiz, helikopter sürüsünün sıcak çatışma yöresine göçüyle başlar...
Ramo ve Mamo, dağlık bölgede yaşayan iki kardeştir. Mamo, köyde evlenecek kız bulamazken, Ramo’nun karısı Havar habire kız doğurmaktadır. Erkek çocuğu bulmak için, çatışma olmayan geceleri Ramo sevişmeye ayırmaktadır. Fakat beşinci kızı olunca delirir. Üstelik aynı köyde Altan ‘Erkekli’ de yaşadığı için iyice sinire keser. Yakınları Ramo’ya “Saçını bu şekil tararsan oğlun olur”, Havar’a da “Hamileyken oğlanlara bak” gibi tavsiyelerde bulunurlar ve böylece bir yıl sonra, Ramo’nun nihayet oğlu olur...

Ramo, oğlunu, doğar doğmaz Kunta Kinte modeli bayıra götürüp havaya kaldırır... Ramo ile Mamo’nun diğer kardeşleri Kado, gündüz vakti kadın programları izleye izleye efemineleşmekte, yengesinden fırsat buldukça çamaşır asarak kadınsı hislerini tatmin etmektedir...
Yöredeki komutan “Ev içinde ev, devlet içinde devlet olmaz” diyerek köylüleri bilinçlendirir. Zaten her iki taraf da onlara “Sizin için dağa çıktık!” demektedir. Oysa köylüler zaten dağda yaşamaktadır...
Böylece göç kaçınılmaz olur, iki aile birleşip İstanbul’a gelirler. Mamo, İstanbul’da çok kız vardır diye kıpır kıpırdır. Şehre girer girmez, İstanbul’daki beş gökdelenden birini görüp çok etkilenirler. Hemşerileri Cuma’nın yardımıyla varoş bölgesinde bir eve yerleşirler...


Balık halinde iş bulan Ramo ile Mamo, martıları gördükçe köylerinin yerel kuşu yabanboranını hatırlayıp içlenirler. Bu arada Kado (Kadri), mahalledeki travesti Cansu (Can) ile aniden bir dostluk kurar...
Göç eden iki aileden biri Norveç’e gitmek için insan kaçakçılarıyla irtibata geçer. Kaçakçılar için sorulan “Peki bu adamlar daha önce bu işi yaptılar mı?” sorusu, “Adamların işi bu!” cevabıyla tatmin edilir...
Kado, Cansu’nun arkadaşıyla tanışır, travestiperverliğinden dolayı Mamo’dan zopa yer ve ev hapsi için odaya kilitlenir...

Altan Erkekli ve ailesi, parolaları ‘Sevkiyat bizim işimiz’ olan kaçakçılar tarafından önce Yunanistan, sonra da Norveç’e götürülürken, doğum yorgunu Havar ameliyat geçirir ve hastanede kalır. Norveç’e giden aileyi karşılayan akrabaları Nedim, esasen emperyalizm, rüzgardan elektrik üretme ve Norveç fiyordları konularında gizli bir uzmandır...
Kado ise, travestilerden ‘Bizim adımız kelebek kızım’ öğretisini alıp cesaretlenerek ruj sürmelere başlar ve “Abilerim gibi değilim, içimdeki erkeği öldürmeliyim, tek erkek çocuk olsam neyse, iki abim var zaten..” diye karar alır...
Anneleri hastanedeyken Serhatları karıştıran küçük kızlar, bir faciaya sebep olurlar ve aileden koparılarak devlet himayesine alınırlar. Aynı anda Norveç’e kabul edilen diğer aileye maaş bağlanır ve biz seyirciler sosyal devlet ile asosyal devlet farkını çok yakından görürüz. Türk filmlerinde yasal bir mecburiyet olan ‘hiç konuşmayan kadın’ tipini bu filmde Norveç’e giden ailenin annesi üstlenmiştir...

Norveç’teki akraba Nedim “Nasıl olsa sosyal devlette yaşıyorum” diye iyice coşmuş, günlerini felsefe yaparak ve beş hececilerden şiirler okuyarak geçirmektedir. Ailenin süpermarkette çalışan oğlu ise Hint-Avrupa dili avantajıyla Norveççeyi hızla sökmektedir...
Kado iyiden iyiye travesti ortamlarına alışmış, barlara dadanmıştır. Ortamdaki bazı travestiler tarafından her nedense ‘Sen de çalış’ baskılarına maruz kalan Kado, evini terk etmiştir...
Sinirli abi Mamo, Kado’nun peşine düşmüştür. Şehirdeki tüm travestilerle görüşerek kardeşini arar, yine Türk Sineması mevzuatında yer alan ‘çirkinsen kötüsün’ yasası işler ve travestilerin en şişkosu, Kado’yu abisine ispiyon eder. Kado bir yandan kaçmakta, bir yandan da Cansu’ya botanik konusunda seminer düzenleyerek, kardelen (berfin) çiçeğini iki dilde anlatmaktadır. Bu çiçek, güneşi gördüğü an, canından olmaktadır ve burası, seyircilerin birbirlerine manidar bakıp ‘Vay be’ demeleri gereken bir andır...


Kado, köşe bucak kaçtığı abilerine, en kaçabileceği zamanda randevu verir ve “Gündoğumunda eski Galata Köprüsü’nde buluşalım, görüntü açısından finale yakışır orası!” der. Böylece güneşi görme fırsatını bulacaktır... (Manidar bak, ‘vay be’ de...)

Bu filmin çekimleri sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir, gerek yok, nasıl olsa filmi izleyen canlıları, yeterince hırpalarız, diye düşünülmüştür...

(Bu yazı ilk 8 Ekim 2009 Uykusuz'unda yayımlanmıştır. VÖ'nün özel izniyle de bloga eklenmiştir..)

17.09.15
Oku..

Çilek (2014)


Düşünce güzel beyler.. Güzel de film aslında ama olmayan bi şeyler var işte.. Ama şöyle bi şey de var Azra Akın aşşşşırı güzel bee.. Oyunculuğu da fena değilmiş bak, nasıl oynamış varoşu.. Tamam çok iyi oynayamamış da, güzel ama..

Hikayemiz şu: Kaan henüz çocukken parkta oynadığı bi gün bi kıza vurulur, annesi Çilek diye seslenir kıza.. Adını da öğrenmiş olduğu kızın artık platonik aşığıdır.. Kocaman olurlar.. Çocukluk arkadaşı Ceren ve kardeşi Ozan vardır bi de.. Ereğli'de geçer olaylar, muhtemelen Karadeniz..


Kaan grafikçi, çizgi romancıdır, yıllar sonra memleketine döner; Çilek şarkıcı olmuş, ufak kulüp şarkıcısı.. Kaan, Çilek'i dinlemeye gider bi gün, ilk defa muhabbet edeceklerdir.. Çilek, sevgilisi ve patronu Hayri'den dayak yedikten sonra Kaan'a sığınır.. Kaçmayı planlarlar.. Ama hiç planlamadıkları şekilde kaçmaları gerekir.. Mesela normal para çekmeye gidip bankayı soyar Kaan, Çilek arabayı durduran polisi vurur falan.. Ayrıca arabada Ceren ve Ozan da vardır.. Polis, jandarma, mafya Hayri, herkes peşindedir bunların..


Ormana saklandıkları sıra Kaan ve diğerleri Çilek'in ne ayak olduğunu çok acı tecrübe ederler.. Kaan yılların hayalinden kolay vazgeçemez ama Çilek öyle böyle değildir yani, pisliğin tekidir..

Filme oyum 6 olur.. Dediğim gibi yanlış bi şeyler var ama tam çözemedim.. Genel olarak güzel film ama..

Azra Akın, Kadir Özdal, Selen Öztürk, Bülent Şakrak, Ahmet Olgun Sünear ve küçük bir rolle İlker Aksum var kadroda.. Çağlayan Neyman'ın yazdığı senaryoyu Emrah Yılmaz yönetmiş.. İlk senaryo, ilk yönetim.. Bu arada Halil Sezai de galiba yapımcısı filmin, emin değilim..

17.09.15
Oku..

Selfless (2015)


Katalan David ve Alex Pastor biraderler yazmış Hindu Tarsem Singh yönetmiş. Tarsem daha önce The Fall (2006) ve Immortals (2011)'ı yönetip popüler olmuş bir adam..


Hikayemiz, çok zengin ve ölmek üzere olan Damian'ın, yeni bi teknolojiyle cillop vücuda konmasını anlatıyor. Deri değiştirme diyolar.. Gizli bi laboratuvarda, aktarım olcak iki bünyeyi yan yana koyuyolar, bi şekiller bi olaylar hop Damian genç bünyede.. Yalnız işlemin yan etkisi olarak ara sıra görülen halüsinasyonlar var, onları da günlük haplarla kontrol altına alıyolar.. Ee, yıllar sonra genç bünyeye kavuşan Damian, sporunu yapıyor, kızlarla takılıyor.. Bi gün hapını almıyor, halüsinasyonlar coşuyor, çok acayip şeyler görüyor.. Gördüğü imajları birleştirip bi adrese gidiyor, bi de ne görsün, yeni bünyesi pek de yeni değil, bambaşka bi dünyası varmış, karısı, kızı varmış.. Ve olaylar gelişir..


Kadrodaki isimler, Ryan Reynolds, Natalie Martinez, Matthew Goode, Ben Kingsley, Michelle Dockery ve küçük rolüyle Mariana Paola Vicente..

Öyle çok bi numarası yok ama idare eder film işte..

17.09.15
Oku..

Hot Girls Wanted (2015)


"Dünya nereye gidiyor?" diyenlerin filmi.. İnternet çağıyla beraber bozulma hızına hız katan ahlak dengelerini anlatan Primetime Emmy ödülüne aday gösterilmiş belgesel..
Önce instagram'da vine'da dikkat çekmek için biraz dekolte, bolca seksapel.. Ne güzel kelimeymiş seksapel, ilk defa kullandım..

E, meşhur olma, takipçi kasma isteği zaten var herkeste.. Fenomenlere bak, hep dekolte, hep çok seksi..

Ülkemizde de epeyi bir izleyicisi olan uluslararası haberleşme panosu olan craiglist'e konan bir ilanla başlıyor mesele.. craiglist şöyle bi yer mesela, 'ev arkadaşı arıyorum' da diyebiliyosun, 'piyanomu satmak istiyorum' da.. Her şey var..
Bu iş için ilan şu: "Miami'ye bedava bilet!!", açıklamasında ise "Ünlü olup çok para kazanmak isteyen seksi kızlar aranıyor.." Bu kadar basit..


Bi günde ortalama 15 başvuru alıyor Riley.. Fotoğraflarını gönderen kızlardan uygun olanlarıyla iletişime geçiyor.. Uygunluk şartı 18-21 yaş arası, "Çünkü daha çılgın oluyorlar ve daha çok para kazanabiliyorlar" diyor.. Porno sektöründe çalışan bu kızlarla anlaşması da %10.. Koşa koşa gelen kızlar var, Riley'nin evi otel gibi kullanılıyor.. Orda kalınıyor, kamp gibi.. Sonra işe gidip akşamları da birbirlerine günlerini, nasıl bi tiple ne yaptıklarını ve aldıkları paraları anlatıyorlar..

Bazıları olayı aşmış, "Nasıl olsa eğlencesine tanımadığım adamlarla seviştiğim oluyo, bunu kamera önünde yaparsam hem ünlü hem zengin olurum.."


Kızlar ve aileleriyle röportajlar da var tabii.. Filme konu edilen beş kız..
Netflix destekli filmi yapan da üç abla.. Jill Bauer ve Ronna Gradus yönetmen, Brittany Huckabee de yazar, daha önce de yine benzer konuda belgesel olan Sexy Baby (2012)'yi yapmışlar beraber..

Bahsi geçen kızlar Rachel Bernard, Brooklyn Daniels, Tressa Silguero, Lucy Tyler falan.. Mesela Lucy şey dedi, "Porno dışında seks yapmak beni korkutuyor.."

İlginç iş olmuş yani, bazen çok dram olabiliyo..

13.09.15
Oku..

Un Barrage Contre le Pacifique (2008)


Fransız hanımefendi Marguerite Duras'ın aynı adlı romanından uyarlanmış film.
Pasifik'e Karşı Bir Bent, Can Yayınları

İzlerken hissetmiştim, -henüz bilmiyorken- roman uyarlaması gibi gelmişti bana. Biraz düşününce karakterlerin absürt derecede gerçekçi gelgit akıllı olmaları bunu düşündürtmüş olabilir bana. Normalde böyle bir karakter yazamazsın ama alt metni çok sağlam eserlerde de karakteri ruhuna kadar görürüz yani.. Bu da romanın daha doğrusu edebiyatın avantajıdır aslında ve görüldü ki sinemaya da çok güzel taşınmış. Kim tarafından, Rithy Panh.


Ha, roman da olsa severek okumazdım hikaye sebebiyle. Ama hal böyle diye karakter yaratımdaki ustalığa da laf söyletecek değiliz.

Bu arada filmin dili Fransızca ama yer yer yerli Kamboçyalıların kendi aralarında bambaşka bir dil kullandıkları da oluyor..


Hikayede, bir beyaz aile var, bi oğlu ve bi kızıyla Kamboçya'da yaşayan La Mere kocasız bir kadındır. Çocuklarının geleceği için didinir durur; buna rağmen çocukları, özellikle oğlu sürekli evden kaçmakla tehdit eder kadını. Tek mal varlıkları kiralık pirinç tarlasıdır ve onu da baraj taşkınında sel alır. Zaten para pul yok, bir de oğluyla uğraşır. Kamboçya'nın yerlisi olan komşularını toplar ve der ki "Devletin yardım mardım edeceği yok, bu taşkınların önüne geçmeliyiz, buraya bi baraj yapalım.."


Bu arada Jo diye genç bi siyah çinli multi-zengin iş adamı, selde zarara uğrayan tarlaları kelepir fiyata cukkalıyor.. Bir yandan da civarın en güzel genç kızı olan, La Mere'nin 16 yaşındaki Suzanne'sine vurulur. La Mere, zengin adamdan yararlanmak için kızını kullanır biraz, "Kızım dans etsene Jo'yla" gibi emirlerle kızı adama yamamaya çalışır. Kız ise o adamı isteyip istemediğine karar verebilecek yaşta bile değildir daha. Cinselliğe olan merakı ve daha çok çevresine duyarlılığıyla büyür Suzanne.


La Mere, hem paraya ihtiyaç duydukları için hem de zengin koca olayı kızının geleceğini garanti altına almak olacağı için yapar bunu; duyduğu vicdan azabı da beraberindedir tabii. Bu duruma anneden daha hevesli yaklaşan abi Joseph kafası yeterince çalışmayan bir zavallıdır. Geri zekalı olduğu için değil, karar verirken ki tutarsızlıkları onu zavallı yapar. Tek derdi bu bataklıktan kaçıp şehre gitmektir.


Kamboçyalı yönetmen, memleketinin dertlerini hep filme almış, nerdeyse bütün işleri Kamboçya üzerine olan Panh, belgesel yapmadığı zamanlar da o topraklarda geçen, o toprağın ya da çamurun acısını işleyen hikayeleri film yapıyor. Kadroda Isabelle Huppert, Gaspard Ulliel, Astrid Berges-Frisbey ve Randal Douc var..
Huppert, daha çok Michael Haneke filmleriyle popüler olmuş tecrübeli bir oyuncu.. Astrid'in ise ilk sinema filmi tecrübesi..

10.09.15
Oku..