Bir kadın varmış, tuttuğunu koparan, kendisinden epey küçük, genç ve yakışıklı sevgilisiyle partilerde boy gösterirmiş. Kadının bir de genç kızı varmış; ne zaman ki kadının kızıyla genç sevgilisi tanışmış, olan olmuş. Kadın mevzuyu öğrenir öğrenmez genç adamı hayatından çıkarmış, tabii kızından da uzak durmasını sağlayarak. Sonra bu olay böylece kapanmış. Ta ki birkaç sene sonra genç adamın arkadaşı Charles Webb bu aşk üçgeni olayının romanını yazana kadar. İsimleri değiştirerek yazdığı için bu 'true story' olay şehir efsanesi olarak kalmış ve bir süre sonra ilk yayınlandığı zamanki heyecanını kaybetmiş. Kadın ve kızı rahat bir nefes almış, ta ki romanın filmi yapılana kadar. Dustin Hoffman'ın baş rolünde olduğu The Graduate (1967) filmiyle hikayenin ünü almış yürümüş ama kimse o karakterlerin gerçekte kime tekabul ettiğini sorgulamamış. Beau Burroughs'nun önce Katharine'le, sonra da kızı Jo'yla olan aşkı, kitap sayfalarından sonra VHS kasetlerle de arşivlenmiş ve tarih olmuş.
Şehirde işinde gücünde olan Sarah, avukat sevgilisi Jeff'le beraber, kardeşi Annie'nin düğünü için yıllar sonra baba ocağına döner. Özlemiştir aslında ailesini ama bir yandan da kendini çok o aileye ait hissetmez. Babasını çok sever mesela ama hiç onun kızı gibi değildir, kız kardeşi bambaşka bir tiptir, annelerini zaten küçük yaşta kaybetmişlerdir. Çocukluğundan beri "Ulan ben evlatlık mıyım acaba" diye düşünmeden edemez. Bir yandan da sevgilisi Jeff'in evlenme teklif etmesi onu biraz sarsmıştır, ne düşüneceğini bilemez. Anneannesiyle dertleşir biraz, akıl alır, "Kızım kafanın karışması çok normal, annen de öyleydi, o da evlenmeden önce birkaç günlüğüne kaçıp gitmişti."
Nereye gitmişti, ne olmuştu derken, "Acaba benim babam bu bildiğim babam değil mi, annem o arada nereye, ne yapmaya gitti!" diye kıllanır. Araştırmaları sonucunda annesinin o birkaç günlük kaçamağında anneannesinin eski sevgilisi Beau Burroughs'nun yanında olduğunu öğrenir. O meşhur kitabın ve filmin kendi annesi ve anneannesinin hikayesi olduğunu da bu arada öğrenir. Beau'yu bulup "Sen benim babam mısın?" diye sormak zorundadır. Hem anneannesini hem annesini ayartan bu yakışıklı, artık kır saçlı ve bir de ultra zengin adam, Sarah'ya neler yapmaz?!
Nereye gitmişti, ne olmuştu derken, "Acaba benim babam bu bildiğim babam değil mi, annem o arada nereye, ne yapmaya gitti!" diye kıllanır. Araştırmaları sonucunda annesinin o birkaç günlük kaçamağında anneannesinin eski sevgilisi Beau Burroughs'nun yanında olduğunu öğrenir. O meşhur kitabın ve filmin kendi annesi ve anneannesinin hikayesi olduğunu da bu arada öğrenir. Beau'yu bulup "Sen benim babam mısın?" diye sormak zorundadır. Hem anneannesini hem annesini ayartan bu yakışıklı, artık kır saçlı ve bir de ultra zengin adam, Sarah'ya neler yapmaz?!
Çok güzel di mi ya, yıllar önce yazılan bir roman ve çekilen filmi için böyle bir arka plan hazırlama fikri çok yaratıcı.. Güzel de iş, tavsiye ederim valla, Netflix'te var hem... Anneler gününde böyle anneli-anneanneli film önermiş olayım. Kadro çok tatlı: ekmek surat Jennifer Aniston baş rolde, Kevin Costner, Mark Ruffalo, Shirley MacLaine, Richard Jenkins ve Mena Suvari diğerleri.. Rob Reiner yönetimindeki filmin senaryosu Ted Griffin'e ait..
10 Mayıs 2020 Anneler Günü Kutlu Olsun