İngiltere'de yaşayan Avustralyalı yazar hanım Stedman'ın, yayımlandığı 2012'de ödüller kazanan ve 2014'te Türkçe'ye çevrilen aynı isimli romanından uyarlanan filmin yönetmeni Derek Cianfrance. Yönetmeni, Blue Valentine (2010) ile tanıyorum, etkili filmdi o da. Son iki filmdir Derek'in Ryan Gosling'le çalışması ve güzel işler çıkarması "Ayrılmaz bunlar gayrı" dedirtse de bu filmde Gosling görmüyoruz. Michael Fassbender, Alicia Vikander ve Rachel Weisz görüyoruz. Çok da güzel görüyoruz valla, büyük oyunculuklar var, o kadar iyi oynuyor ki nefret ediyorsunuz tiplerden, çok gerçek, çok 'Allah başa vermesin'..
1920'lerde geçen hikayede, askerde psikolojisi bozulan ve kendini toplumdan soyutlayan Tom, bir iş ilanı görür. Avustralya açıklarında bir adada deniz feneri görevlisi aranıyormuş. Var olan görevli, karısı öldükten sonra adada tek başına kalınca rahatsızlanmış ve altı aylığına Tom işe başvuruyor. Tam Tom'luk iş olan fenercilikte, tek sorumluluk geceleri feneri açık tutmak, denizcilere yol göstermek. Hasta fenercinin intihar haberiyle iş komple Tom'a kalınca, Avustralya'ya ilk geldiğinde tanıştığı müzmin bekar Isabel atak yapar. Evlenirler ve fenerde beraber yaşarlar. Çocuk diye yanan çift iki kez doğmaya yakın canı kaybeder.
Psikolojilerin iyice bozulduğu bir anda adaya bir tekne vurur ve içinde ölü bir adamla en fazla bir aylık bir bebek vardır. Isabel bunun kader olduğunu söylese de Tom yetkililere haber verme taraftarıdır. Fakat karısının gözünün önünde eriyip bitmesine dayanamaz; ölü adamı gömer, kızı kendi kızları ederler. Kızlarının vaftiz töreni için kasabaya gittiklerinde Tom acı gerçekle yüzleşir. Bir kadın, denizde kaybolan kocasının ve kızının sembolik mezarı başında dua etmektedir. Hayat Tom için hiç kolay değildir artık. Birkaç yıl sonra durumu karısına anlattığında ise ortalık iyice karışır, Isabel "Vermiycem, vermiycem" diye tutturur. Zaten o saatten sonra versen bi dert, vermesen ayrı.
Hadi Tom'u ayrı tut, iki annenin yaşadığı travma, hele dört yaşında çocuğun yaşadığı travma çok büyük olur, oldu da. Ağlamadım ama ağlasam niye ağlıyom demem, o derece. Teknik anlamda büyük ustalık hissettiren film, ödül törenlerinde kesinlikle adı geçmesi gereken bir iş bence ama Golden Globe adayları açıklandı ve yok yani, Oscar'da durum ne olacak bakalım. Vikander bu sene de geçen sene gibi çok başarılıydı. Ex Machina (2015), Danish Girl (2015) ve En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını hatırlayın. Bu arada -en azından şu sıralar- sevgili de olan Alman Fassbender'la İsveç Vikander'in bu ikinci birlikte işleri, ilki The Man From U.N.C.L.E. (2015) idi. Aaa yok yok, dur, o Henry Cavill'dı; Michael'la Alicia'nın ilk işi bu.
Ayrıca Fassbender'ın Assassin's Creed (2016)'i vizyonda, onu kaçırmamak lazım, Macbeth (2015) ekibi komple orada. Bu filmde de resmen Macbeth'le aynı kaderi yaşıyo Tom, karısının gazıyla bok yiyip vicdan kasıyo; çok üzüldüm Tom'a..
251216