VİZONTELE EMİN ŞİMDİ N'APIYOR?


Emin Abi, Anadolu'nun herhangi bir uzak doğu kasabasında yaşayan, mucitliğiyle tanınan ama deli denilen bir tikliydi. 70'lerin sonlarında köye gelen televizyon ve vericisiyle ilk karşılaştığında -Şerefsizim benim aklıma gelmişti!- nidası hala kulaklardan silinmedi. Köyün her türlü acayip işini gören Emin Abi, belediye başkanından berberine kadar herkesin günün birinde işinin düştüğü adam olmuştur. Öyle ki 80'lere gelindiğinde, kütüphanesiz bu köye kütüphane müdürü gönderildiğinde, kütüphane binası yine Emin Abi'nin büyük emeğiyle yapılmıştı. Kütüphane Müdürünün bacakları tutmayan kızı Tuuba'yla arasındaki aşk ise askeri darbeyle son bulmuştu. Asker yönetime el koyunca, Müdür tutuklanmış, karısı ve kızı da Ankara'ya dönmüştü.

Yıllar geçti tabii... Yeni bir darbe muhabbeti olunca aklıma geldi o zamanlar, dedim n'apıyodur acaba Deli Emin Abi?!. Atladım gittim ziyaretine, dinçliği karşısında bir dakikalık saygı duruşundan sonra bir de alkışlamak geldi içimden. O da beni alkışladı, unutmuşum tikini, yapmasana terbiyesiz, ihi, dedi. Üç köpeği var, Sağcı, Solcu, Ortacı koymuş isimlerini. Önce bir taneydi dedi, Solcu varmış ilk. Bulduğu her şeyi paylaşıyordu yanında kim varsa diye anlattı: Buraya ilk geldiğinde bi yerden çorap bulmuştu, parçaladı çorabı getirdi bir parçasını benim önüme koydu. Ne yapılır ki yarım çorapla. Öyle koydum adını... Ama -bazıları- dedi sen nasıl köpeğe böyle isim koyarsın, alındılar, bir tane daha aldım yanına, ona da Sağcı dedim, sırf gönülleri olsun diye... Vay efendim sen siyasetle ilgilenen herkese hakaret ediyorsun başladı. Bu ortacı da ondan. Hala daha laf eden oluyor ama olsun n'apalım..

Siti Ana ve Reis Bey gibi önemli isimler rahmetli olmuş. Üstünden kaç reis geçmiş bu zamana kadar hala Reis Bey diye anılıyor. Bütün diğer işe yaramazlar adam oldu diye anlattı. Kütüphaneyi n'aptınız asıl dedim, tablet yaptım dedi. Kimse bakmıyor ki kitabın yüzüne, ha eskiye göre yine meraklısı çok ama şimdi de teknoloji öne geçti. Ben de internet bağladım, tablet koydum masalara, dedi. Kendi yapmış tabletleri, ne var onu yapmada diye anlattı bi de. Gittik gördüm kendi gözlerimle, cidden deli bu adam, bildiğin tablet yapmış. Kuşunu da çakmış arkasına.

Çok geleni gideni oluyo mu köyün dedim. Yok dedi. Eskiden gelemezlerdi, şimdi gelmek istemiyorlar. Zaten gençler ne yapacak burda, hepsi şehre gidip koşturuyor he vallah. Köylü yaşlı kaldı artık; ya yaşlı ya çocuk. Gençler hep şehirli. Ama ne istesen var artık, senin son gördüğünden beri çok gelişti kasabamız, dedi. Sor mesela, ne istersin, dedi. Hiçbir şey istemem dedim, hiçbir şey olmaması daha güzel dedim. Yürü git lan, alay etme benle dedi. Şehrin keşmekeşini anlattım sonra, hak verdi biraz. İnternette görünce abartı sanıyoruz, demek hakkaten yaşanacak hali kalmadı ha İstanbul'un dedi. Sadece İstanbul değil, Ankara'ya gittim, oralı da trafikten şikayetçi, İzmirli de, Burdurlu da. Burdur'a n'oluyo lan dedi, güldük. Gerçi biz de şikayetçiyiz trafikten dedi, bi tane cadde var yüz tane araba var. Nüfus yok be o kadar.

Vizontele'yle aran nasıl dedim. İzleyecek bi şey yok ki koca televizyonda dedi. Çok arada güzel belgesel denk gelirse işte, bazen de haberler. Onun dışında her şey internetli, dedi. Herkesin elinde bu akıllı telefon. Telefonu cebinden çıkarınca aklına geldi, kasabaya inince ufak ufak devreler aliyim de şundan da yapiyim dedi.

Solcu, Sağcı ve Ortacı koşa koşa geldi peşimizden. Asiye Yenge'nin geldiğini haber verdiler. Ben, Emin Abi'ye 'hayırdır' bakışı atınca, biliyorsun o da yalnızdı yıllardır ben de, göz kulak oluyoruz birbirimize işte dedi. Yaş kaç oldu senin Emin Abi dedim, 69, niye sordun, dedi. Yok bi şey, maşallah, dedim. Ceviz getireyim yersin!..

Aralık16

not: Bu yazı ilk olarak Mağara dergisinin aralık sayısında, yazılısinema köşesinde yayımlanmıştır.
vinyet: Öğünç Ersöz