Set It Up (2018)


Katie Silberman'ın yazdığı senaryoyu Claire Scanlon yönetmiş; Kız Gücü... Başrollerde Zoey Deutch ve Glen Powell var. Zoey, Back to the Future serisinin Lorraine'i güzeller güzeli Lea Thompson'ın iki kızından küçüğü imiş... Tatlılığını annesinden almış, Zoey Deutch; ilk defa izledim, başka filmlerini de hemen ekledim listeme. Katie Silberman, kökü aslında çok eskilere dayanan ama günümüzde plazalarla beraber iyice palazlanan, çalışanların patronlarına köle olması sorununa eğlenceli bir pencereden bakmış. Beraberindeki hüzün hissediliyor ama genel olarak komedi kurgulanmış.

Yazar olmak isteyen Harper, bir spor yazarının ofisinde asistanlık yapıyor; Charlie ise aynı gökdelende birkaç kat aşağıda bir finans şirketinde yönetici asistanı, o da zengin olmak istiyor... İkisi de patronlarının köpeği olmuş çok affedersin: "Kahvemi getir, onun ne işi var burada, bana yarın için 1. sınıf cam kenarı uçak bileti al, yarınki toplantılarımı iptal et!.." İkisi için de özel hayat yok, ikisinin de patronu manyak, ve ikisi de işlerine devam etmek zorundalar... Bir gün yemek siparişi münasebetiyle lobide tesadüf ediyorlar, önce atışıyorlar, sonra arkadaş oluyorlar. İkisi de patronlarının canavarlığını iş kolikliğe bağlıyor ve bir sevgilileri olsa biz de rahat ederiz sonucuna varıyorlar. Ve görev belli oluyor: iki patronu sevgili yapıp asistanlar olarak kafa dinleyecekler.


Netflix yapımı filmin imdb.com puanı 6,5 olarak belirlenmiş. Teknik açıdan özellikli olmayan bu filme ben 6 verdim, izlerken eğlendim. Standart bir romantik komedi işte... Harper, Charlie'nin patronu kendi patronunu rahat tavlasın diye Charlie'ye akıl veriyor: "Bir kadına iki şekilde iltifat edebilirsin. Kendi hakkında düşünüp teyit edilmesini istediği ve kimsenin fark etmediğini sandığı yönleri. İkincisi daha garantilidir." Sonuçta kadın senarist! Ben hemen not ettim, belki siz de istersiniz...

Harper'ın patronu rolünde güzelim Lucy Liu var; Charlie'nin patronunu Taye Diggs ve Charlie'nin model sevgilisini de Joan Smalls oynuyor. Filmin Türkçe adı Patronlara Tuzak; çok cezbedici başlık, bu sayede izledim...

29.09.18
Oku..

Deadpool 2 (2018)


En basitinden şunu söyleyebiliriz film için, keşke bir sürü devam filmi olsa... Basitliğinin farkında, sadece eğlendirmeyi amaçlayan bir film; iki filmler. Mesela, standart bir 'güzel film' seçelim, Inception (2010)... Film bittiğinde her dakikasına hayranlık duyuyorsun, efsane film falan diye düşünüyorsun ama benzeri bir hikaye daha izlemenize gerek yok, Inception 2 çekilse mesela, hani yapmazlar tabii de, ne gerek var dedirtir, anladın?.. Deadpool filmlerinin tarzı itibarıyla 10 film falan çekilmesi bizleri çok mutlu eder. Eskinin 8 filmlik Police Academy, 6 filmlik Hababam Sınıfı, 3 filmlik Iron Man'i gibi... Ah ah ne günlerdi...


İlk filmdeki senarist kadro Rhett Reese ve Paul Wernick ikilisine bu filmde başrolümüz Ryan Reynolds da dahil olmuş... İlk film Deadpool (2016)'un yönetmeni Tim Miller ise güzelim koltuğunu dublör kökenli David Leitch'e kaptırmış. bkz. Atomic Blonde (2017). Ama açıkçası ben yönetmen değişikliğini hiç sezmedim film boyunca, normalde hemen anlarım. Serinin iki filminin de bütçe gereği taze yönetmenlere emanet edilmiş olması yeni yetenekler keşfedilmesini sağladı, iki film de çok başarılı!..

Deadpool takma isimli Wade Wilson, ilk filmden bildiğimiz gibi X-Men ekibinin üyesi olmaya davet edilmişti ama yaramaz bir çocuk kafasına sahip olan çirkin kralımız bir kuruma bağlı olmak istemeyen, tıpkı Logan gibi bağımsız takılan süper kahramanlardan olmalıydı, neyi eksikti... Wade'in tek bağlılığı, henüz çok yakışıklı olduğu zamanlardan beri seviştikleri Vanessa'yaydı. Gelin görün ki bu filmin ilk dakikasında Vanessa kalleş bir maganda kurşununa hedef olur. Wade birkaç nanosaniyelik yas döneminin ardından magandanın peşinde düşer ama onu kovalarken başka bir kötü adam ortaya çıkar, sonra süper güçleri olan başka bir şişko çocuk okulu ayağa kaldırır falan... Bir takım olaylar gelişir ve Deadpool, kendi ekibini kurmaya karar verir, X-Force; fakat bunun için fazla şapşiktir!..


Ryan Reynolds'a büyük oranda Josh Brolin eşlik ederken; Eddie Marsan, Morena Baccarin, Zazie Beetz ve Brianna Hildebrand kadrodaki diğer tatlı isimler... Deadpool'un Josh Brolin'in oynadığı karakter Cable'a bir ara Thanos demesi hemen aklıma daha önceki bir tespitimi getirdi. Marvel Evreni denen bu çizgi dünyanın sinema uyarlamalarında aynı oyuncuya birden fazla karakter emanet edilmesi dikkatimi çekiyor. Mesela Chris Evans, önceden Fantastic Four'da Storm'du sonra Avengers'ta Capatain America da oldu; Ryan Reynolds, önceden Blade'te Hannibal King'ti sonra X-Men'de Deadpool oldu; şimdi de önceden Avengers'taki Thanos olan Josh Brolin'i X-Men'de Cable olarak izledik... Aynı evren içinde farklı gezegenler belki ama neden yani... Bu bir dipnottu!..


Benim seçtiğim bir film olmasına rağmen biz çok beğendik filmi, hatta Sevcan dedi ki "Bunun gibi izleyebileceğimizi başka ne filmler var?" Bu ne demek biliyor musunuz, hala ortak zevklerimiz var, hala beraber film izleyebiliyoruz... Yani memleket bu haldeyken bile demek istiyorum... Bu iyi bi şey!.. Ayrıca filmde iki saniye görünen görünmez adam rolüyle Brad Pitt'i de tespit eden yine genni, ne göz var maşallah.. Sevgiler...

23.09.18
Oku..