Wild Man Blues (1997)


Sevdim lan baya, epey güzel belgesel olmuş. Barbara Kopple diye belgeselci bi abla çekmiş. Nasıl çekmiş acaba. Çünkü, baya telefon kamerasıyla, gayet amatör çekilmiş bi iş hissi veriyo.. Çünkü öyle saçma sahneler var ki, koca kamerayla, ekiple o sahneyi çekmezsin yani, samimiyet tabii bi yerde.. Tamam, o dönem telefonların kamerası olmadığını düşünürsek, el kamerasıyla falan çekilmiş olabilir. Benim, Şirin'in albüm teaser'larını çekmem gibi.. Filmin adı da şu şarkıdan geliyor sanıyorum..

Woody Allen, sinemacı kimliğinin yanında, bir de müzisyen, caz klarnet çalıyo.. Filmden öğrendiğim kadarıyla New Orleans Cazı diyo yaptıkları müziğe.. Normalde grubuyla beraber, kendi mahallesinde, ufak bi barda sahne alıyolar; yanlış hatırlamıyosam her pazartesi.. Yalnız kimse, onun Woody olduğu için, filmlerini bildikleri için geldiklerini inkar etmiyor.. Yani öyle çok da müzik için gelmiyolar, sırf Woody'yi görmeye geliyolar. Şöyle ekliyo o da: "Ama sonra alışıyolar ortama, pek de özel olmadığımı anlıyolar ve müziği dinlemeye ve eğlenmeye başlıyolar"


Sonra gruptan bi arkadaşı, Avrupa turnesi organize ediyo.. Altı kişilik bi grup kuruluyo.. Başlıyolar işte, Paris'ten Viyana'ya, ordan buraya falan.. Belgesel de uçakta, Avrupa'ya seyahatle başlıyo.. Karısı Soon-Yi Previn ve kızkardeşi Letty Aronson'u da tanıma fırsatı buluyoruz böylece.. Woody'ye turne boyunca eşlik ediyolar, destek oluyolar. Hele karısı, çok şeker kadınmış, tanıdığıma çok memnun oldum. Sonra tabii, bol bol New Orleans Cazı da dinliyoruz, grubun hazırlanmasını, seyircinin ne hissettiklerini görüyoruz. Aslında herkes Woody Allen için orda.. Kazandıkları para da bi yerlere bağışlanmış galiba hep..


Asıl bomba da sonunda, turne dönüşü anne babasının yanına uğruyolar. Aman tanrım dedim, bunlar nasıl insanlar, bi anda ne hissedeceğimi şaşırdım. Hiç düşünmemiştim, Woody'nin annesini falan.. Evde Oscar'ların durduğu yeri göreceksiniz; üç Oscar var, dördüncüsü Brickman'da galiba.. Kızkardeşi mesela, Annie Hall (1977)'u izlememiş daha.. Çok güzel detayların olduğu bir iş, tabii ki özellikle hayranlık derecesinde Allen izleyicisi olan ben gibilerin ilgisini çekecek milyon anekdot..


Mesela biri.. Hani Woody Allen filmleri Amerika'dan çok Avrupa'da ilgi görüyo ya.. İstatiksel bi gerçek bu, yorum değil.. Onu soruyolar, sence niye diye.. "Ben şöyle düşünüyorum.. Steven Spielberg'e soruyolar, küçükken izlediğim, sevdiğim filmleri yapıyorum diyor.. Sydney Pollack'la konuştuğumda o da aynısını demişti.. E bakıyorum, ben de öyle yapıyorum.. Küçükken yani gençken böyle şeyler izlemeyi seviyordum.. Ve bunlar yabancı filmlerdi.."

110216