Oscar muhabbetleri münasebetiyle oturdum izledim. Güzel senaryo, güzel film, sanata da iyi çalışılmış belli ama yemezler bence. Ama tabii aday olunsun, ekipçe bi Kodak Tiyatrosu ziyaret edilsin, güzel şeyler bunlar.
1940'tı yanılmıyorsam, o tarihlerde geçiyor. Zonguldak'ta şair iki genç. Memurlar aslen, ama gönüller şiirde. Bi hocaları var, o destekliyor bunların heveslerini. Gençler: Muzaffer (Kıvanç Tatlıtuğ) ve Rüştü (Mert Fırat), hocaları Behçet Necatigil (Yılmaz Erdoğan). Kişiler gerçek. Belediye Başkanı'nın liseli kızı Suzan'a (Belçim Bilgin) bu genç şairler göz koyar, güzel kızdır ve ikisi de beğenir, ne var bunda. İkisi de birer şiir yazıp kıza vereceklerdir isimsiz, kız kimin şiirini beğenirse o kazanacaktır iddiayı. İddiaları çok mühim değil, olmayan altınlarını verirler birbirlerine.
Dönemin hastalığı verem, bu iki şairin de başına beladır. Kızın ailesi, veremli oldukları için gençlerden uzak durmalarını ister. Gönül ferman dinlemez. Bu arada Rüştü, hastanede yer bulur bir şekilde, yerleşir, bir kızla tanışır, o da hastadır, adı Mediha'dır (Farah Zeynep Abdullah). Suzan, Muzaffer'e kalır. İyi mi olmuştur, tartışılır; çılgın kız Suzan ille de 'maden ocağı' görmek ister. Bu çılgınlık, Muzaffer'in başına iş veya işler açar.
Kadroda dönemin Belediye Başkanı Zikri Özsoy rolüyle Ahmet Mümtaz Taylan ve Muzaffer'in babası rolüyle de Taner Birsel yer almaktadır.
Böyle bir hikayedir. Oscar aday adayıdır şu sıralar, umarım aday da olur; hatta çok isterim heykelciği de alır. Ama dediğim gibi çok ümitlenmeden takip edelim gelişmeleri. Peki "neden?" dersen, bilmiyorum, bi şeyi eksik ama tam adını koyamıyorum. Güzel de film baya. Bu arada yazanı yöneteni şair Yılmaz Erdoğan'dır.
İlk kez şubat 2013'te gösterilen film, güzel gişe yaptı, bu Oscar muhabbetiyle beraber istenen ölçülerde kısaltılıp Amerika'ya yollanan film bizde de son haliyle tekrar vizyona girdi. 10 milyon bütçeli yapım şu ana kadar 20 milyonun üstünde bir para kazandı. Allah bereket versin.
29 Ekim 2013