Rush (2013)


Yönetmeniyle başlayalım: Ron Howard. Russell Crowe'lu Cinderella Man (2005), A Beautiful Mind (2001) ve Tom Hanks'li Dan Brown uyarlamaları The Da Vinci Code (2006), Angels & Demons (2009)'ın yönetmenliğini yapmış Oklahomalı aktör/yönetmen. Gerçek bir yaşam öyküsü olan senaryo ise İngiliz Peter Morgan tarafından yazılmış. Başrolü paylaşan iki aktör de; Thor olarak tanıyıp bildiğimiz Avustralyalı Chris Hemsworth ve Tarantino'nun Inglourious Basterds (2009)'ında, kafede Fransız sinemacı kızı sıkıştıran Alman asker rolüyle bildiğimiz Katalan aktör Daniel Brühl.

James Hunt (Chris), başarılı olduğu kadar sorumsuz bir Formula 3 pilotu. Kadınlara düşkünlüğüyle biliniyor ve tehlikeyi sevdiği için kimsenin alamadığı riskleri alıp baya yarış kazanıyor.
Amatör bir yarış pilotu olarak başlayan Niki Lauda (Daniel), varlıklı bir ailenin çocuğu ama arabaları bırakıp şirketle ilgelenmesini söyleyen babasına resti çekip borç harç Formula 1 pilotluğuna soyunuyor. Babasının kıllık yapmasının sebebi ise, Hunt'la sürtüşme yaşayıp basında karizmayı çizdirmesi.


Teknik bilgisi sayesinde de Formula 1'e Ferrari takımıyla katılmayı başarıyor Lauda.
Yine Formula 1'de, McLaren'in pilot aradığını duyan Hunt, bastırıyor ve kapıyor anahtarı.
Hunt ve Lauda'nın F1'e taşınan rekabeti, tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Hunt'ın sevişmelerini sadece biz görüyoruz.
Kadrodaki diğer isimler İngiliz Natalie Dormer, Amerikın Olivia Wilde, Romanyın Alexandra Maria Lara, İtalyan Pierfrancesco Favino.
Hunt, bunların hepsiyle sevişmiyo, ilk ikisi sadece. Diğer ikisi sevişmeden oynuyor. Favino, zaten İtalyan pilot.


Baya güzel olan film, rekabetin insana katabileceklerini anlatıyor. 70'lerde geçiyor hikaye, keşke daha önce duysaydık bu rekabeti, okusaydık bir yerlerde. Motorsporları çok ilgilimi çekmedi şimdiye kadar, belki de ilgilenen tiplerin bildiği bir hikayedir bu.
(Gerçi ben de çok boş değilim düşününce, tamam çok takipçisi değilim ama İstanbul Park'ta bir günlüğüne ralli gözetmenliği yapmıştım. Ben diyorum yapmadığım iş kalmadı diye.. Benim kulenin dibinde arıza yapan bir Porsche bile vardı, çeşit çeşit bayrak sallamam gerekmişti. Anı lan hep bunlar.)

Tek fotoğrafım da buymuş o günden.

Hunt, şampiyon olduktan sonra şöhretin tadını çıkarıyor, televizyonda sunuculuğa kadar uzanıyor maceraları. Lauda ise disiplini sayesinde birkaç kere daha dünya şampiyonu oluyor.

Lauda, Hunt hakkında diyor ki: "Sevdiğim az insandan biridir, saygı duyduğum daha az insandan biri, gıpta ettiğim tek insan."

Ölmeden önce izlenecek filmler listenize yazın, zira öldükten sonra film izleyemiyorsunuz diye duydum.

Niki Lauda ve James Hunt'ın orijinalleri

03.10.13