Gımıldak Recep ve Mehmet'i ilk filmlerini yaptıkları günden önce de tanırım. Recep karpuzcuda, Mehmet berberde çıraklık ederdi. Ama akılları fikirleri filmcilikteydi. Sinemanın çöpünden topladıkları film negatiflerini canlandırıp oynatmak için kendi makinalarını yapmış, bizi de toplayıp izletmişlerdi. Sonra, fotoğraftaki nişanlısını gımıldatamadıklarından, Deli Ömer dellenip, kağıttan perdelerini, tahta projeksiyon makinalarını, birleştirdikleri negatiflerini falan parçalamıştı. İyi ki de yapmış. Bak, şimdi o hırsla nerelere geldi hikaye...
İkisi de güç bela okullarını bitirip üniversiteyi kazandıklarında köylü hiç şaşırmadı. Okul zor bitmişti ama bitene kadar bunlar işi üç boyutlu sinema filmi oynatacak makinalar yapmaya kadar getirmiş, kendi teknikleriyle üç boyutlu film çekecek kamera sistemi bile geliştirmişlerdi. Proje aşamasında Recep'in teknik çizimleri çok faydalı oluyordu. Ama üniversite sınavında düşük puan aldıklarından becerileriyle alakasız bölümler okumaya mecbur kalmışlardı. Biri Gıda Mühendisliği diğeri Jeoloji Mühendisliği okumak için İstanbul'a geldiler. Tabii ki çok okumadılar, yani kendi bildiklerini okumaya devam ettiler. Biri dokuz diğeri sekiz buçuk senede mezun olduğunda ortak kurdukları şirket GMLDK Visual Solutions artık piyasadaydı.
Okurken burs yerine kredi verilen ikili, borçlu başladıkları iş hayatında iyice borca girdiler. Çok geçmeden götü toparladılar diye duydum ama sonrasını bilmiyorum yani bilmiyordum. Geçen gün haber okudum onlarla ilgili, Hollywood’a özel ekipman tasarlayan Türkler diye.. Kendi teknoloji ve tasarımları olan kameraları beğendirdikleri Amerikalı film şirketleriyle anlaşma yapmışlar. Teknolojiyi gizli tutmaları da işin asıl numarasıymış, öyle yazıyordu haber: “Özellikle öğretmedik, bizim ekiple çalışmak zorunda bıraktık, işin içinde Türk olmadan yapamayacaklarını hissetsinler istedik.” Ne ara bu kadar akıllı milliyetçi çıktı bizim köyden diye şaşırdım, buldum numaralarını, buluşalım dedim buluştuk.
Artık hepimiz 30'umuza gelen tipler olarak eskileri konuştuk, köyü möyü.. Lafı geldi diye Deli Ömer’i konuştuk, iki sene önce ölmüş. Sık sık gidiyolarmış köye, bütün deneme çekimlerini bizim köyde yapıyoruz, Amerika’ya hep bizim köyü gösterdik diye eğlendiler. Ömer ölmeden nişanlısını göstermişler ona, üç boyutlu yazıcıyla birebir boyutta, hayalet görmüşe dönmüş Deli. Çok korktuk bi şey olacak diye de olmadı dedi Recep, belki de oldu, biraz daha delirdi ama biz anlamadık diye güldü Mehmet. Allah rahmet eylesin dedik hep beraber.
İşlerini konuştuk biraz da, işi büyütüp kamera sistemlerinden yapımcılığa evrileceklermiş. Zaten ekipman desteğinde bulundukları filmler varmış, yapımcı gibi takıldıkları. Çok öğrenci filmine, heves işine yardım etmişler. Türk Sinemasının gelişime katkı sağlamak isteriz tabii ki diye demeç verdi Recep, güzel piç. İyice yakışıklı olmuş, Nihal’i unutmuş. Nihal’in kardeşi arada sosyal medyadan yürüyo ama yüz vermiyor bizimki diye anlattı Mehmet.
Sinema salonu açın bari, milletin en büyük derdi şu an bu dedim. Biliyoruz da o işi yapamayız gibi hissediyorum dedi Recep. Mehmet küçükken bütün hayallerinin o olduğunu hatırlattı, sadece film oynatmaktı derdimiz dedi. Recep yüzünü ekşitti, çocuktuk işte dedi. Ama ben bundan birkaç hafta sonra Recep’in, kapanmak üzere olan kasabadaki sinemaya gizliden maddi destek çıktığını öğrenicem. Gizli kalsın istiyo, gizli kalacak tabii. Hadi bir gizli bilgi de Mehmet’ten gelsin o zaman: çocukken çıraklık yaptığı berber dükkanı, hiç sevmediği ustası öldükten sonra kapanmış, yerine de bi şey açılmamış. Sırf memlekete her gitmeye orayı harabe görmemek için o dükkanı kiralamış, çalışıyomuş gibi temizliğini yaptırıyormuş. Çalışmayan, tertemiz bir berber dükkanı duruyormuş çarşıda öyle. Kimse de demiyormuş ki, aga bu nedir?!
Ocak 2017
not: Mağara'da yazılısinema köşesinde başlayan Şimdi N'apıyor? yazıları, derginin kısa yayın hayatı sebebiyle tam gelişemeden bitti. Hayır, bitmedi dedim, her ay burada yazmaya karar verdim. Önceki iki yazıyı da buraya ekledim. Şimdi N'apıyor? etiketine tıklarsanız, hepsi orada..
not: Mağara'da yazılısinema köşesinde başlayan Şimdi N'apıyor? yazıları, derginin kısa yayın hayatı sebebiyle tam gelişemeden bitti. Hayır, bitmedi dedim, her ay burada yazmaya karar verdim. Önceki iki yazıyı da buraya ekledim. Şimdi N'apıyor? etiketine tıklarsanız, hepsi orada..