imdb puanı 6.8 olan, -görsel efektleri evlere şenlik- iç güveysinden hallice bir Çağan Irmak filmi.
Başrol Zekeriya’yı Çetin Tekindor canlandırıyor. Çok şaşırdınız değil mi; (Babam ve Oğlum (2005)'un başarısından sonra..) neyse çok da yakışmış.. Sevdiceği Meryem var, onu da Hümeyra oynuyor. (Zaten Çağan Irmak'ın değişmezi bu ikili)
Hiç oluyor mu adam köye gelir gelmez.. Kadını muhallebi yemeğe değil hikaye dinlemeye çağırıyor. Köy de öyle bir köy ki ne ararsan var. Kötü adamımız Adem, gözü sürmeli Yetkin Dikinciler olarak rüyada görülünce korkulan cinsten bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bir de geçimini sağlamak için geçmişte kendini şimdi de kızını pazarlayan mahallenin kötü kadını Esma - o da Şerif Sezer. Bakalım bakalım başka kim var: Ha Ömer, kahvehanecinin oğlu, okumayı yazmayı seven, yaşadığı çevreden nefret eden bir delikanlı. O da Kaya Akkaya (Ne kadar da uyumlu bir isim..) Bir de onun uzaktan uzaktan bakıştığı -bir zamanlar adı çıkmış- fıstıklar fıstığı Emine. Tabii ki bu övgülerim Melis Birkan’a. Ahanda olayları çıkaran Ulak İbrahim, Cemal Hünal. Bir kereliğine de olsa başkasından atraksiyon bekliyoruz.. (Bu filmden hemen sonra Issız Adam (2008) yapılıyor ya..)
Olaya gireyim artık. Şimdi bu Zekeriya bir köye geliyor, giriyor köyün kahvesine. Gözüne hemen kitap karıştıran kahvehanecinin oğlu Ömer’i kestiriyor. Sonra kötü adamımız Adem sürmeleriyle karşımızda. Adem’in artistliği karşısında Zekeriya çıkıyor kahveden. Bir bakıyor, çocuklar.. Topluyor çocukları, anlatmaya başlıyor hikayesini. Diyor ki "Her karakteri gözünüzde canlandırın, bir tek Ulak İbrahim’i canlandırmayın". Bir Ulak var, bir kuyunun yanından geçerken su içiyor, bir haller oluyor adama. Güç bela köye gidiyor, orada yaşlı bir teyze yardımcı oluyor hemen. Burada kesiliyor hikaye. Aileler çocukları çağırıyor çünkü, işlerin aksamasından şikayetçiler. Küçük yerde çocuk demek işçi demek. Ömer-Zekeriya işbirliğiyle gece, çocuklara -ailelerden gizli- bir toplantı organize ediliyor. Hikayeye devam.
Köyün kötü adamı, Ulak'la bi atışıyor.. Sonra o melun kuyudan su içiriyor ona Ulak. Kötü adamımız hayaller görüp kendini asıyor. Ölümüne köy pek bi seviniyor ama sonra adamın yancılarına da bir şeyler oluyor..
Sonra bir çocuğun hayalindeyiz: Adem’in kötürüm oğlu da ayakta olmak üzere, tüm köy meydanda. Bir ses geliyor. Ulağın sesi.. Hikayeyi bilenler anlıyor hemen. Kendi köylerindeki kötülükleri de savuşturacağından hepsi emin. Kötüler kaçışıyor, iyiler meydanda kalıyor. Sonra köye bir hastalık geliyor - daha doğrusu kötülere. İyiler evde, kötüler cüzzamlı halde sokaklarda.. Sahneler zombi istilası gibi, yine görsel efektlerin harikalığından başımız dönüyor. Zombilerden en kötü halde olan da köyün kötüsü, Adem. Bir de karısı adama el sallayıp gitmez mi.. Abooo.. Neyse iyiler, cüzzamlı yakınlarına baka baka uzaklaşıyor bu diyarlardan, gerilerinde ise bitik vaziyette kötüler kalıyor.
İki bey vardı, belden aşağısı tutmayan, yazarla babası, onlar Zekeriya ile oğluymuş. Bu Ulak hikayesi de adamın oğlunun ölümü üzerine içine su serpmek için uydurduğu hikayeymiş. Köy köy gezip anlatıyormuş.
(Bu yazıyı benim isteğim üzerine yazdı İrem. İrem, benim kardeşim. Bana gelen bu yazıya biraz düzelti yapıp paylaşıyorum. Sadece nereye gideceğini görmek istiyorum; birkaç yazı daha istemeyi düşünüyorum abişten. Yazmasını istediğim filmleri belli bir sistematikle seçeceğim, bakalım nasıl bir gelişme olacak..)
270716