Çok da değil ama hiç az sayılmayacak bir merakla bekliyordum bu diziyi. Netflix'te yayınlanacak diye şöyle bir rahatlığım vardı, hafta hafta beklemiycem, oh. Nitekim de öyle oldu, hatta dizinin çıkacağı zamanı unutup, altyazı sitesindeki yeni eklenen listesinde görünce hatırladım, "3 gün önce eklendi" yazıyodu, hah dedim, bebeğim Jessica..
Jessica Jones, bir özel dedektif. Özel dedektif deyince, "Kocam beni hangi şırfıntıyla aldatıyor öğrenmek istiyorum" tarzı müşterileri oluyor tabii ama Jessica için bunlar zaten çocuk oyuncağı, o, arada daha taşaklı işler yapmayı seviyo. Bi de bünye meselesi..
Çocukluğundan beri sahip olduğu bir güç kuvvet durumu söz konusu, taşı sıkınca toz edebiliyor, bin beş yüz kiloyu tek eliyle kaldırıyor ve uçamasa da güzelce zıplayabiliyor. İşini yaparken faydalanıyor bu özelliklerinden. Ama üvey ailenin yanında büyümesi biraz içe kapanık bir kişilik oluşturmuş, alkolle çözüyor dertlerini. Özelliklerini çok gizlemiyor ama tabii bokunu da çıkarmıyor öyle her yerde. Radyocu üvey kız kardeşi var, özelliksiz ama güzellikli. Derisi sağlam bi sevgilisi var, Luke Cage; tanıdık isim di mi? Bu da baya süper kahraman tayfadan, normalde onu da ayrı dizi yapacaklar sanıyodum Marvel 75 Years: From Pulp to Pop (2014) belgeseline dayanarak.. Gerçi hikayelerini öğrenince ayrı dizi olması saçma geldi zaten.
Gençliğinin baharında başka bir süper güçlü Jessica'nın psikolojisini iyice bozmuş. Bu kötü adam Kilgrave, zihin kontrolü yapabiliyor, sana eğil dediğinde eğiliyorsun, kafana bi kurşun sık dediğinde sıkıyorsun. Eskiden Jessica'yı köpeği yapıp güçlerini kullanarak terör estirmiş ama nasıl olduysa Jessica (Krysten Ritter) bağışıklık kazanıp kendini kurtarmış ondan. Şimdi Kilgrave (David Tennant) daha da güçlenerek Jessica'nın peşine düşüyor ve onu tekrar kontrol etmeye çalışıyor. Bu arada tabii diğer insanları kurtarmak Jessica'ya, kardeşi Trish'e (Rachael Taylor), Luke Cage'e (Mike Colter) falan kalıyor. Jessica'nın avukatı Jeri (Carrie-Anne Moss), güzel sevgilisi Pam (Susie Abromeit) ve mahzun mahkum güzel Hope (Erin Moriarty) kadroyu şenlendiriyor.
13 bölümlük ilk sezon gayet başarılıydı. Öyle dandik bi iş değil yani, Netflix'in dizisi sonuçta, gayet karanlık, ağır ya da şöyle söyliyim -karizmatik- sahneleri var. Marvel mizahı da eksik edilmemiş. Güzeldi yani ya, ben tatmin oldum. Krysten Ritter bi başrol oynasa da izlesem derdim hep, oldu, oynadı bizim zayıf beyaz.. Kadronun güzelliği her şeye yansıyor, saydım, beş tane güzel kadın var olum. Sürpriz isim ise Carrie-Anne Moss, Matrix'in efsanesi Trinity.. Kötü adam İngiliz Tennant ise Harry Potter'daki Barty Jr., hani dilini çıkara çıkara konuşuyodu ya yakalanınca. Temiz kadro.
Muhtemelen dizinin ikinci sezonu yok, süper asker projesinin yan etkileriyle ve daha belli ki daha pek çok macerayla The Defenders uğraşacak. Marvel'in görece silik kahramanlarının Avengers'ı olacak dizi şimdilik yani ilk sezonunda Daredevil'le birleşiyor..
İkinci bir dipnot: çizgi romanda seksi göğüs dekolteleriyle dolaşan Jessica'nın tv uyarlaması gayet memesiz işleniyor. Hayır Ritter'ın memeleri küçük tamam da, bu konuya özellikle çekilen dikkat ilginçtir. Misal, sevişecek pantolonu indirmiş, üstü de çıkaracak oluyo, 'yok ya' bakışı atıp üstlü sevişiyo falan.. Öyle yani..
06.12.15
Diziye ikinci sezon yok demişim, var, gelecek. Luke Cage'i ayrı sanıyodum demişim, zaten ayrı, geldi. The Defenders gelecek demişim, doğru, o da gelecek..
edit - 2-10-2016
13 bölümlük 2. sezonu şimdi bitirdim, vav çektim bitince, hele hele dedim finişi görünce; ilk sezondan daha bile başarılı buldum hikayeyi. Bu sezon Jessica'nın sahip olduğu süper gücün kaynağına odaklanılıyor. Zamanında bir trafik kazasında ailesini kaybedip tek kurtulan ufak kız olarak hastaneye getirildiğinde, Jessica'yı iyileştirmek için uygulanan tedavilerden biri de Dr. Karl Malus'un gizli çalışmasıymış. İnsanın genetik kodlarının iyileştirilmesi çalışmalarını yapmak için her zaman denek bulamayan doktor, bu kaza sonucu yetim kalan Jessica'yı kullanmış ve işe de yaramış, Jessica süper olmuş.
Bu sezon öğreniyoruz ki o trafik kazasında tek kurtulan Jessica değilmiş, annesi de ölmemiş ama 5 yıl komada kalmış ve kendine geldiğinde o da bir sürü deneye denek olmuş tabii.. Yani yıllar sonra ortaya çıkacak Jessica'dan daha güçlü süper anne!.. Tabii ki o kadar da süper değil çünkü Jessica'nın gücünün yan etkisi olan ve bol miktarda viskiyle bastırdığı öfke nöbetleri, annesi kadar güçlü birinde daha da ağır görülüyor. Kadın resmen tehlike saçıyor. Yetmezmiş gibi bir de güzel kız kardeş Trish tutturuyor benim niye gücüm yok, ben de isterim diye..
İlk sezonu için verdiğim 6 puanı bu sezonla beraber 7'ye yükseltiyorum.
edit - 28 Mart 2020
Beğenerek izlediğim ikinciden yaklaşık bir hafta sonra izlediğim üçüncü sezonla beraber en son 7'ye yükselttiği puanını neredeyse tekrar 6'ya düşürtecekti, o kadar ağır ilerliyor ki bir tık daha yavaşlasa Taşra Sineması yani.. Ama bir yandan da cool olmaya devam edebiliyor, saçma şeyler oluyor, mevzular ağırdan alınıyor, hiç gerek yokken birilerine kaçma şansı veriliyor falan ama hikayenin psikolojik ağırlığı var. Yakışıyor da yani..
Bu sezon çok diplomalı bir seri katilin peşindeler. Trish'in ben de kahraman olmak istiyorum isyanları yavaş yavaş cevap buluyor ama kazanılan süper güçlerin kullanımında iyilikle kötülük sınırını kestirmek gibi mevzuları idare edebilmek kolay olmuyor. Bir de hikayeye Radar Adam katılıyor, insanlardaki kötülüğü hissediyor ve başı ağrımaya başlıyor. Resmen romatizmalıların yağmuru hissetmesi bir özellik Marvel etiketiyle ekranlara taşınıyor.
edit - 7 Nisan 2020