Every Thing Will Be Fine (2015)


Amatör gibi film yapmış belgeselleriyle üç kez Oscar'a aday gösterilen 45'li Alman Wim Wenders. Yirmiye yakın uzun metraj sinema filmi de olan yönetmen, son beş senede üç kez belgesel filmleriyle adını duyurdu. Ha, izlemedim ayrı, ama belli ki belgeselde iyisin amca, ne zorluyon, bak leş gibi film oluyo sonra.. Aslında düzgün işlense hikaye fena değilmiş..


Tomas, yeni kitabı için notlar almak üzere, biraz da sevgilisi Sara'dan uzaklaşmak için sakin bir kar kasabasına gider. Günler geçer, pek bir şey yazamaz.. Sara'yla telefon konuşmaları gerer Tomas'ı.. Arabasıyla bembeyaz karlar içinde bir yolda giderken birden kızakla yola fırlayan bi şey görür. Basar frene ama, nası korkar, bi bakar çocuk oturuyo arabanın önünde bi şey olmamış.. Neyse kucaklar korkmuş çocuğu tepenin başındaki evlerine götürür, anne der ki "Öbürü nerde?"


Yanlışlıkla ufak bir çocuğun ölümüne sebep olan Tomas, Sara'dan da ayrılık yaşadığı bir bunalım dönemine girer ama çabuk atlatır. Yeni kitabı çıktığında, ölen ufaklığın annesini ziyarete gider, bir ihtiyacınız var mı diye.. Kate çizerdir, evden çalışır, tek çocuğuna bakar, koca yok zaten.. İlginç bir ilişkileri olur, Kate'in amacı oğluna güzel bir gelecek sağlamaktır ama mesele para değil.. Tomas'ın yayınevinde tanıştığı Ann'le bir ilişkisi olur, Ann'in bir de kızı vardır. İşte iki yıl sonra, üç yıl sonra, beş yıl sonra diyerek Tomas'ın değişen karakteri ve ilişkileriyle yükselen kariyeri anlatılır.. Ama Kate'in durumu parlak değildir falan.. Sara'nın hayatı da nerdeyse istediği gibidir..


Yani aslında düzgün işlense hikaye fena değilmiş, tekrar.. Ama görüntü yönetimi, görüntü kurgusu, oyuncu yönetimi, hatta belki oyuncu seçimi falan baya kötüydü. James Franco'nun öyle çok hayranı gibi bütün filmlerini izlemedim tabii ama ara ara denk geliyoruz işte, bildiğin gittikçe düşüyo performanslar, rol kesiyo gibi oynuyo artık.. Böyle, dur şuraya bi keskin bakış atayım, gözlerimi kısıp omuz düşürerek döneyim halleri.. Kolpacı oluyo yani.. Geçen True Story (2015) filmini izledim, o da rezalet, sinir oldum, yazmadım.. Bunu da yazmazdım da işte Rachel McAdams var, Sara rolünde, az var ama öz var, çok tatlı kadın; maalesef onun bile oyunculuğu kötü duruyo, replikler böyle basit öğrenci filmlerindeki gibi.. Ann rolünde Marie-Josee Croze diye tatlı bi kadın, Kate rolünde de -zamanında tanımadığım için fırça yediğim- Charlotte Gainsbourg var. (Film Hafızası oluşumunun iyice popüler zamanlarıydı, belki beni de yazarları yaparlar diyerek birkaç yazımı göndermiştim, yazılardan birinde Gainsbourg hakkında "tanımadığım bi kadın.." falan yazmışım, "Çok ayıp öyle dememelisin" falan diye mail dönmüşlerdi..) Küçük bir rolle de Peter Stormare, tatlı bi yayınevi sahibini oynuyor.. (Türkiye'deki yayınevi sahipleri gibi değil ama; bizde yayınevi sahibiysen burnun havalarda olacak biraz..) Kadrosuna kanıp izlemeyin bence, filme puanım 3/10..

29.12.15