Listen to Me Marlon (2015)
1924-2004 arasında yaşamış ve o hayatla, hayat da onla çok uğraşmış. Karşınızda, hiç bilinmeyen ve eskiden daha çok bilinen halleriyle Marlon Brando. Benim kalemim değil pek, bana bi Adrien Brody yakınlığında değil yani, kırk kadar filminin dördünü izlemişim, ordan hesabet işte.. Bu sebepten, ben gibiler için güzel bir kültürel kaynak, Marlon'la da tanıştım, Mr. Brando'yla da.. Belgeselci Stevan Riley tarafından hazırlanmış film; yönetmenin daha önce dört belgeseli daha var.
Seneler içinde sık sık kendi sesini kaydedermiş Brando, Self-Hipnosis adını verdiği bir seri kaydı varmış böyle. Self-Hipnosis dediği, oto-telkin yani kendi kendinin psikoloğu olma, kendi kendine konuşup sorunu bulup çözüm üretme durumu.. İyi geliyormuş demek ki böyle yapmak, bak vakti gelince de ne amaçlarla kullanıldı o kayıtlar.. Bana biraz ince elenip sık dokunmuş kayıtlar gibi geldi, yani Cobain: Montage of Heck (2015)'teki kirli çamaşırlar ortada durumu gibi olmamış mesela; o çok acımasızdı.. Bu filmde gerektiği kadar anlatılmış hissettim. Anlaşılır, inandırıcı ve gayet aydınlatıcı olmuş.. Brando, ölmeden önce teknolojiyi güzel kullanarak bize çok tatlı bir de sürpriz hazırlamış..
Babası seyyar satıcı olan Marlon, serserilik yaparak zaman geçirirken, yakışıklı ve enerjik olması vesilesiyle oyunculuğa rahat giriş yapıyor. Her şeyi parayla ölçen babasının on yılda kazanacağı parayı altı ayda eve getirmesine evdekiler inanamıyor. Oyuncu olmasa dolandırıcı olabileceğini itiraf eden Marlon, çok rahat yalan söyleyebildiğini ve insanları kandırmak konusunda usta olduğunu anlatıyor. Bu özelliği, bazen de 'kendini bile kandırma' şeklinde tezahür ediyor. Ve o zaman yeni keşif olan metot oyunculuğuna çok uyuyor. Üçüncü filmi Viva Zapata! (1952) ile popülerliği yakalıyor..
Setteki güzel kızlar, röportaj yapan güzel muhabirler, çıtır hayranlar; Marlon hepsiyle yakından ilgileniyor. Tıpkı siyahi ayaklanmasında rahip King'in yanında olup, Kızılderililerin haksızlığa uğradığı dönem Oscar'ı reddederek insanlık onuruyla ilgilendiği gibi.. Üç evlilik geçiriyor ve beş çocuk sahibi oluyor..
72'de son eşi Tarita'dan ayrılıyor ve o sene The Godfather (1972) vizyona giriyor.. Bu film düşüşe geçen kariyerinde pik oluyor, Oscar'ı buna rağmen reddediyor. Sırf para için Superman (1978)'de oynayıp, "Çok saçma replikler okuyup, 12 günde 14 milyon kazandım.." demeci veriyor.. Ardından kilo almaya başlıyor, Coppola ile yine efsane bir film yapacağı anlaşmayı imzaladığı halde..
Apocalypse Now (1979), sırf Brando için, ışık düzeni değişerek, set saatlerce sarkarak ve yapımcı epey para kaybederek tamamlanmış. Film efsane olup, ödüllere boğulmasına rağmen, Coppola ve Brando'nun hakaretleşmeleri döneminde çok konuşulmuş. Brando buraları yorumsuz geçiyor..
İş hayatı böyleyken aile hayatı sorunsuz olur mu?! Babası gibi bir baba olmayacağını kendine söz verdiği halde, ister istemez kan çekiyor ve bu da itiraflarında yer alıyor. Oğlu, üvey kızkardeşinin sevgilisini vuruyor, hem de Brando'nun evinde.. Birkaç sene sonra kızı intihar ediyor.. Gençliğinden beri Tahiti hayranı olan Brando'nun, imkanı olduğu günden beri Tahiti'de evi var. Onun kaçma noktası, cenneti orası.. Kızı da orada asıyor kendini..
Ben bütün filmi anlattım nerdeyse, izlemenize gerek kalmadı :) Konu başlıkları bunlar en azından, daha fazlası ve detayları için filme bakınız. 7/10 puan verdiğim filmin imdb.com puanı 8,5.. Brando sekiz kere Oscar'a aday gösterilip ikisini kazanıyor, Golden Globe'da ise oranı yükseltip onda beş yapmış.. 2004'te öldüğünde nedense ölüm nedeni saklanmıştı ama galiba zamanla yemekten olduğu duyuldu. 80 yaşında ve şişman bir adamdı..
27.12.15