Happythankyoumoreplease (2010)
Josh Radnor'un ilk yönetmenlik deneyimi.. Radnor, HIMYM Ted oluyor bu arada.. İkinci yönetmenliği Liberal Arts (2013)'ta tatlı filmdi, bu da.. Böyle tatlı filmlerin yönetmeni olmaya devam ederse, üç beş film sonra artık örnek alınan adamlar sınıfına girer. Güzel bir tarzı var çünkü; ancak devamlılık da önemli bu mevzularda.
Kate Mara.. House of Cards'ın güzel gazetecisi olarak izlendi yakın zamanda. Ben ilk olarak bu filmde izledim sandım, sonra bi baktım, diğer filmlerinden de izlediğim varmış.. 127 Hours (2010)'da azıcık, Iron Man 2 (2010)'de azıcık ve Shooter (2007)'da ideal bir süre oynuyor.. Ama aşırı derecede sevimli bi şey bu kız.. Filmdeki adı da Mississippi..
Filmdeki adı demişken; yazıp yönettiği filmin başrolünde de yer alan Josh Radnor'ın filmdeki karakteri de Sam.. Bi tane daha Sam var filmde, Sam 2 diyolar kendi aralarında.. Hemen gelir aklıma.. Bi arkadaşım bi zaman bi tivit atmıştı: "Gerçek hayatta çok denk gelmemize rağmen, filmlerde, dizilerde veya romanlarda hiç aynı isimli karakter olmaması çok saçma.." civarı bi şeydi.. Çok katılıp bastım retiviti ancak hemen geri aldım ve favorilerime eklemekle yetindim ve hemen sonra tiviti silmesini istedim.. Kafam bulandı ve alay konusu oldu.. O an aklımdan geçen, hemen bi hikayeye başlamak ve aynı isimli iki karakter kullanmaktı.. Hırsızlığın böylesi yani.. Üşendim yazmadım ama hep aklımda tuttum bu çakallığı.. Ve işte bu filmde denk gelip, büyünün bozulmasıyla, omuzlarımdaki bu saçma yükten kurtuldum. Vefakat hala daha ince bi eksiklik var bu konuda kanaatindeyim. Bu benim hayatıma bi yansıması oldu filmin.. İsimler dışında pek çok tatlı detayla süslenmiş bir film. Bence kesin izleyin..
Dağınık bir hayatı olan kısa hikaye yazarı kahramanımız bir iş görüşmesine giderken metroda ailesini kaybeden küçük bir çocuğa yardım etmeye çalışırken olaylar gelişiyor. Çocuk evlatlık olduğu aileye zaten gitmek istemezken, kahramanımız Sam de tam ne yapacağını kestiremeyip çocuğu evine getiriyor. Çok iyi anlaşıp ayrılmak istemiyorlar ama teknik olarak bir çocuk alıkoyma mevzusu ortada. Öte yandan yeni tanıştığı güzel şarkıcı-garson kızla bi şeyler yaşamaya çalışıyor. Ve bi yandan da en yakın arkadaşı ve onun en yakın arkadaşı ve bunların da ilişkileri işleniyor.. Üç güzel hikaye bir arada ilerliyor yani..
Teknik dersen, ilk yönetmenliğe göre iyi iş, yazarlığına zaten diyecek yok, oyuncular çok tatlı.. Çocuktan tut Zoe Kazan'a kadar..
Bu arada Zoe'nin yazıp oynadığı Ruby Sparks (2012)'ı iki sene önce 'Yok Böyle Bir Kız' adıyla tiyatroya taşıdılar İstanbul'da, Yunus Günçe başrolde, Gamze Topuz, Pamela Spence falan var kadroda.. Ben daha ne olduğunu bilmezken Pamela ile denk gelmiştim; "Bi oyuna başladık işte, prova yapıyoruz" falan demişti, sonradan öğrendim bu olduğunu.. Merakım da şu, telif melif nasıl yaptılar o işleri.. Bi daha denk gelsem soracam da, denk gelemiyorum..
12.07.2014