Suspiria (2018)
Romalı Dario Argento ustanın Suspiria (1977)'sını yeniden çeken Sicilyalı Luca Guadagnino, birkaç sene önce Call Me by Your Name (2017) ile dikkatleri üzerine çekmişti. Meraklıları sonraki filmini bekliyordu, sonraki filmi korku klasiği Suspiria (2018) oldu, Amazon Studios imzalı. Filmi izlemeden önce bilmiyordum tabii, "Guadagnino bakalım bu sefer ne yapmış, aa Dakota bebeğim de burdaymış?!" diye açtım izledim. Ben kaçtıkça bu korkulu gerilim sineması beni kovalıyor resmen, sevmiyorum dedikçe elim gidiyo, gözüm kalıyor; ama hala sevmiyorum.
Almanya'da savaş sonrası dönemin yaralarının sarılmaya çalışıldığı zamanlarda, Berlin'de geçiyor hikaye. Ünlü bir dans gösterileri merkezine dansçı olarak başvuran Susie, daha ilk mülakatında beğeni toplar, hatta merkezin müdüresi de denk gelir bu mülakata ve bu kızın değerli olduğunu anlar. Susie'nin şansına, hazırlanmakta olan gösterinin baş dansçısı kız ortadan kaybolmuştur ve rol Susie'ye kalıverir. Ama bu ortadan kaybolan kızın kaybolmadan önceki psikiyatristi, bu işte bir iş arar. Bu dans ocağında bir takım işler dönmektedir.
Büyüler, cadılar, çıplak ayinler... İçindeki sese kulak verenler, bedenine söz geçiremeyenler... Seveni var tabii ki ama bana yıllardır sevdiremedi kendini bu tür. Vampir mitine bile bir yere kadar tav oluyorum ama cadılar-büyüler hiç yatmıyor aklıma. Ama şunu söyleyebilirim, sinamatografik açıdan şahane film, Black Swan (2010) kafası... Üstelik Dakota Johnson çok başarılı bir performans sunmuş, ayrıca çok tatlı kız - ama sırf Dakota yüzünden de oturup izlemeyin şimdi, çünkü iki buçuk saat sürüyor.
20 Haziran 2020