Kor (2016), Bulantı (2015)'dan üç dört ay sonra vizyona girdi diye hatırlıyorum, "N'oluyo lan, daha yeni izledik" tepkisi vermiştim, niyeyse izlemek istememiştim o dönem. Hatta sonra posterdeki kızı Bulantı (2015)'nın başarılı yan rolü Hassanisoughi sanıp, "Orada çok beğenildi diye kıza hemen başrol yazmak nedir arkadaş" diye çıkışmıştım. Gel gör ki ne o kadın o kadın, ne film öyle bir film. Ah bu yargıların gözü kör olsun. Zeki Abi özür. Ama abi bi şey itiraf edeyim, "E Üç Maymun (2012) olmuş bu" diye geçirdim içimden bi ara. Öyle bi akla getiriyor yani çok şey değil de.
Ziya Bey'in dikim atölyesi varmış, Cemal de Emine de orada çalışanmış. Cemal'le Emine evlenmiş, Cemal kendi atölyesini açmaya çalışmış, batmış. Bir gün Emine'ye demiş ki ben Romanya'ya gidiyorum, çalışmaya. Aylar geçmiş haber alamamış Emine, kalmış oğlu Mete'yle ortada. Mete hasta tabii ki, kalbi delik çocuğun. Ziya Bey bi gün denk geliyor, öğreniyor durumu, hemen Mert'i aman Mete'yi tedavi ettiriyor. Karşılığında -hadi karşılık demeyelim buna- bir ara da güzel Emine'ye zıplıyor. Emine çok ses etmiyor, abi diyor ama, durma da diyor. Şimdi bu kız, çocuğu tedavi edildi diye bir nevi borç mu ödüyor da durma diyor, yoksa hakikaten istiyor mu da ne diyor? Sonra Cemal çıkıp geliyor, Emine bi şey söylemiyor. Ziya Bey iş teklif ediyor hatta Cemal'e. Anladı anlayacak, kesin hissediyor, düşünceleri altında akıyor hikaye. Finalde bile daha tam çözülemiyor hisler, diyosun ki "Tamam, bariz işte" ama konuşulmuyor, insanın boğazına düğümleniyor.
Bir paralı adam, -sırf borusu ötüyo diye- bir kadına bu şekil yanaşma cesaretini kendinde bulmalı mı?Bir parasız adam, aynı hislerle benzer durumda aynı cesareti gösterseydi kadının tavrı değişir miydi?Asıl sorguladığım şey, mesele borç ödeme meselesi mi, zenginliğin üstünlük sayılması mı burada? Ya da bildiğin aşk, yasak aşk ama aşk yani. Zaten Cemal'den yılmış iyice. Gerçi asabi Cemal'den itiraf da geliyor, "Hakkettim ben," diyor, "ama söyle de bileyim" diyor.
Teknik olarak özellikle sesler bağlamında çok zayıf kaldığını söylemem gerek. Konuşmalar anlaşılmaz durumdayken atölyedeki makine sesleri beyinlere kazınsın istenmiş. Muhakkak başarılı bir film fakat çok da değil. Ziya Vs Cemal için de yatakta birkaç med-cezir sahnesi mevcut. Çok karanlık demezseniz bir sahnede de memeler meydanda.
Zeki Demirkubuz her zamanki gibi kendi yazıp yönetiyor. Başrolde, komedi oyunculuğunda başarısının tescilli olduğunu düşündüğüm, güzel kadın Aslıhan Gürbüz'ü vasat dram oyunculuğuyla izliyoruz. Hatta biraz amatör duruyordu. Onun dışında Caner Cindoruk ve Taner Birsel performansları yıkılıyor tabii. Çağlar Çorumlu ve Dolunay Soysert de kadroyu birer ikişer sahneyle renklendiren üst düzey oyuncular.
Mağara dergisinin üçüncü sayısı için söyleşi yapıyorduk Çağlar Çorumlu'yla, "Sinemada en çok Zeki Abi'yle çalıştım, üç film oldu" dedi. "Kader, Bulantı.. Üçüncü hangisi?" dedim. "Kor işte" dedi. O ara vizyondaydı film ve ben kerizlik edip izlemedim ya filmi, bilgisiz gibi, tırışka gibi kaldım öyle. Neymiş, dersimize iyi çalışıp gidecekmişiz.. İzlemesek bile izlemiş kadar olacakmışız, en azından bi fikrimiz olacakmış.. Hatalarımdan ders çıkarmaya bayılıyorum. Filme puanım da 7/10.
170317