Bugün 8 Mart Kadınlar Günü ve Pazar.. Dizi ya da seri film seçmem gerekiyordu. Ben de hakkımı, gösterildiğinden beri hakkında kötü yorumlar yapılan yeni uyarlamasıyla Charlie's Angels filmlerinden yana kullandım. Kadınlar Günü'nde kadın karakterlerin maceralarına odaklanalım dedim. Gerçi daha isimden patlıyor proje, bir adama ait kızlardan bahsediliyor ama hadi bakalım!..
Charlie's Angels (2000)
Charlie's Angels: Full Throttle (2003)
Charlie's Angels (2019)
Aslında ikinci bin yılın ilk senesinde beyaz perdede gösterilen filmin öncesinde, 70'lerde 5 sezon oynamış bir televiyon dizisi olduğunu bilmiyordum. Kimin aklına geldiyse yıllar sonra bunu film yapmaya karar veriyorlar. Korn gibi esaslı rock gruplarının kliplerini yönetmesiyle piyasaya nam salan McG'ye emanet edilen film için üç melek bulunuyor -ki ne bulmak- sinema tarihine geçiyor bu üçlü: Cameron Diaz - Drew Barrymore - Lucy Liu...
Uzunca bir müzik video klibi gibi duran filmde, abartılı efektler, seksi kızlar, kovalama sahneleri ve bilimum patlama-çatlama kullanılmış. Gizli bir yapılanmanın, bir ajanlık ajansının veya dedektiflik bürosunun yöneticisi Charlie, müşteriden gelen istek üzerine bir plan yapar ve sahadaki eli kolu olan üç güzel meleğe planı uygulamaları için talimatlar verir. Melekler ve diğer herkes Charlie'nin sadece sesini duyar, bir de Charlie ile Meleklerin koordinasyonunu sağlayan Bosley vardır. İlk filmde Bosley'i Bill Murray canlandırırken devam filminde büyük bir sıçış yaşanıp usta kandırılamamış ve başka bir Bosley ayarlanmış. İlk filmde Sam Rockwell ve Kelly Lynch kötü tarafları temsil ediyorken ikinci filmde Demi Moore devreye giriyor. Bu iki filmdeki ortak kötü tip ise Crispin Glover; kendisini izlerken "Hassiktir kimdi bu?!" diyebilirsiniz, hemen ayıktırmam gerekirse Back to the Future (1985)'da geçmişe dönüldüğünde genç George McFly'ı oynuyordu. İkinci filmde konuk oyuncu olarak Pink'i görüyor olmak da heyecanlandırdı beni nedense. Resmen özlemişim. Bir de Shia LaBeouf'un gençliğini izliyor ikinci filmde..
İlki tutunca ikincisi için çok da beklenmemiş ve arka arkaya eğlenceli aksiyonlar izletilmiş seyirciye. Bu film sinemalarda oynuyorken ben daha 11 yaşında olduğum için, bana izletemediler. Gerçi benim sinemada izlediğim ilk film Gone in Sixty Seconds (2000) idi ve bu filmle aynı döneme denk geliyorlar. Yani izlesem izlermişim sinemada da, şans işte, buna değil de ona gitmişiz. Kaçırmışız Cameron Diaz'ın popo, Drew Barrymore'un göğüs dekoltelerini koca perdede izleme şansını!
Sonra 2011'de de abc televisyonu için 8 bölüm bir dizi yapılmış; Annie Ilonzeh, Minka Kelly ve Rachael Taylor oynamış Melekleri ama hiç izlemeye yeltenmedim. Onun için burayı hemencecik geçiyorum..
Ve bu sene.. Bu iki sinema filminin devamı niteliği taşıyan yeni nesil Meleklerin maceralarına bakıyoruz. Hikaye şöyle evrilmiş: Charlie'nin Melekleri Amerika'da çok iyi sürdürmüşler bu ajanlık, özel dedektiflik işini, bir yerden sonra da Avrupa'ya açılmışlar ve Townsend Agency altında ajan kızlar ve Bosley'ler olarak çoğalmışlar. Yani ne üç melek var, ne bir Bosley artık; hepsinden bir sürü.. Ayrıca ilk filmde özellikle vurgulanan "Melek yetiştirlmez, Charlie Meleğini bulur!" söylemi günümüzde patlamış olsa gerek çünkü Bosley'ler Melek yetiştirdikleri bir akademi bile kurmuşlar. Ama temel prensip yine aynı, Charlie sesiyle Bosley'lere görevi iletiyor, Bosley'ler Melekleri örgütleyip aksiyona koşuyorlar.
Elizabeth Banks'in yazıp-yönetip-yapımcılığını üstlendiği filmde aynı zamanda kilit bir rolde oynuyor olması bu hikayeyi gereğinden fazla sahiplendiği anlamına geliyor. Başrolde Kristen Stewart ve Ella Balinska asıl Melekler, Melek adayı bir bilimkadını olarak da Naomi Scott devrede. Banks de Bosley unvanıyla karşımızda.. Üstelik hikayenin bir kısmı da İstanbul'da geçiyor!..
Vizyona girdiği ilk günden beri kötü eleştirilere maruz kalan filme hep mesafeliydim. Kristen Stewart'a rağmen erteleyip durdum ama bugüne kadarmış. Şöyle söyleyebilirim ki, erkek yönetmenin yaptığı ilk iki film, teknolojik üstünlüğü olmasına rağmen kadın yönetmenin elinden çıkan üçüncü filme on basıyor. Tamam yine emeğine sağlık ama olmamış, daha sık böyle işler yapıldıkça alışılacak belki, zaman vermek lazım. İlk iki filme 10 üzerinden 6 verirken, üçüncüye 3/10 vermek zorunda kaldım.
Filmin açılış sahnesinde Kristen Stewart'ın oynadığı Sabina karakteri, zengin bir adamın karşısında oturuyor ve kadın başına istediği her şeyi yapabileceğini, istediği şeyi yaparken bir erkeğe ihtiyacı olmadığını falan anlatıyor uzun uzun. Yaptı mı da en iyisini yapacağından falan bahsediyor, iyice yükseliyor ve aksiyon başlıyor, bir anda birkaç Melek bir sürü Aygırı dakikalar içinde yere seriyor. Bravo!.. İşte bu tarz mesaj verme kaygıları yüzünden hikayesine odaklanmayı unutmuş Elizabeth Banks.. Ben ilk iki filmdeki kadınları kesinlikle daha güçlü bulmuştum, karakter olarak... Ayrıca çok daha seksi ve çok daha eğlencelilerdi.. Charlie's Angels ruhundan kopulmuş yani son filmde..
8 Mart 2020