Alper, iflah olmaz bir çapkınken, insanlara bağlanmayı değil, insanları bağlamayı tercih ettiği bir dönemde tanışmıştı Ada'yla. Fakat Ada ona gerçek aşkı göstermiş, bir süre çıkmışlardı. Sonra Alper dayanamayıp ayrılmıştı Ada'dan. İki gece sonra Alper pişman olmuş, aramış aramış ulaşamamıştı Ada'ya. Beş yıl kadar sonra Atlas Pasajı'nda karşılaşmışlardı. İkisi de birbirini unutamamış ama Ada biriyle evlenip İngiltere'ye yerleşmekten kendini alamamıştı.
O karşılaşmanın üstünden de sekiz sene geçti. Alper hala Ada'yı tam unutabilmiş değil sanıyorum. Geçen gün -tesadüf bu ya- Atlas'ta karşılaştık Alper'le. Şimdi yeni bi mekan açıldı oraya, oturduk, lafladık biraz. Annesi gelmiş iki hafta önce, başka bi düğün, yine gerildik bi dolu diye anlattı. Evde Alper'in özenle sakladığı, Ada'nın tokasını görmüş annesi. Ada'nın olduğunu bilmeden, sana birini bulalım artık, böyle yalnız ömür mü geçer oğlum, vurkaçla nereye kadar diye darlamış. Vurkaç demedi de ona benzer şeyler dedi işte diye anlattı. Çok zor be anne, demiş yine. Haklı oğlum kadın, ne zor, geç artık yerleşik düzene, deyince ben, bi de bana gerildi, konuyu değiştirdi.
Restoranı büyütsem mi diye düşünüyorum bu ara dedi. Yanı boşalmış, orayı da alma fikri varmış. Ama Bebek'te uygun mekan bulursam şube de yapabilirim aslında, dedi. Turist yok oğlum memlekette, zarar etmeyesin, dedim. Sığmışım gibi baktı bana.
Şenol vardı şef garsonu, üçüncü çocuğu olmuş. İyice soğudum heriften, varsa etrafında o ayarda biri aklında bulunsun dedi. Yan masadaki kızların bizi kesmesinden cesaret alıp bardaki afete yazılmaya kalktı bu bi ara. Pek sallamadı kız bunu, baktım kös kös geldi geri masaya. Belki lezbiyenim demiş kız. Dedi ama inanmadım ben pek, yaklaşırken barmeni kestiğini net gördüm yani, dedi. Belki'nin öbür tarafını deniyorum deseydin oğlum, dedim. Güzel laf, kullanırım kesin ben bunu diyerek not aldı telefonuna. Hatırlamadı keriz.
Bu arada Ada'nın kaşar kankisi Sinem vardı ya, bizim apartmana taşındı, ondan bahsettim. Her gece başka bi aksiyon, boş geçtiğini duymuyoruz diyecektim tam, tribe girer diye demedim. Bi gün apartmandan biri şikayet edecek ama dur bakalım. Alper de çok ilgilenmedi zaten, Ada'yı hatırlatan mevzulardan uzak durmak istiyo gibiydi.
Ama biraz içince, ayrıldıkları dönem sahilde görüp Ada'ya benzettiği küçük kızın şimdi genç kız olduğundan bahsetti. Face'ten eklemiş kızı. Biraz konuştuk, hoşlandı benden, diye döküldü. Plaklardan falan bahsetmiş kıza. Hala plakla kız tavlayabilmesine şaşırdım.
Balköpüğü sakallarına derin derin bakarken buldum kendimi. Alper'in sakallarına niye bakıyorum ki diye kafamı çevirince köşede Sinem'i gördüm bi adamla. Tam da zamanında görmüşüm yalnız, istediği kültablası gelmemiş olacak, peçeteye tükürüp, sigarasını tükürükte söndürdü. Olayı hayretle izleyen yanındaki adam kusar gibi oldu, bi iki öğürdü. Bana bi gülme geldi onları görünce, sinirim bozuldu. Alper, lan n'oldu, neye gülüyosun, dedikçe dedi, ben iyice güldüm, anlatamadım. Çok sinir oldu Alper, kalktı gitti. Galiba giderken küfür de etti.
Kasım16
not: Bu yazı ilk olarak Mağara dergisinin kasım sayısında, yazılısinema köşesinde yayımlanmıştır.
vinyet: Öğünç Ersöz
not: Bu yazı ilk olarak Mağara dergisinin kasım sayısında, yazılısinema köşesinde yayımlanmıştır.
vinyet: Öğünç Ersöz