The Royal Tenenbaums (2001)


Owen Wilson'ın kariyeri -bilen bilir- Wes Anderson'la beraber yazdığı Bottle Rocket [1994] kısa filmiyle başlar. Bundan sonra birkaç sefer daha olacağı gibi, birlikte yazmışlar, Owen oynamış, Wes çekmiş. Bi o kısanın uzununu, bi Rushmore (1998)'u, bir de işte bu The Royal Tenenbaums (2001)'u aynı sistemle hayata geçirmişlerdir. Sonrasında Owen, artık oyunculuğa ağırlık vermiş, senaryoları Wes kendi yazmaya başlamış.. Ama her filminde olmazsaolmazıgillerdendir Owen..

Zamanında en iyi senaryo dalında Oscar'a aday gösterilen film, kazanamamış ama olsunmuş.. Adaylığın esirgenmesinin yazık olduğu Yardımcı Kadın Oyuncu Gwyneth Paltrow ve Yönetmen Wes Anderson'ın yarışta olması güzel olurdu. Ama şu an yaptığım, şey edilmiş şeyin davası neticede.. Zaten bütün olayımız o değil mi, bi şeyler yaşasak da sonra dönüp dönüp onu konuşsak.. Muhabbeti iyi denen adamlara dikkat et, hep hafızası kuvvetli tipler, "Geçen şöyle oldu", "Orda şu dendi" diye diye takılıyolar.. Gwyneth Paltrow'un güzelliğine bakar mısın..


Royal Tenenbaum (Gene Hackman), -biri üvey- üç çocuklu (Ben Stiller, Gwyneth Paltrow, Luke Wilson) zengin bir ailenin babasıdır. Tenenbaumların her biri ayrı bi kafadadır. Daha küçük yaşta yeteneklerini ortaya koyan çocuklar, aynı küçük yaşlarında babalarının evden ayrılması travmasını da yaşamışlardır. Çapkın baba, anneyle (Anjelica Huston) konuşup anlaşmış ve boşanıp evi terk etmiş, bir otelde yaşamaya başlamıştır.. Yıllar geçer.. Royal'ın parası suyunu çeker, otelden kovulur, bir bahaneyle eve geri dönmek ister ama artık evde çok sevilen bi karakter değildir; ölmek üzere bir hasta olduğu yalanını uydurur.. Bu arada çocukları da büyümüş, karakterleri keskinleşmiş, aşık olmuş, çocuk yapmış, dert sahibi olmuşlardır.. (Aileden olmayan ama yakın ilişkideki tiplerle kadroda olanlar: Owen Wilson ve Bill Murray)

Karakterlerin, ayrı ayrı, depderin dünyaları olması hikayenin en vurucu noktası oluyor, senaristler Anderson ile Wilson, karakterlerini o kadar güzel kurmuş ki, hepsi ayrı film olur.. Öte yandan, bu bir aile, ne kadar ayrı olabilir dünyaları.. Bi kere, ortaya çıkan karakterler çok eğlenceli, diyaloglar falan; oyunculuklar almış yürümüş, bütün bunlar bir de teknik başarıyla birleşince baya seksi .. tam seksi değil buraya gelmesi gereken kelime, bulamıyorum şimdi; yani yenecek bir şey olsa bu görüntüler, hani ısırarak yemezsin anladın mı, çiğnemezsin, yalaya yalaya böyle, ağzında kaybolmasını beklersin.. Gerçi bu his sadece The Royal Tenenbaums (2001) için değil, nerdeyse bütün Wes Anderson filmleri için geçerli..


Baya önce izlemiştim aslında filmi.. (Üç dört sene önce falan.. Bizim Woody'yle yazıştığım zamanlardı, Woody'nin avukatı da Mr. Tenenbaum idi, unutulacak şey değil..) Geçen hafta arkadaşlarla oturuyorduk, "Ne izleyelim?" dendi, biri "Royal Tenenbaums izleyelim" dedi çat diye, hemen de onaylandı, hiç bu kadar hızlı karar görmemiştim, "İzledim ama izlerim bi daha" dedim.. Nitekim izledik de, iyi ki de izledik, bak bu yazı oldu devamında.. Sekizdir filme puanım..

060416