Direk dalıyorum mevzuya, sırf Scarlett var diye izledim, ben yandım siz yanmayın.. Scarlett'in güzel birkaç karesini bu yazıya ekliyorum zaten, bunlar dışında film boş.. Hayatımdan çalınan bi 100 dakikadır.. Hayır, sonra uyarmadı olmasın yani..
İngiliz yönetmen Jonathan Glazer'ın, Hollandalı Michel Faber'ın 2000 senesinde yayımlanan aynı isimli bilim-kurgu romanından uyarladığı filmin başrolünde Scarlett Johansson var. Ben önce filmi Scarlett yönetmiş sandım, çünkü başka birinin böyle bir projeyle gelebileceğine, Scarlett'in de bu teklifi kabul edeceğine ihtimal veremedim. Ama olmuş işte.. Yine de festivallerde birkaç adaylık almış yalnız..
Güneş tutulmasıyla başlayan film, beyaz bi yerde Scarlett'in bir kadını soyup kıyafetlerini giymesiyle devam ediyor. Ajan majan gibi bi şey tavırlarıyla, kendisine verilen bi görevi yerine getirme durumu. Görev de yalnız olduğuna kanaat getirdiği adamları güzelliğiyle etkileyip ağına düşürmek.. Bi depo gibi, gizemli gibi bi yerde yerin dibine sokuyor milleti.. Sonra bi aynada yansımasından çok etkilenip görev bilincini kaybediyor. Sokağa çıkıp bi adamla tanışıyor, kaynaşıyor.. Olaylar gelişiyor Scarlett kendini kaybediyor..
İşte mevzu ilerliyor, soyunma ve ön sevişme akabinde birleşme olduğu sırada, Scarlett, ilk defa teninin altını kullandığını fark ediyor ve acayip giden bi şeyler olduğunu hissediyor.. Kaçıyor, korkuyor çünkü.. Ormanda denk geldiği yardımsever bir kamyoncuyu görür görmez koşuyor.. Kaçmak için koşuyor.. Kamyoncu da -hiç aklında yokken- o kaçınca kovalıyor tabi.. Derken yakalıyor ve ön boğuşma başlıyor.. Boğuşmada Scarlett yara alıyor ve teninin altından aslı beliriyor..
Ayrıca da değinmek istediğim bi şey var: o deri ne lan?! O kadar kalın deri mi olur, yorgan gibi, Scarlett'e hakaret resmen..
29.06.2014