25 Eylül 69, Galler doğumlu, esmer bir hatun.. abla.. teyze hatta.. Ama işte 40'ına kadar izletti kendini baya, hatta Playing for Keeps (2012) de güzel sahneleri bile var. Meşhur olma evresi de sanıyorum Blue Juice (1995) zamanına denk geliyor..
Michael Douglas ile evli ve iki çocukları var. Douglas, zamanında çok uğraşmış, kadın deli.. İleri derece oyuncu hastalığı mı deniyo tam bilmiyorum, hani sürekli farklı karakterler çalışıyolar ya, Catherine de karakter kalmamış bu yüzden.. Haberler çıktı "Hastaneye yatırdılar" falan diye.. Her gün başkası gibi davranan bi deli.. Çok seksi evet ama böyle de yaşanmaz ki.. Çok kahır çekmiş adam 2000'den beri, Dougles'ı biliyosunuz, Basic Instinct (1992)'teki dedektif..
Fransız yönetmen Broca, çok üstüne vazife gibi tutmuş Binbir Gece Masalları'nı film yapmak istemiş.. Başrole de esmer bir çıtır bulunsun denmiş, böylece Catherine ilk başrolüyle, Şehrazat oynayarak kariyerine başlamış. Les 1001 Nuits (1990)'i bulamadım, haliyle izleyemedim.
Bundan sonra artık İngiliz işleri, Fransız değil.. O ilk film nasıl öyle denk gelmiş bilinmez ama, Fransız başlamış işe.. Ama öyle yan roller falan da değil ha, hep başrol oynuyo.. Bu döneme denk gelen The Young Indiana Jones Chronicles (1993), her bölümde ayrı maceraya koşarken bi bölümünde, o dönem oralarda bulunan Haluk Bilginer'le Catherine'i bir araya getiriyor..
Blue Juice (1995), İngiliz yapımı, aksana boğulmuş, Ewan McGregor'un da kadrosunda yer aldığı, bu ikisini denk getirince kesin izleyeyim deyip indirdiğim ancak altyazısı olmadığı için uzun süre beklettiğim, sonra ben altyazı yazayım dediğim, sörf maceralı sahil kasabası filmi.. Altyazı hiç içime sinmediği için paylaşmadım, bana kadar çevirebildim yani..
Catherine the Great (1996), Catherine diye bi Alman kraliçesinin biyografik filmi, televizyon yapımı aslında..
The Phantom (1996), bildiğimiz Kızıl Maske yani.. Öncesinde, birkaç kere filme alınmış maceralarının yanı sıra 1968'de iki farklı kadroyla iki farklı macerası da Türk filmi yapılmış.. Birinde İsmet Erten, diğerinde İrfan Atasoy oynuyor maskeli kahramanı.
Titanic (1996), meşhur vakanın ilk filmi, televizyon için çekilip iki bölümde yayınlanıyor.. Bu düşük bütçeli filmden hemen sonra James Cameron'ın 11 Oscar'lı filmi Titanic (1997) çekiliyor. Fark ortada.. Bu filmden de kimsenin haberi olmuyor..
Milenyuma kadar 4 yapımda daha yer alıyor: The Mask of Zorro (1998), Entrapment (1999), The Haunting (1999)..
The Mask of Zorro (1998), sanki maskesiz Zorro da olurmuş gibi koyulan bir isim ve çok tutan bi karakter.. Meksikalı bi halk kahramanı.. E esmer bi hatun lazım.. Yalnız, ne acayip tipleri oynamış görüyo musunuz.. Her millette gideri var kadının, helal.. Bi de o sıralar aşırı popüler, hele bi de bu filmle..
Entrapment (1999), bizde 'Kurda Tuzak' diye karşılık bulmuş film, mükemmel bi kafa kullanmalı hırsızlık macerası.. Kurt bi hırsızdan çalmaya çalışan çıtır.. Sean Connery başrolde.. Babamın sevdiği film tarzı, ben bunlarla büyüdüm.. Catherine çok seksiydi..
The Haunting (1999), kadrosunun, ününden yararlanarak para indiren bi gişe filmi, korku filmi.. Tırt film ama Liam Neeson, Owen Wilson falan var yani kadroda.. Güzel bi hatun oyuncunun filmografisinde mutlaka dandik bi korku filmi vardır.. Kaçarı yok..
Michael Douglas ile tanışıp evlenme kararı aldıkları 4 Oscar'lı film, Traffic (2000) ve John Cusack'la beraber oynadığı iki filmi High Fidelity (2000) ve America's Sweethearts (2001)'ı izlemedim, izlemiycem.. Neden bilmem..
Veee, Chicago (2002).. En iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar'ını aldığı, Renee Zellweger ve Richard Gere ile başrolü paylaştığı, Rob Marshall filmi.. Efsane filmdir.. Kitap uyarlaması bir müzikaldir, totalde 6 Oscar almıştır..
Olmazsa olmazı romantik komedileri: George Clooney ile çok eğlendirdiği Intolerable Cruelty (2003)'si, Tom Hanks'le The Terminal (2004)'i.. Harika filmler..
Intolerable Cruelty (2003), Coen biraderlerin filmi, kocasından boşanmak isteyen bir kadının avukatıyla yakınlaşması.. Avukatın daha da yakınlaşması falan..
The Terminal (2004), Spielberg filmi.. Çok kaliteli olmasa da çok eğlenceli.. Muhteşem kadrolu.. Stanley Tucci falan var.. Catherine burda hostesi oynuyo.. Bi sevgilisi var, evli.. "Keşke sevişmek bu kadar güzel olmasaydı!" repliğini hayatta unutmayacağım rolü.. Karakterin adı Amelia Warren.. Ya zaten bu kadını böyle rolleri bu hale getirdi..
Sonra Ocens serisine ortadan dalıp Ocean Twelve (2004)'de Isabel Lahiri'yi oynuyor; hemen ardından Zorro'ya devam filmi çekiyorlar: The Legend of Zorro (2005).. Efsane olmaması mümkünmüş gibi..
Aşçılı romantik komedi film olan No Reservations (2007)'da, belki de ilk kez orta yaşı odak alan bir karakteri oynuyor. Aaron Eckhart'la başrolü paylaştıkları filmi çok sevmiştim ben. Pek bi numarası olmayan bi hikaye ama olsun..
Death Defying Acts (2007) çok da güzel, pek de güzel bir film.. Öldüren Cazibe denince tanınır, 1926 Krallığında geçiyor hikaye, sihirbaz Houdini'yi Guy Pearce oynuyor.. Houdini'nin aklını alan kadını da Catherine.. O filmde bi de ufak kız vardı, 94'lü Saoirse Ronan, o n'oldu acaba şimdi diyorsanız The Grand Budapest Hotel (2014)'de gördüm en son..
The Rebound (2009), orta yaş odaklı karakteri oynadığı romantik komedi, başrolü Justin Bartha ile paylaşıyor.. Filmin bi kaç planı da İstanbul'da geçiyor.. Ortaköy'de, köprü manzarasında..
Bu filmleri, Lay the Favorite (2012) ve Rock of Ages (2012) diye başrol oynamadığı filmler takip ediyor.. İzlemedim bu ikisini.. Ama sonraki Playing for Keeps (2012)'i izledim, fena değildi, yine başrol değil ama olsun.. Gerard Butler ön planda bu filmde, emekli bir futbolcuyu oynuyor.. Catherine'in de ona asılıyor..
Son izlediğim filmi ise, Broken City (2013).. Hemen akabinde de Side Efects (2013) ve RED 2 (2013)'de oynadı... Ya böyle seri filmlere ortadan girmesi de biraz üzücü ama n'apacan..
2 Mayıs 2014